Osmanlı Niçin Borçlandı? Nasıl İflâs Etti?(3)
17 Mart 2017, Cuma 06:51Şu çok enteresan bir târihî kayıttır: 1872 de Borç bulmak üzere Avrupa’ya giden Safvet Hilmi Bey, Pâdişaha mektup göndererek “Beni bu görevden al, borcu bizden alın sana şu kadar komisyon vereyim diye aşırı teklifler yapıyorlar daha fazla dayanamayacağım” demiştir.(1)
Bu hususta en basiretli tutumu Sultan ll. Abdülhamid sergilemiş, borçlanmaya savaş açmış, onları nerdeyse sıfırlama noktasına getirmiş, Osmanlıyı savaşa sokmamak için büyük gayretler göstermiş, başarılı olmuş, menfaati bozulanlar aleyhine geçmişler ve olmadık iftiralar uydurup onu tahttan indirip, milleti yine arka arkaya Yemen, Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşlarına sokup iflâs ettirmişlerdir.
Birçok Türk filminin değişmez senaryosu insafsız köy ağası fakirleri önce borçlandırır, arkasından ödeyemedikleri borçlarına mukâbil tarlalarını ellerinden alır. Uyuşturucu tâcirleri de aynı usulü kullanır önce bedava verir alıştırır, sonra kurbanlarının nesi var, nesi yoksa ellerinden alır.
Osmanlı son zamanlar bu senaryoları aynen yaşamış, borçlarını ödeyemediği için Batılılar memleketin her tarafında “Düyun-ı Umûmî” adında kendi temsilcilerini yerleştirip memleketin gelir getiren her türlü kurumuna el koymuş, Osmanlıyı devre dışı bırakıp, çok çok onur kırıcı bir uygulama başlatmıştır. Konya’daki Beyşehir gölünün balıklarına bile el koymuşlar.
“Düyun Umûmîye döneminde Osmanlı maliyesinin gelirleri 18 milyon Sterlin, borcumuzun yıllık faizi 11 milyon Sterlin. Yani borcumuzun aslını değil sâdece faizini ödeyebilmek için millî gelirin % 60’ını vermek lâzım”.(2) Garplı bir yazar Sultan 2. Abdülhamid tahta geçtiğinde devlet gelirlerinin % 44’ünü bu kuruluşun yani “Düyun-ı Umûmî”nin topladığını yazar.(3)
Bir Yemen Belgeselinde zikredildiğine göre; Yemende 1905’te İmam Yahya isyan etmiş, 11 bin Osmanlı askeri muhâsara edilmiş açlıktan 9 bini şehit düşmüş, kalanlar Menahe bölgesine ve sahile gelip Anadolu'ya dönmek istemişler, Ama onları götürecek Gemileri İngilizler Süveyş’ten “Osmanlı borçlarını vermedi” diye salmamış ve bu askerlerin çoğu da orada şehit düşmüştür.
Çünkü o dönemlerde iç işlerinde serbest, dışta bize bağlı bir Hidivlik olan Mısır yöneticileri de aynı müsrif tutumları ve borçları yüzünden Süveyş Kanalını İngilizlere satmak zorunda kalmışlardır.(4)
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, Osmanlının gücüne bakın ki, 1915’li yıllarda bile; 1 Osmanlı lirası 3,70 dolara, 18,45 marka, 17 İsviçre frangına, 18 Avusturya Şilinine, 11 Hollanda Guldenine, 8,5 Rus Rublesine eşitti.(5)
Târihin en garip tecellilerinden biri de, Cumhuriyeti kuranlar, Osmanlının her şeyini reddetmiş, reddi miras eylemiş(6), hattâ onların soyundan olduklarını bile inkar eder hale gelmiş, ama borçlarını kabullenmiş ve ödemişlerdir.(7)
Dipnotlar:
1- İlhan Bardakçı, “Târihten Bugüne”, Türk Edebiyatı Vakfı Yay. İst. 2004, s. 76.
2- Mustafa Armağan, “Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı-2”, Timaş Yay. İst. 2009. s. 313.
3- Tımothy W. Chılds, “Trablusgarp Savaşı ve Türk İtalyan Diplomatik İlişkileri”, Çev. Deniz Berktay, İş Bankası Yay. İst. 2008, s. 15.
4- Mustafa Armağan, “Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı-1”, Timaş Yay. İst. 2009, s. 110.
5- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 11, s. 401; Târih ve Medeniyet Dergisi, sayı 5, s. 24.
6- Ali Osman Koçkuzu, “Çanakkale Cephesinde Bir Müderris-Abdullah Fevzi Efendi” İz Yay. İst. 2010, s. 25.
7- Mustafa Armağan, “Efsaneler ve Gerçekler” Timaş Yay. İst. 2007, s. 8.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.