Mûsiki Ruhun Gıdasıdır (1)
23 Temmuz 2018, Pazartesi 07:34Ziya Belviranlı 1987 yılında Ali Ulvi Kurucu rahmetli ile bir mülakat yapmış ve bazı bölümleri Yeni Haber gazetesinde yayımlanmış. Birçok soruların yanında kendisine şu soruda sorulmuş: “Şiir dışında Türk güzel sanatlarının hangileri ile meşgul oldunuz?”
Cevap: “İçinde yaşadığımız asır ihtisas asrıdır. Bir insanın her şeyi bilir olması, bildiklerini eksik biliyor mânâsına gelir. Bu tariften hareket ederek şunu söyleyebilirim ki: Ben şiirle uğraştığım kadar, diğer güzel sanat dallarıyla gerektiği kadar meşgul olamadım.
Ancak, yaradılışımdaki güzel şeyleri sevme duygusunun icabı olarak, Mûsikiyi, hat ve tezhib sanatlarını çok sever ve anlarım. Yalnız bu bilfiil icrasını yapma mânâsına gelmez. Yine de hat ve tezhib sanatlarında uzman denebilecek melekelere sâhibim diyebilirim.
“…Mûsiki küçüklüğümden beri mânevî hislerimin ilâhî tercümanı olan estetik bir hazzım idi. Bu i’tibârla Mûsikinin, meşru ölçüler dâhilinde gönlümde ayrı bir yeri vardır. Şöyle ki; güfte ile beste arasındaki sevdalı ahenk, aynen şiirin ruha akan cazibesiyle ünsiyet hali arz ederler. Zira güzel bir rengin gözü dinlendirdiği gibi, güzel ses ve tatlı bir âhenk de gönlü dinlendirir. Bugüne kadar birçok dilde söylenen “Mûsiki ruhun gıdasıdır” cümlesi bu muammanın şifresidir…
Bu arada Mûsiki âleminin dünkü ve bugünkü erişilmez şâhikaları olan bestekârlar ve icracı üstatlarla çok yakın münasebetlerim ve birlikte meşklerim olmuştur. Meselâ bunlardan Rakım Erkutlu, Sadettin Kaynak, Hâfız Mecid, H. Ali Üsküdarlı, H. Kemal Batanay, Sadettin Heper, Hulusi Bey gibi merhumlar ve Yesarî Asım Arsoy, H. Cevded Soydanses, Bekir Sıdkı Sezgin, H. Kani Karaca, Tahir Karagöz, Dr. Ali Kemal Belviranlı, Fevzi Özçimi, H. Zeki Altın ve Ahmed Özhan beyler…
Bu vesileyle büyük üstad Hâfız Sadettin Kaynak’ı rahmetle yad ederken, diğer bestekar kardeşlerime de huzurlarınızda minnet ve şükran vecibelerimi arz ederim.”(1)
Dedelerimizin şarkı ve türkülerinin ekserisi, mânâlı, özlü, etkili, ibretli, düşündürücü, bilgi verici, ekserisi Allah ve Rasülünü taltif ve takdir eden sözlerdir.(2) Türk milleti en çok Yunus, Niyazi Mısrî, Eşrefoğlu Rûmî, Pir Sultan Abdal gibi geçmişin büyük erenlerinin sözlerini şarkı veya türkü diye çalıp söylemektedir. Yunus’un “Yolun sonu görünüyor” sözlerini türkücü söylerse türkü, kasideci söylerce ilahi oluyor.
Sadettin Kaynak, Hâfız Sami, Rakım Erkutlu gibi o şarkıları besteleyip söyleyenlerin çoğu aynı zamanda imam-hatiptir. Onun için misyonerlerin dediği gibi; “İslâm’ı yaşaması çok zor bir din” haline getirmemek, Allah’ın meşru ve mubah kıldığı hususlarda çok katı davranmamak, insanları dinden kaçırmamak gerekir. Merhum Yahya Kemal (1884-1958) bir şiirinde şöyle der:
Çok insan anlayamaz eski Mûsikimizden
Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden.
Açar bir altın anahtarla ruh ufuklarını,
Hemen yayılmaya başlar sadâ ve nûr akını
Fakat rahmetli şâirimizin dediği gibi ne o ruh kaldı, ne de o dertlere deva, ruhlara şifa olan mûsikimiz kaldı. Kalmadığı için de; ne kendimizi, ne dinimizi, ne ceddimizi, ne târihimizi, ne Allah’ın bu millete bahşettiği güç ve kudreti tanıyamıyoruz, bilemiyoruz, velhasıl özümüze, kendimize her şeyimize yabancı, gölgemize düşman insanlar oluverdik.
Müzik Dünyasının Starları Bir Bir Müslüman Oluyor:
Can Dündar’da önemli bir noktaya dikkat çekiyor ve soruyor: “Müzik dünyasının yıldızları birer ikişer dine dönüyor ve cenazelerinden tekbir sesleri yükseliyor. Peki ne oluyor da ateist rock, Hakk’ka kavuşuyor. Devrimci şarkılarıyla hayatımıza giren Cem Karaca’nın cenazesi tekbir sesleriyle kaldırıldı. 1 Mayıs Marşıyla salonları titreten Timur Selçuk, “Başucu kitabım Kur’an-ı Kerim’dir” dedi.
Dipnotlar:
1- Ali Ulvi Kurucu,“Gecelerin Gündüzü”, Marifet Yay.Haz.M.Ertuğrul Düzdağ,İst. 2002, s.357.
2 - Ö. Tuğrul İnançer-Ahmed Özhan, “Şarkılar Seni Söyler” Sufi Yay. İst. 2007, s. 1.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.