NEDİR BU OLAYLAR
31 Aralık 2014, Çarşamba 00:00Bu ülkede yaşayan ve ülkesine sevdalı bir vatandaş olarak bilerek çıkarılan ve bulunduğu yerden yeniden karanlık bir devre götürülmek istenen ve temelinde fitne ile mürekkep olaylar karşısında insanın üzülmemesi içten bile değil.
Şundan eminim ki birileri bu ülkeyi karanlığa mahkûm etmek isterken vatan sevdalıları da düzlüğe çıkarmanın telaşı içerisinde, sabırla milletiyle beraber yola gitmenin kaygısı içerisindeler.
Hepinizin malumudur k;Türkiye’nin geleceğini oluşturacak ve nesilleri birbirine bağlayacak köprülerin atılmasında başrolü üstlenmiş olan üniversitelerin şu günlerde öğrenci olaylarıyla karıştırılmak ve ülke geneline yaygınlaştırmak suretiyle bir bataklığa sürüklenmek istenildiği dikkatlerden kaçmamaktadır. Gerçi yeni değil ki bu olaylar, sürekli birilerinin kaşıdığı ve çıkarılacak kargaşa ile nemalanmaya çalışanların leş kargaları gibi üstüne konmalarının beklendiği bir ortamı özleyenler oldukça ve buna zemin hazırlayan sözde vatan sevdalıları! Çoğaldıkça daha buna benzer filmleri izlemeye devam edeceğiz gibime geliyor.
Özgürlük şampiyonları dillerinden düşürmedikleri sloganlarla Ülkemizde yapmadık kepazelik, el atmadık rezillik kalmamasına rağmen hala pişkinlikle kışkırtıcılık görevlerine devam ediyorlar ve ülkeyi karıştırmak için son çırpınışlarıyla beraber yanlarına da bazılarını takıp haklı imajı oluşturmak istiyorlarsa: bilin ki; bunlar bu ülkeye sevdalı oldukları için değil, kökü dışarıda bir menfaat çarkının dişlisine aday oldukları için/makam ve mevki peşinde diş biledikleri için/koşup koşuşturdukları için bilerek kendi ülkelerine zarar/ziyan vermektedirler.
Eğer ülkelerini sevmiş olsalardı eğer kutsala inanmış olsalardı bu yapılanları sağduyu ile hak terazisinde tartar ve elini kalbinin vicdanına koyarak bütün bu olanlar karşısında yürek vicdanı sızlar ve kimseye kendi ülkesini peşkeşleştirmezdi. Asla zarar vermek gibi bir yalan hayalin içerisinde derin kuyularda bulunmaz, derin işlerin peşinde koşmazlardı.
“İnsan toplumları,olabildiğince istikrarlı kalacaksa ve insanın toplumsal davranışı da yine olabildiğinde düzenli ve öngörülebilir olacaksa, davranışlar bir takım değerlere göre düzenlemek zorundadır”diyen J.J.Wuthnow-P.L…”bir toplumun istikrarından bahisle atıfta bulunarak değerlerin ne kadar elzem olduğunu, değerlerinde ahlak/din mantık/ estetik ve sanat alanında kendini gösterdiğini belirtir. Bu değerler toplumun kabul gören ve yaşama alanını oluşturan genel kaideler manzumesidir.
Yukarıdaki açıklamalarımızı bir örnekle pekiştirmek gerekirse:Merhum Mehmet Akif Ersoy kutsal değerlerle ilgili olarak,onlardan sıyrılıp yozlaşmış bir hale bürünen tiplemeler için şu ifadeleri kullanır.”Vatan sevgisi,millet yolunda hayatını feda etme,aile duygusu ve tüm diğer duygular kutsalları için çırpınan yürekte olur.Yürek yerine içinde”leş”taşıyan sineden ne hayır umulur!Vatan felakete düşmüş,onun hamiyeti coşar mı sanıyorsun?Böylesi kimse “vatanı omuzun da bir tiptir.Kendine bir yer bulunca,kör boğazı doyunca ağzı kapanır gider.Fakat sen öyle değilsin,senin ciğerin yanar böyle durumda.Bulunduğun yer göklerde olsa bile “vatan” deyip öleceksin”….
Şimdi düşünelim ve şu olaylar karşısında bize reva görülmek istenilen çakma isteklere/hareketlere bir bakalım. Ne isteniliyor? Neler beklentileri ve ülkemizde çıkardıkları karmaşa/kargaşa ve anarşi vb. olaylarla neyin peşindeler? Nedir bu doymak bilmeyen istekler? Nasıl bir nefis ki; ülke göz göre bir uçurumun kenarına getirilmek isteniliyor? Ülkeyi yöneten vatan sevdalıları da;” malum medya aracılığı ile uydurma kılıflarla/yalan itham ve haberlerle karalanmaya çalışılıyor” Soruyorum; Niçin her şeyi; Bu ülkeyi yönetenlerin aleyhine çevirmeye ve daha on yıl öncesinde bir bataklığın içinden çıkartıp düzlüğe çıkaranların aleyhine döndürmeye/kumpasla sahte kamuoyu oluşturulmaya çalışıyorlar? Gayeleri gündemi zorlayarak ve suni gündem oluşturmak suretiyle de sözde “haklı” imajı yakalamak ve yaptıklarını ört bas etmek değil mi? Kirli emellerin peşinde koşanların, batıya teslimiyetçi zihniyetin bu ülkeye vereceği zarardan başka ne olabilir ki?
Derdi ile dertlenilmeyen sevdası ile yanıp tutuşulmayan bir probleminin çözümü için kafa yorulmayan bir akıl, nasıl bir akıldır ki! Vatan millet sevgisinden bahseder? Bu işler öyle kuru kuruya olur mu? Cesaret ister, yürek ister, geceyi gündüze katıp var gücüyle çalışmak ister. Öyle bağırıp çağırmakla olmuyor işte.
Şimdi 76 yaşında ve hasta olan hababam filmlerinin güdük Necmi si Halit Akçatepe diyor ki;”Bu eğitim sistemi devam ettiği müddetçe daha çok bu tür filmleri izlemek olasıdır” itirafıyla ülkemizin halini özetliyor aslında.
Nasıl olmasın ki; açıkça biz ne yaptığımızı bile bazen anlamış değiliz şöyle ki; bir eğitim sistemi, bir toplumun değerlerini içinde toplayan “milli” kavramını taşıyor ve yine içinde sadece oyun eğlence kumar ve şans yani çalışmadan/alın teri dökmeden kazanç muhtevalı dünyevi iş ve ilişkileri çağrıştıran piyango da yine “milli” olarak niteliğe büründürülmüşse soruyorum şimdi;”biz hangi milliyiz?”açıkçası kumar millisi mi? yoksa bir toplumun hayat değerini ihtiva eden kavramlar manzumesi olan millisi mi?
Mehmet Akif Ersoy merhumun bahsettiği vatan sevgisi hangisi ile mümkündür? Hangi milli ile biz devlet toplum birey ve aile olarak manevi varlığımızı ayakta tutabilir ve bir neslin devamını aklıselim bir şekilde sağlayabiliriz?
Nasıl bir eğitim anlayışı ile gerçekten başta kendimiz olmak üzere; çağın ve insanın problemlerine çare bulunabilir, toplumun temel niteliklerinin baş unsuru olan insanın rahat ve huzurunu temin edebiliriz?
Bakın toplumda huzursuzluk kargaşa anarşi vb gibi istikrarı bozacak olaylar varsa bu konu derinliğine hemen herkesi ilgilendirir, ilgilendirmeli hem de…
Anne babayı ilgilendirmeli/eğitim sistemini ilgilendirmeli/yönetenleri ilgilendirmeli… Çünkü hayatın kendisi eğitimdir ve hangi yaş gurubu olursa olsun eğitimin öğesi biziz.
Aile müessesinin mukaddesliğini bozma/TV’lerdeki Ahlak tahribatlarının devamını hızlandırma/kafa karıştıran sloganlarla geçiştirmeler/ve anne babaların eğitimde çocuklarla yeterince iletişim kuramamaları ve gençliği tamamen batılı kulüplerin değerlerinin kucağına itilmişçesine zorlayan bir anlayışla vurdumduymazlıklarını artıran ve resmen hazır yiyiciliğe ve özentiliğe teşvik edip zorlayan bir anlayışla ne yapabilir? Nereye kadar yolumuza devam edebilir? Birbirimizi ne kadar halinden anlayabilir ve ülkemiz için çalışmayı temel esas olarak alabiliriz?
Manevi zincirlerle bağlı olmayan bir nesil/kuşak başkasının kucağına itilir. Kendisi gibi olamayan bir birey, fert yerine başına dert olur, unutmayalım.Yivi silik bir vida nasıl her yere giriyorsa dünyevi menfaati ağır basanlar da aynı şekilde topluma musallat olurlar.Toplumu düzen ve intizama sokacak ise: o ülkenin hayat damarının özü olan manevi inançlarıdır,fakat yara almışsa o zaman anarşide kültürel yozlaşmada başını alır gider,önüne geçemezsin.İşte o zaman Allah muhafaza millet değil illet olursun..Çare öze dönmek,geçmişle barışmak geleceğe kurgulanmak ve dokularımızı canlandırmaktır.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.