Oruç Ruhun Gıdasıdır
10 Mayıs 2019, Cuma 08:50Oruç çok farklı, çok özel bir ibadet türüdür. Dinimizin beş temel esasından biridir. Başka ibadetlerde riya bulunabilir. Namaz kılan, hacca giden, zekât veren başkaları tarafından görülür. İnsanların duruma vakıf olmalarına mani olunamaz.
Yani içine riya girmesi mümkündür. Ama oruç böyle değildir. Kimin oruç olup, kimin olmadığını kişinin kendinden ve Allah’tan başka kimse bilemez. Yani orucun içine kolay kolay riya giremez. Bundan dolayı da bunun ecri, bunun mükâfatı çok farklıdır. Hatta buna had, hudut ve sınır yoktur.
Bir hadis-i Kudsi’de Yüce Allah: “Oruç benim içindir, onun karşılığını da ancak ben takdir edip vereceğim”(1) buyurur. Yine Samimi bir şekilde sadece ve sadece: “Allah rızası için oruç tutan kişinin geçmişgünahlarının affedileceği”(2) müjdeleniyor. Yine Peygamberimiz Efendimiz: “Adil amirin, mazlumun, misafirin ve oruçlunun duasının ret olunmayacağını, Allah tarafından kabul ve makbul edileceğini”(3) haber veriyor.
Ramazan: kelimesinin lügat manalarının içinde pota, madenlerin eritildiği fırın gibi manalarda var. Nasıl ki, madenler bu yüksek ısılı fırınlarda pisliklerinden, posalarından, atık maddelerinden arınır, saf maden haline gelirse, mümin de, ramazan ayında tuttuğu oruçla, ve yaptığı ibadetlerle rahmet fırınlarında yanıp tertemiz hale geliyor, günah ve cürümlerinden temizleniyor denebilir.
Zekât: temizleme manasınadır. Malın zekatı dendiğinde: Kişi malının içine bilmediği yollardan ve mecralardan haram, yani manevi pislik karışmış ise bunu temizler. (Bilerek karıştırırsa o kul hakkına girer ve temizlenmez). Şu hadis-i şerif ne kadar manidar:
“Her şeyin bir zekâtı (temizleyicisi) vardır. Bedenin zekatı da oruçtur”(4)Oruç bedeni maddi ve manevi kirlilikten temizler ve Ramazan ayı hakkıyla ihya edilebilirse müminler bayram sabahına tertemiz bir amel defteri ile çıkabilir.
İslâm’a göre insan iki unsurdan yaratılmıştır; Madde ve Ruh. Kur’an-ı Kerimde ruhla ilgili birçok ayet vardır. Ruh manevi bir güçtür. İnsan ancak ruhuyla insandır. Ruhsuz bir beden ölüdür, işe yaramaz, kuşla kafesi misali veya elmasla kutusu misali. Yüz sene yaşasa bir şey olmayan beden, Bu kuş uçup gittiği takdirde birkaç saat içinde kokuşur ve yanında durulmaz hale gelir. Onun için şair şöyle demiştir:
“Nefse hâkim ol ve onun faziletlerini tamamlayıp geliştir. Çünkü sen bedeninle değil, ruhunla insansın.(5)
Ruhun varlığını bazı nüans farkları ile bütün ilim erbabı hatta ateist insanlar bile inkâr edememektedirler. Fizyolojik Tıp 1963 Nobel Ödülü sahibi Sir John Ekler, Fizik dalında yine Nobel Ödülü sahibi Ergene Vağner, çağın en güçlü bilim felsefecisi Sir Karl Papen ve benzeri birçok otorite insandaki manevi bir gücün varlığını, ve ana karnında iken çocuğa verildiğini ispat ve ikrar etmişlerdir.(6)
Koskoca fabrikaların, komplekslerin beyin denen küçücük bir parçayı, veya saatlere mercimek kadar pili takmadan çalışmadığı, bunlar bünyelerine girince fonksiyonlarına başladıkları gibi, bedende ruhla diridir ve haydir.
Hal böyle olunca; Bedenin çeşitli gıdalarla doyurulup beslendiği gibi, ruhunda kendine mahsus gıdalarla beslenmesi, doyurulması gerekir. Aksi olursa insan dengeli hareket edemez ve insana mahsus misyonu hakkıyla yerine getiremez. Satanistler, sadistler, egoistler, alkolikler vb. isimler altında dışa vurumlar hep bu gerçeğin tezahürüdür.
İntihar olaylarının çok fakir ülkelerde değil de, en fazla gelişmiş ve fakat manevi bilgilerden ve duygulardan yoksun kalmış ülkeler olan Danimarka, Hollanda, İsveç, Almanya...gibi yerlerde çok fazla olması yine bu gerçeğe bariz misaldir.
O halde başta oruç olmak üzere, namaz, zekât, sadaka ve diğer iyilikler ruhu doyuran, ona itminan kazandıran manevi gıdalardır.(7)
Dipnotlar:
1-Buhârî Kitabüs Savm.
2-Beyhaki, Terğıb ve Terhib, c. 2, s. 428.
3-Tirmizî, “Terğıb ve Terhib Tercümesi”,c. 2, s. 420.
4-İbni Mace, “Terğıb ve Terhib Tercümesi”, c. 2, s. 414.
5-Ferit Kam, “Dinî Felsefî Sohbetler”, DİB Yay. Ank. Tarihsiz, s. 113. (Burada kaynak
gösterilmemiş ama; beyit, Afganistanlı şair Ebül Feth el-Büstî (330-400 H.) nin
“Kaside-i Nuriye” üzrine yazdığı şerhten alınmıştır.
6-Zafer Dergisi, sayı: 92, s. 16.
7-Hürriyet Gazetesi, 24. 08. 1994.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.