Osmanlı Medeniyetine Su Medeniyeti Denir (3)
24 Ocak 2020, Cuma 08:55İtalyan ediplerinden Etmondo de Amicis “Costantinople-İstanbul” adlı eserinde ise Türklerin genel ahlâkı hakkında şöyle bilgi vermektedir:
“Şark memleketlerinde birçok seyyahlar dolaşmış, Frenklerden bir haylisi Şark’a yerleşmiş ve ömürlerini hep oralarda geçirmişlerdir. Bütün bunlar o hıfzıssıhha sisteminin faydalarına bizzat kani oldukları halde, o usuller Avrupa’da adeta meçhul kalmıştır. Meselâ Paris’in birkaç hamama sahip olması 50 senelik bir meseledir. Londra’da, Dublin’de, Edinburg’da, Berlin’de, Viyana’da, İtalya’da, Hollanda’da ve İspanya’da hamamın ne olduğu pek malum değildir. ”
“Şimdi Müslüman Türklerin sıhhi tedbirlerinden hâsıl olan huzur ve rahat üstünlüğünü, Frenklerle mukayese ederek anlamak için, her iki tarafın halk kitlelerini gözlerimizin önüne getirelim: Bir tarafta sünnet olmak ve vücuttaki tüyleri izale etmek, saçları kesmek, geniş elbiseler giymek, günde 5 vakit abdest almak, her tabi ihtiyacın def’ini müteakip yıkanıp temizlenmek, yemekten sonra el ve ağız yıkamak, her hafta ev temizlemek, haftada bir kere ekseriya birkaç kere hamama gidip, gayet ucuz yıkanmak gibi âdetleriyle Türkleri görürüz ve diğer tarafta da; Sünnetsiz, bütün vücudu kıllı, muhtelif derecede uzun ve kirli, saçları yağlı ve pomatlı, hava cereyanına mani olacak kadar daracık ve vücutlarına yapışık elbiseli Frenklerin, günde ancak bir yahut iki defa ellerini yıkayarak, her türlü tabii ihtiyaçlarını def ettikten sonra, hiçbir taharete riayet etmeyerek üçüncü derecedeki şehirlerde pek malum olmadığı halde, nüfusun onda dokuzunu temsil eden köylerle kasabalar da tamamıyla meçhul ve Avrupa hükümet merkezlerinde henüz pek pahalı olan, ılık banyolarını ender yaparak arz-ı endam ettiklerine şahit oluruz. ”
“Bir tarafta ne temizlik, ne rahatlık ne hoşluk; Öte tarafta (Avrupa’da) yığınlarla pislik, murdarlık, bit ve pire gibi haşarat ve pis koku ne kadar çok fenalık, rahatsızlık ve hastalık amilleri. Bunların tafsilat ve teferruatı pek çirkin olduğu için, bir türlü izah edemiyorum. Doğru bir fikir edinebilmek için Müslümanların Frenklerin de muhtelif içtimai sınıflarını köylüsünü, çiftçisini zenginini ve büyüklerini tetkik etmiş ve bilhassa iki tarafın hastanelerine devam etmiş olmak lazımdır.
...Müslümanlar öldüğü zaman cenazeleri bile dinin hükümlerine göre yıkanıp temizlenmeden tabutuna konmaz. Hâlbuki Frenk hastalanınca temizlik kaygısını umumiyetle unutur. Ölünce de evinde bulunabilen en kötü beze sarılıp dikildikten sonra tabuta konur ve ailesi cesedin en basit surette temizlenmesini aklından bile geçirmez.
Bu satırları okuyanların birçokları belki de benim mübalağaya kapıldığımı zannedecektir. Ben ise kendilerinden rica ederim; Umumi surette Frenk kitlelerinden bahsettiğimi unutmasınlar. Frenkler içinde temizliğe Müslüman Türkler kadar riayet gösteren % l veya 2 kişi farz-ı muhal olarak bulunsa bile, benim söylediklerim yine doğrudur, 50 senedir bu sahada temin edilmiş olan ıslahatı hiç bir surette inkâr edecek değilim. Bazı Avrupa hükümet merkezlerindeki müreffeh insanların bir kısmının temizlik hususunda inceliklerini bilmiyor değilim. Fakat en fakir Müslümanların bile takriben 12 asırdır idrak etmiş oldukları temizlik derecesinden bizim küçük şehirlerimizin, kasabalarımızın ve köylerimizin tamamıyla habersiz oldukları da hiç kimsenin inkâr edemeyeceği bir hakikattir. Daha 18. Asrın sonlarına kadar Paris’le Parislilerin pislik derecesini düşündükçe çok haklı olarak hayretler içinde kalıyoruz.
...Yeni ordu teşkilatının tatbikinden itibaren inşa edilmiş olan büyük kışlaların yanında, Türk hükümetleri askeri hastaneler tesis etmiştir. Bir gün Üsküdar Hastanesinde vazifesi olan bir Frenk hekimini görmeye gittim. Bana koğuşları gezdirdi. Çok iyi bakıldığına dikkat ettim. Fakat en fazla hayran olduğum cihet, takriben kırkı bulan hastaların fevkalade olan vücut temizliği idi.
Kışlaların ya içinde yahut yanı başında mutlaka bir cami ile hamam vardır. Hasta askerler, vücutlarında takat oldukça bunlara devam etmemeyi cinayet sayarlar.
Yüzler, eller, ayaklar tertemiz. Yamalı kıyafet pek az ve hele kirlisi hemen hiç yok. Bütün içtimai sınıflar arasında umumi bir hürmet ve riayet manzarası göze çarpıyor.” (1)
Dipnot:
1- Ahmet Gürkan, a.g.e, s. 209.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.