OLAN BİTENLERE BAKIYORUMDA
03 Temmuz 2021, Cumartesi 09:20Dünya bu kadar germü nigah etmeye değmez
Bin şuhu sitem kare bir ah etmeye değmez.
Bir buse için damenini ruzu kıyamet
Alude-i çirkab-ı günah etmeye değmez……………Yusuf Garibi.
Evet, dünya nimeti için insanların ruhunu satmasına gerek yok. Aksine ruhun ihyası için dünya nimetlerinden istifade etmek gerekir. Hem mesela sadece dünyevi makam mevki peşinde koşarak hayatını idame ettirenlerin acaba her yapılanların bir hesabı olduğundan haberlerimi yok? Makam mevki mansıp şan şöhret şehvet peşinde gidenlerin, herhangi bir mevki makama gelmek için el pençe divan olanların sanırım ruh cephelerinde açılan gedikleri kapatmak konusunda da bir çabaları olmasa gerek.
Bu cümlemin aksini düşünmüyorum çünkü her gün medya kanallarından yayılan kirliliğin insanların seküler yaşam ve dünyevi kaygılığı dışında başka bir telkinde bulunmadığına, kapitalizmin ilke ve hedeflerine ulaşma da tek geçerli yöntemin her şeyin mubah sayılmasına dair oluşturulan yıkıcı dalgaların tüm dalgakıranları aştığını üzülerek görüyor ve tahribatların gün geçtikçe etkilerinin toplumun her kesimine sirayet ettiğine şahit oluyorum. Küçük büyük genç yaşlı zengin fakir fark etmiyor her kes kısaca boyunun ölçüsünü alıyor bu hengâmeden.
Yaşadığımız serüvende hakk; artık hakk olduğu için değil, güçlünün elinde olduğu imajı ile veriliyordu. Yani ne pahasına olursa olsun artık elde edilendi mesele. Dizginlerinden kurtulmuş nefsi emarenin baskın çıktığı bir kazanç elde etme temini insanın gerçekte en zor çilesidir bence. Esir olduğun şeyin esarete ve tamahkârlığa gideceğini bile bile bu sevdanın peşinde koşmaya devam edenlere elbet ahret hayatı olduğunu hatırlatmak gerekir.
Evet, ruh dünyasının tahribatını onarmak pekte kolay değil. Ama imkânsızda değil. İnsanın yaşadığı dünyada kendini tanıması ve bilmesi gerekir. Farkındalık burada yatar. Kendini bilen Rabbini bilir.İşte insanın ahlaki anlayışı onun düşünce değişim ve fikri alanlarda müspet ahlak olarak uygulama sahasına yansıması/ yansıtılması nefsani hastalıklardan beri olmasıyla ve duruş sergilemesiyle anlam kazanır.Taklidi değil hakiki imana ulaşarak fakımız olduğunu ruhumuzda yaşamak gerekir.
Efendim günümüzde o kadar çok eçheli cühela vakalarıyla karşı karşıyayız ki; hangi birinden bahsetsek kitaplar dolusu konuşmalar çıkar ortaya. Çünkü haddi hesabı yok bunların.
Günümüzde mesela bizim toplumda; laik ve seküler cazibenin merkezinde yıllardır iktidar hasreti çeken ve kendilerine Kemalist denen bir ideoloji mensupları vardır. Milletin inanç ve hayrına vesile olacak her şeye hilaf olmayı başaran, hatta inançlarıyla alay eden ve hep kendi yaptıklarını doğru kabul eden zihniyetler güruhu gibi bir şey işte. Bu kadrolar ve o izi süren siyasi temsilciler ve istismarcılar ve takiyyeciler, sürekli saldırganlık içerisinde olup, yapılan her şeye muhalif olmanın saplantısı ile hareket edenler ve dahi sözde entelektüel takılanlar, hatta medeni ve modern olduğunu, dahası demokrat bile olduğunu bile savunup, lakin iş kendisi gibi düşünmeyince hemen ağız değiştirenler;
Bizler işte biz böyle bir dünyanın karmaşasında yaşıyoruz. Ben kendime hep şunu sormuşumdur. Eğer biz bugün istediğimiz yerde değilsek, toplumda bu kadar karmaşa ve kargaşa yaşanıyorsa, düzen ve denge konusunda bir değer atfedemedik yani biz kısaca insan yetiştiremedik diyordum. Bu sözüm de hep örneklerle karşıma çıkmış ve hep eğitim sistemini sorgulamışımdır. Bizim eğitim sistemimizde gerçekten insan yetiştirme konusunda sıkıntı çekilmektedir ve çekilmesi de normaldir zaten. Eğer ruhun doymuyorsa maddi getirilerin çok olsa da her zaman açsın demektir. Batı kendi dininden bulmadığı manevi boşluğu müzik ayinleri ile doldurmaya çalışmakta o da bir yere kadar onları idare etmektedir. İşte bu yüzden batı medeniyeti sadece maddi kalkınma boyutunda teknolojik amacına ulaşmış sayılsa da manevi haz konusunda kendine hayrı yoktur ve insanları mutlu etmesi mümkün değildir.
Şer güçler hemen her gün yeni bir şeytani planla karşımızdalar. Bu bazen bir sözle olur, bazen ekonomik göstergelerle olur, Bazen paranın enflasyonist değerleri ile olur. Yani masonik bir anlayışın pençesini hemen her gün ister yerli batıcılarda ister yurt dışı bağlantılı şeytanların hilelerinde ve dillerinde görebilirsiniz. Ama unutmayın ki küfür tek millettir. Ve bunlar aynı gayeye hizmet etmektedirler.
Efendim sanatı kendinden menkul ve soyunmanın sanat sayıldığı ülkemizde; aslında sanatın içeriğini ayaklar altına alan şuursuzların her gün medyada örnek diye yaftalandığı günümüzde; birisi kılık kıyafetinden hiçte kendi düşüncesine benzemeyen birini kızının görüp irkildiğini ürperdiğini söyleyip bunları öcü gördüğünden dem vurmuştu. Hâlbuki o kıyafetin sahibi bunu söyleyenler gibi değildi. Kimsenin kıyafetine de karışmıyordu. Eğer bilselerdi ondaki örtünmenin bir tercih meselesi olduğunu ve Allah’ın emrini yerine getirmeye gayret ettiğini, belki o zaman ileri geri konuşmazlardı. Lakin bunlar da o medeni davranışı görmek mümkün değildir.
İşte böyle idraksizler çoğaldıkça toplumda azgınlıkta artmaktadır. O yaftayı vuranlar bilseydi en büyük zevk, zevkten vazgeçmektir. Bilseydiler onlar hırs için vücutlarıyla sürüneceklerine, kula kulluk edeceklerine, sözde şan şöhret ve şehvet peşinde gideceklerine; kendilerinde oluşan iman boşluğunu doldurmaya çalışmanın ahret için hazırlık olduğunu bilselerdi ve ruhlarını iman şuuruyla doldursalardı daha iyi olmaz mıydı?
Mesele bu hayata marifet ve ülfetle ruhaniyet ve şefkatle kendi kirlerinden kurtulup manevi bir lezzet katmak değil midir? Bedenimize hizmet ettiğimiz kadar ruhumuzu da ihya etmek gerekmez mi?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.