OKUMAK
09 Şubat 2022, Çarşamba 08:30Başarılı dediğimiz insanların en büyük özelliği, çok okuyorlar, çok dinliyorlar, çok çalışıyorlar ve gerektiği yerde ama çok az konuşuyorlar, yani boşa çene çalmıyorlar. Biz Türk milleti, dinlemeyiz, okumayız, yazmayız ama sadece konuşuruz.
Ne gariptir ki, statümüz ne olursa olsun, öğrenci, iş adamı, ev hanımı, serbest meslek sahibi veya akademisyenler bile okumanın bir külfet olduğunu düşünüyoruz.
Öyle akademisyenler var ki, okul döneminde okudukları ders kitapları haricinde hiçbir kitap okumamışlar ve hala okumuyorlar. Ne acıdır ki, bir akademisyen, “okumayı sevmiyorum, beni sıkıyor” diyebiliyor ama bir lise öğrencisine “hobilerin nedir?” diye sorunca, “gezmek, eğlenmek, spor yapmak” diyor. Soruyu soran “peki okumak?” diye sorunca çocuğun cevabı ilginç. “Okumak hobi değildir, gerekliliktir.”
Hacettepe üniversitesinde öğrenciler arasında yapılan bir ankette, “ders kitapları dışında kitap okuyor musunuz?” diye bir soru yöneltiliyor. Öğrencilerin %71,5’i hatırlayamadığı bir süre boyunca hiç kitap okumamışlar.
Yapılan bir başka araştırmada ise bir Japon, yılda 24 kitap okuyor, bir Fransız yılda 14 kitap okuyor, altı Türk’e 1 kitap düşüyor. %99’unun Müslüman olduğunu söylediğimiz toplumumuzda, Peygamber efendimize inen ilk ayet ne diye sorsam, dini bilgisi ne kadar zayıf olsa da hemen hemen herkes, “oku” ayeti diye cevap verecektir. Öyle bir inanç sistemi düşünün ki, ilk emir okuyken, hepimiz bu emri nasıl olduysa “seyret” anlamışız, cehaletimizi gözardı ederek televizyonun ve magazin dergi resimlerinin esiri olmuşuz.
Herkes kendini bilgili zannediyor ama cahillik diz boyu. Cahil insan tehlike değil, cahilliğini bilmemek ve yarı cahil olanlar en büyük tehlikedir ve kullanılmaya en müsait insan modelidir. Güzel bir söz okumuştum. “Okumadan, seyretmeye ve konuşmaya başlayan insanlar, bir şey bildiklerini zannederler. İşte en zararlı olan insan tipi de budur.” İşte bu yarı cahil insanlar, kullanılmaya en müsait kölelerdir.
Kitap okumak neden önemli? Kitap okuyan insanlar, dünyayı yalnızca kendi gözleriyle değil, sayısız insanların ruhsal bakışlarıyla, deneyimleriyle görür ve analiz eder. Kitap okumak, insana geniş bir perspektif açar, bilgisini, görgüsünü ve görüş açısını zenginleştirir. Bu da, insanın kendinden başka varlıkların, farklı farklı düşüncelerin olduğunu, yalnızca kendisi ve kendi doğrularının gerçek olmadığını anlamasını sağlar. Yani kitap okuyan insan, ölmeden önce binlerce hayatın ve düşüncelerin varlığından haberdar olur. Hiç okumayan insan ise yalnız gelir, yalnız yaşar. Yalnız kendini bilir, o bildiği kadar da doğru olduğunu zanneder, duygu ve düşünceleri körelir, ya birine köle olur ya da amaçsızca bir hayat yaşar.
Allah, ilk emrini de kuluna “oku” olarak vermişti ya, kullar ise okuyandan memnun değildir. Siz okudukça, insanlar size “ fazla okuma, kafayı yiyeceksin” derler. Kalıplardan çıkıp farklı fikirler sununca da, “belliydi, kafayı sıyırdı” derler, Tam bir inanç ve akıl tutulmasıdır bu. İnanıyorum diyen bir insan için bu, Hakk’ın emrine tam bir itaatsizliktir.
Okumamak dedikodu kültürünü ön plana çıkartır ve insanın bir başkasını, yargılamasına sorgulamasına, başka hayatların içine girmesine neden olur. Ne kendine faydası vardır, ne de dedikodusunu yaptığı bir başkasına. Ama farkında olmadıkları bir şey var ki, dedikodu zahmetsiz olsa da beyni yorar, düşünceleri köreltir, kini, nefreti, kıskançlığı, hasedi, samimiyetsizliği ve sahteliği ortaya çıkartır. İşte bazı insanların hayattan ve insanlardan kaçıp kitaplara sığınması bu yüzdendir. Çünkü insanlar samimi değil, tek doğru olarak kendini görürler, herkes birbirini kırar, incitir. Okuyan ve idrak eden insan, bir kitabın içinde bulduğu iki satır samimiyeti, saatlerce gereksiz dedikoduya yeğler. Kendini bilen insan için iki satır samimiyet, hoş olmayan, sözde geçici tatmin olan saatlerce süren dedikodudan daha zevk vericidir.
Ama ne çare ki insanlar, okumanın zahmetli iş olduğu düşüncesini ve boşa vakit geçirme algısını beyinlerine öyle yerleştirmişler ki, ne inanç bunun önüne geçebiliyor, ne insanın zekâ gelişimindeki yetersizliği, ne de hayatı anlama, varlığını sorgulama ve bakış açısı yetersizliği. Hiçbiri umurlarında değil. Sadece yaşadıklarını zannederek hayattaki varlıklarını anlasınlar yeter, duygu, düşünce ve hayatın gerçekleri önemli değil. Hayatları, dedikodu, yemek içmek ve nefes alıp vermek, hepsi bu.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.
Yorumlar
pdrci
13-01-2023 10:04Ahmet Şerif İzgörenin Hayatımız Film Seminerini güzel özetlemişsiniz teşekkür ederim. :)
FİKRET COŞAR
12-02-2022 09:40Allah' ın ikinci emri de okudur. IKRA oku, anla, kavra, yaşa, aktar anlamındadır. Buna rağmen okuma oranı diblerdedir. % 5-7 okuma oranı var bu oranında çok düşük bölümü ahiret sorgulanacağı kitap KURAN'ı okumaktan uzaktır. Okudum diyeninde %98 seslendiriyor, vesselam.
meraklı
10-02-2022 11:12SEN DE KAFAYI KIRMIŞSIN BE USTA. MİLLET EKMEK DERDİNDE, KARNINI DOYURMA DERDİNDE, SEN HALA OKUMAK, KİTAP DİYORSUN. KİTAP KAÇ PARA OLDU BİLİYOR MUSUN? BİLİYORSAN DA TUZUN KURU DEMEK Kİ.