ÖMRÜME GIŞ GELDİ ANAM
03 Mart 2021, Çarşamba 09:00Azerbaycanlı Şebnem Tovuzlu’nun müthiş yorumu ile anasızlığın ne denli zor ve sıkıntılı hal bıraktığı ritm ve sözlerle ağıtlanmış ki etkilenmemek elde değil. Biz toplum olarak devletimizi hep ana baba gibi bildik. Tarihimizde bunlar sabittir. Ve o niyetle bu bağlılık bize Türk doğuştan askerdir sözünü söyletmiştir. Ömrümüzün gayesi devletin güçlü olması, devlette bu gücünü kendi evlatlarından alması ile mümkün kılabilmektedir. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın bize öğretilen budur. Büyük Doğu İdeolocya Örgüsünde devletin başucu aktörlüğü ile ilgili rahmetli üstad kulağa küpe olacak sözler sarf eder. Nizamülmülk devlete koyduğu nizamla nizamıalem ülküsünü şerheder. Devlet varsa insan, insan varsa orada devlet olmalıdır bizim ülkümüz böyledir. Ben bütün bunları kendi milli potamda düşünür düşlerken evrenselliği de göz ardı etmemeliyim. Benim kuracağım sistem sadece bana değil tüm dünyayı ihya edici ve kuşatıcı olmalı ki insanlık bu medeniyette huzur bulsun. Benim devletim insanların kalbini kazanan gönül devleti olsun isterim.
Benim sistemim de adaletsizlik olmamalı. Sömürü düzeni zulüm ve totaliter baskı, jakoben anlayış ve insana huzur vermeyen bir çark dönmemeli benim yönetim anlayışımda. İnsanı bir emanet olarak kucaklayan bir anlayış hâkim olmalıdır. Bunun yolu da elbet eğitimle mümkündür. Devlet kendi çarkını öyle sistemli hale koymalı ki hepsi birbirinin tamamlayıcısı ve devamı olmalıdır. Yoksa önce öğüt ver sonra haramlara teşvik et bu tenakuzluk olmamalı derim. Gerçi bunları öğrenmek için iki zıtlığı da bilmek gerekir. Siyah olacak ki beyazın kıymeti biline. Her şet zıttı ile olacağına göre, biz yararlı olan ve insanlığın hayrına olan doğruyu seçmek için akıl ve irademizle hareket edeceğiz/etmeliyiz.
Beni bir ana şefkati sıcaklığıyla kucaklayan bir devletin, beni koruyan kollayan ve yanımda olan bir idarenin gücü kolay kolay sarsılmaz. Gerçi hain ve şeytanların bol olduğu bir dünya da yaşıyoruz. Ne kadar iyi niyetle davransan da içimizde Hasan Sabbah’ın torunları, bizzat kendileri, onların elçileri, hatta yavruları, yavukluları ve enikleri hasan sabbah’ın yolundan gidenler/gelenler asla eksik olmayacaktır. Yüzüne gülüp arkandan kuyunu kazanlar hep devam ede gelecek, haşhaş ilerin izlerinin takipçileri eksik olmayacaktır. Güçlü bir nizam ve güçlü bir teşkilatlanma ile insanların kalbini kazanan gönül yuvaları ile, insana sahip çıkan zayıfın güçsüzün kimsesizin yanında olan bir insani model ile sağlık başta olmak üzere ahlaka dayalı ticari ekonomik kurallar ve yönetim organizasyonu ile elbet devlet, dünyanın gelişkinlik evrensellik modunu da bilip nasıl günümüze uygun tedbir alması gerektiğini de önceliği olarak bilecek, sıcak gelişmelere ve değişkenliklere kaygısız kalmayacaktır.
Benim devletim bana yabancı olmayacak. El olmayacak. Yanımda sıcacık ve ilgisini esirgemeyecek. Bütün bu model anlayışı ben, benim gönül sultanı dinimin temelinde yaşar/yaşatır ve oluşturabilirim. İmanımın bana yüklediği sorumluluk ile ben kendimi hizaya getirirsem toplumda, ailede temelinde sağlam temelli olur, ayağımı yere sağlam basar ve ilmimi hukukumu eğitim fonksiyonlarımı bakış açımı basiretimi ona göre oluştururum zorlukları büyütmez sabırla her olumsuzluğu çözmeye çalışır ve kardeşlik dokumu daim güçlendiririm. Gönül kalp umut ve hayal dünyamızın ekseninde sahip olduğumuz yüce ulvi duygumuz ve inancımız vardır. Bana yabancı olmayan hücrelerime kadar kuşatan iliklerime kadar beni hayata bağlayan ve ahretimi de unutturmayan bir yaklaşım. Benim bakış açım ve konuşma dilim gibi devletim de aynen şiir dilli olmalıdır. Yalana gıybete ve iftiraya dayalı hengâme ve sancılanmalardan beri, yalnız ve sadece insana hizmet ve mutlu olmayı, kardeşçe paylaşmayı, adalet terazisinden şaşmamayı, adamcılık yapmamayı ve liyakatli olmayı yeğleyen bir anlayış. Faiz vb. sömürü düzenini reddeden gelişme ve kalkınmasını hakkın ve hakikatin emrine veren bir zihniyet olmalı ve benim yüreğime hitap edebilmeli, incitmemeli insanlığımı, elimden tutmalı ve elimden ekmeğimi alan değil elimden tutan olmalı benim anlayışımda devletim.
Bugün, inkâra dayalı halleriyle küfrün rüzgârını arkasına almış vaziyette, küfre yelken açmış, ağzı gayz ve buğz yükünden kurtulmamış, salçalı soslu ve Ebu cehil zihniyetli, toplumu yıkmaya ve didişmeye meyilli, ikiyüzlü süslü ve şeytani sözlerle insanları kandıran, bataklığa ve uçuruma sürükleyen, geçmişi reddi miras yapan, kültür ve değerlerimizin düşmanı, yıkıcı ve toplumu aşağılayan hatta felakete sürüklemeye meyilli, sözde insan hakları yapılanması içerisinde ahlaktan beri halde yuvalanmış sapkınlık gayyasında fikir ve düşünceleri destekleyen, cinsiyet eşitliği, gökyüzü renkleri çağrışımı ile toplumsal kabul görmeye alıştırılan bir kokuşmuş Bizans furyası ile karşı karşıyayız. Zamanında ekilen acı tohumların fideye durduğunu görmekteyiz. Böyle yetişen bir neslin ülkeyi ayakta tutmayacağını da biliyoruz.
Çürük elmaların olacağını da hesaba katarak sistemimizi oluşturabilmeliyiz ki zihniyetler milli zihinler evrensel olabilmeli, derinliğe odaklanmış ve hayatiyetini geçmişin izlerinden kıssalaşan, evini Allah’ın kitabı ile taçlandıran ve bunun sevincini yaşatan ve uygulayan pratiğe döken bir gelişmeyi sağlam kaynak ve verilerle donatılı yapmalıyız ki yaşadığı çağa sesini duyuran, insanlığa huzur getiren, sevinç ve tasa da ortak değerler sunan ve beraberce ağlayıp gülen biz olalım.
Açtığımız çığır dökülen gözyaşına değsin. Yaşarsan iç âleminde yansıtırsın dış dünyaya hayal değil gerçek olur her şey. Yeter ki inan. İnancın sağlam olsun. Mehâsin-i bedîiyye gerçekleşir mi? Yaşarsan niye olmasın ki?
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.