NE YAPTINIZ BÖYLE?
25 Eylül 2020, Cuma 09:39Geçen Pazar günü araba ile Hacı Hasanbaşı Kur’an Kursu’nun önünden geçiyordum.
Çocukluğumda Küçük Kumköprü’de bulunan evimizden çıkar bisiklete biner ve bu kursa okumak için gelirdim.Başında şapkası olan çok sevdiğimiz bir hocamız vardı. O da kursa bisikletle gelir, bisikletle giderdi. Diyanetin maaşlı memuruydu ve başka iş yapmazdı. Siyasi nitelikli söz ve davranışlarını hiç görmedik. Bırakın bu konuda bir söz söylemeyi ima bile etmezdi. Tam bir hocaydı. Allah rahmet etsin. Mekanı cennet olsun.
Pazar günü kursun önünden geçerken yavaşlayıp binaya baktım. Aslında ne zaman o tarafa yolum düşse kursun binasının önünden özellikle geçerim. Bu beni geçmişe götürür ve nedendir bilmem ama heyecanlandırır. Bu sefer binayı küçülmüş gibi gördüm. Oysa bina aynı binaydı. Anladım ki insanlar gibi binalarda zamanla yaşlanıyor.
Hacı Hasanbaşı Kur’an Kursu’nun önünden geçerken ilk önce o civarda bulunan eski mahalleleri hatırladım. Kuzgun Kavak Mahahallesi, Araplar, Ahmet Dede Yediler, Işgalaman biraz ilerde ve sağda kalan halk ağızıyla ünlü Dolav Mahallesi’ni düşündüm. Ama yoklardı. Hani derler ya “Yerlerinde yeller esiyordu.” Bir zamanlar Dolav’da kabadayılarıyla ünlenen kahvehaneler vardı.Yazlık sinemalar vardı. Bir keresinde Yılmaz Güney gelmişti o sinemalardan birisine.
Hafızamı geçmişe götüren düşüncelerle boğuşarak Adana Çevre Yolu’na çıktım.
Eski mahallleler ve halka açık bazı mekanlar (Kadınlar Pazarı, Cıvıloğlu) gibi özel yerler aklımdan hiç çıkmıyordu.
Küçük Kumköprü bizim mahallemizdi.
Büyük Kumköprü bizim mahallemizdi.
Çimenlik arkadışlarımızın mahallesiydi.
Mengene arkadaşlarımızın mahallesiydi.
İki Kumköprü’nün bittiğ noktada bulunan su kanallarına arkadaşlarımızla gider kendimizi suya atar ve yüzer gibi yapardık. Bazen Hara’ya gider (Bahra Dağdaş) yeşillikten gök yüzünün görülmediği dev kavak ve çınar ağaçlarının gölgesinde piknik yapardık. Bu etkinliklerimizden çoğu zaman ailelerimizin haberi bile olmazdı..
Başka ünlü mahallerimiz de vardı şehrin dört bir yanında. Hatırladıklarımızı yazalım.. Araplar, Sedirler, Aslanlı Kışla,Biçyemez, Uluırmak, Dr.Ziya Barlas, Küçük Aymanas, Büyük Aymanas, Hacı Fettah, Aksinne,Akçeşme, Çifte Merdiven, Nakiboğlu, Nehri Kafur, Ovaloğlu, Piri Mehmet Paşa, Şeker Murat, Hacı Kaymak, Küllükbaşı,Hoca Fakı,Alavardı, Şeyh Ulema Yahşi,Küçük Kovanağzı, Büyük Kovanağzı,Aydoğdu,Arapöldüren.
Bu mahallelerin adlarının bir kısmı şimdi yok.
Maalesef siyasi mülahazalarla bazı mahallerenin adlarını değiştirdiler.
Bazı mahalleleri de bölerek afilli adlar koydular.
Yetmedi.. Bir takım mahalle ve caddelere de hayatta olsun olmasın kendilerine yakın olan insanların adlarını verdiler.
1989’da başladı bu icraat.Bu icraat mı yoksa yıkım mı? En iyisi buna okuyucularımız karar versin..
Biz yazmaya devam edelim..
Fenni Fırın vardı. Halkın buluşma ve kendisine sorulan bir adresi tarif etme noktası olan.
Şimdi fırın olmadığı gibi, adı da yok.
Karatay Bölgesi’nde bulunan eski otogarın üst kısımlarında “Ayna” denilen bir yer vardı. Burası da bir adres tarif noktası gibi değerlendirilirdi. Mesela “Aynanın önünde dolmuştan in. Sağa git, sola git” gibi. Gerçekten o noktada köşenin başında büyükçe bir ayna vardı. Önce o aynayı kırdılar ve yerinden kaldırdılar. Aynayla birlikte bir tarihi de kırdılar. Tıpkı Fenni Fırın örneğinde olduğu gibi.
Bu şehrin efsane marka mahalleleri, marka noktaları bir bir yok edildi zamanla ve hoyratça.
Bugün eski adıyla bilinen ne kadar mahalle kaldı elimizde?
Kalanları da halkımız ne kadar biliyor?
Daha çok külhan adamlarıyla bilinen Sedirler Mahallesi’ne ne oldu?
Dolav’a ne oldu, ne yaptınız?
Keçeciler Mahallesi’ne ne oldu, ne yaptınız?
Araboğlu Makası nerde?
Cıvıloğlu civarı ne oldu? Bizim ilk delikanlılığımızın geçtiği o civardaki tarihi evler, ünlü konaklar, restorasyon adı altında beyaza boyandı ve orjinalliği ortadan kaldırıldı.
Yine bu şehrin delikanlı tavırlarıyla en ünlü mahallelerinden Şeker Murat neden biçildi?
Hacı Kaymak neden homojenleştirildi?
Şehirler ünlü semtleriyle yaşar ve yaşatılır. Biz böyle yapmadık. Sembolik bir kaç küçük değerlendirme haricinde böyle bir çalışmamız olmadı.Başka hesaplar içine girdik.
Ne yaptık?
Daha çok “yık/yok et” anlayışı ile hareket ettik. Bunları yaparken muhtemelen siyasi rant hesapları yaptık. Yani anlayacağınız bir yerleri memnun etmek ve sevindirmek uğruna şehrin tarihine tokat attık.
Yeri gelmişken içimde taşıdığım bir yaradan da söz etmek istiyorum.
“Kadınlar Pazarı”mız vardı.
Bağında, bahçesinde , mevsimine göre sebze, meyve yetiştiren insanlar erkek olsun, kadın olsun ürettiği ürünü” Kadınlar Pazarı’na” getirir, tezgah vazifesi gören insan beli seviyesindeki beton teazgahlar üzerinde satardı. Cıvıl cıvıl olurdu Pazar. Satıcıların ve alıcıların sesleri birbirine karışırdı. Satıcı, sattığı sebze ve meyvenin parası ile evinin ihtiyacını görürdü. Az da olsa geçimini bu para ile sağlardı. Alıcılar da günlük taze sebze ve meyve almanın keyfi ile evine giderdi.
Ne yaptık “Kadınlar Pazarı”na?
Birilerinin gözüne battı ve 1989’dan hemen sonra yıktı.
Yerine doğrudan üreticiyi dışlayan, itici bir beton yığını dikerek adınıda “Melike Hatun Çarşısı” koydu. Tabi bu icraatla üretici kapı dışarı edilmiş oldu. Bu işi yapan da mesleği mimar mı yoksa mühendis mi olan bir başkandı.
Bütün bu işler “ortak akılla” yapılmadı. Hatta ilgili belediye bürokratlarının görüşleri istikametinde de yapılmadı. Birisi çıktı “Böyle olacak” dedi ve böyle oldu. Şehrin fiziki değerleri ve mahalle adları üstünden akla ve mantığa sığmayan icraatlar yapıldı.
Siz ne yaptınız böyle?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.