OSMANLI?DA AĞAÇ SEVGİSİ
12 Şubat 2017, Pazar 10:30Bu sebeple İslâm yeşilin en büyük dostudur. Hz. Peygamber ağacın sâdece korunmasıyla yetinmemiş, mevcutlara ilâve edilmesini, ağaç dikilmesini, yeryüzünün ihya edilmesini emreden o kadar çok söz söylemiş ve bunu hayatında uygulamaya koymuş ki; Bu günün insanı bile İslâm’ı yeşille özdeşleştirmiş ve “Yeşil sermaye, Yeşil sarıklılar, Yeşil kubbe…” dendiğinde Müslümanlar kastedilmektedir.
"Kıyâmet koparken sizden birinizin elinde bir ağaç dalı bulunur da buna kıyâmet kopmadan dikmeye gücü yeterse, muhakkak onu diksin, bırakmasın. ”(2)
“Ağaç diken bir kimse için, o ağaçtan insanların, hayvanların, kuşların, vahşi haşaratın… Yediği (sadakadır. Hattâ o ağaçtan çalınan meyveler bile diken için sadakadır. Çiçeğinden, kokusundan, tohumundan, odunundan, kerestesinden, gölgesinden her ne şekilde olursa olsun canlıların faydalanması sadakadır.)(3)
İslâm yeşille iştigali sadaka-i câriye kabul etmiştir. Yani kıyâmete kadar insana sevap getiren, defterine hayır hasenat yazdıran bir faaliyet. Çünkü kendi ektiği-diktiği kurusa bile onun filizlerinden, fidelerinden, tohumlarından başka ağaçlar yetiştiğini ve bunun ilânihaye devam edeceğini kabul ederek, ilk dikenlere kıyâmete kadar sevap ve mükâfat verileceğini müjdelemiştir.(4)
Hz. Peygamber savaşa gönderdiği ordularına şöyle emretmiştir: “Yaşlılara, kadınlara, çocuklara, teslim olanlara, kendisini ibâdet-ü taate vermiş ruhbanlara ve mâbetlere ilişmeyiniz. Ağaçları yakmayınız. Hayvanlara dokunmayınız ve servetleri heder etmeyiniz.”(5)
Ortaasya steplerinde zuhur eden milletler nezdinde ağaç mübârek bir varlık kabul edilirdi. Cengiz yasalarına göre sebepsiz ve izinsiz ağaç kesmek, idamı mucip bir ceza gerektirirdi.(6) Son zamanlardaki bilinçsiz dönemlere gelinceye kadar, Osmanlı’da da ağaç, özellikle de çınar ağacı mübârek ve mükerrem kabul edilirdi.
Geyikli Baba’nın Diktiği Çınar:Osmanlı devletinin kurucusu Osman Bey’in oğlu Orhan Gâzi, Bursa’yı fethettiği günlerde baba dostu Turgut Alp’ten bir gâzi dervişin menkıbelerini dinler, çok hoşuna gider ve Turgut Alp’ten bu derviş ile kendisini görüştürmesini ister.
“Alperen” de tâbir edilen bu Allah dostu, yörede Geyikli Baba diye ma’ruf biridir. Azerbaycan taraflarından gelip, İnegöl dağlarında yaşadığı, geyiğe bindiği, geyiklerle dolaşıp konuştuğu, geyik postu giydiği ve bu lakapla anıldığı bilinen Geyikli Baba ile Orhan Bey görüşür, sohbeti çok hoşuna gider, ısrarla Bursa’ya davet eder ama kabul edilmez.
Bir gün habersiz olarak elinde bir çınar ağacı ile gelip, Orhan Bey’in ikamet ettiği küçük sarayın bahçesine diker. Çınar ağacı çok uzun ömürlü olması özelliğiyle bilinen bir ağaçtır. Derviş bu hareketiyle Orhan Bey’in de devletinin ve hânedanın çok uzun ömürlü olacağını Allah’ın evliyaullaha verdiği mükaşefe ilmi ile keşfeder ve ima eder.
Orhan Bey; “İnegöl havâlisini sana ve müritlerine vereyim” diye ısrarla teklif eder ama Geyikli Baba; “bize mal gerekmez, sen onu ehline ver” diyerek reddeder. Ancak ısrarlar devam edince; Bursa’nın Gürsu İlçesi, Babasultan köyünde küçük bir tekke ve külliyenin yapılmasına râzı olur. Geyikli Baba o yıllarda buraya da çınar ağaçları dikmiş ve bu çınarların hâlâ ayakta oldukları rivâyet edilmekte, her yıl bu çınarların altında onları anma ihtifalleri yapılmaktadır.(7)
Onun için Fâtih Sultan Mehmed; “Ormanlarımdan izinsiz ağaç kesinin başını keserim” demiş ve “yaş kesen baş keser” sözü Osmanlı milleti arasında darb-ı mesel olmuştur. La Baronne Durand De Fontmagne, ağaçları kesmemek, onlara zarar vermemek için Osmanlıda yapılacak olan evlerin planlarının ve yerlerinin, yolların güzergâhlarının değiştirildiğini, ağaca zarar vermemek için ne gerekirse yapıldığını kaydeder.(8)
Yine 4. Mehmed döneminde İngiliz Elçisi Kâtibi olan Richaut hatıralarında; Osmanlı askerlerinin kış dönemlerinde boşu boşuna kışlalarda tutulmadığını, sefer zamana değil ve başka önemli işleri yoksa ağaç diktiklerini, katiyen boş durmadıklarını, koruluklar, köprüler, çeşmeler ve benzeri Sosyal eserler yaptıklarını kaydeder.(9)
1876 yılında İstanbul’da bulunmuş olan Elizabet Caraven, Kont Edward Raczynski ve benzeri birçok kişiler Türklerdeki ağaç sevgisinin had safhada olduğunu, ev yapılacak yerlerde ağaç varsa kesmeyip başka yere yaptıklarını kaydederler.(10)
La Corbusier de Osmanlı ev yapacağı yere karar verince evden önce oralara ağaç diktiğinden bahseder.(11) Ağaçları sulamak ve kurak mevsimlerde kurumalarını önlemek için çeşitli vakıflar kurulduğu yine târihî rivâyetlerdendir.(12)
Dipnotlar:
1-Bakara Sûresi, 25.
2-Zebîdî, Tecrîd-i Sarih, Terceme, Kâmil Miras. a. g. e, c.7, s.124; Müslim,Müsâkât 10.
3-Zebîdî, a. g. e. c. 7, s. 122.
4-Zebîdî, a. g. e. c. 7, s. 125.
5-Buhârî, Menâkıb-ı Ashab 9; Ebû Dâvud, Cihad 82.
6-Meng Ta Pei Lu ve Hei Ta sih Lu, “Cengiz İmparatorluğu”, Yay. Haz. Yrd. Doç. Dr. Mustafa Uyar, Ötüken Yay. İst. 2012, s. 132.
7-İslâm Ansiklopedisi, c. 14, s. 45; Ahmed Şimşirgil, “Kayı-1”, KTB Yayınları İst. 2013, s. 58.
8-La Baronne Durand De Fontmagne, a, g. e. s. 261.
9-Ricaut, “Türklerin Siyasî Düstûrları” Terc.1001 Temel Eser, Bas. Haz. M.Reşad Uzmen, s.297.
10-Kont Edward Raczynski, “1814’de İstanbul ve Çanakkale’ye Seyahat”, Tercüman 1001 Temel Eser, Çev. Kemal Turan, İst. 1980, s. 52; Mostar Dergisi, Mayıs 2008, sayı 391. s. 45.
11-Mustafa Armağan, “Osmanlının Kayıp Atlası”, Da Yay. 2005, İst. s.184.
12-İsmail Hâmi Dânişmend,“Târihi Hakikatler”,Tercüman Gazetesi Yay.1979, c. 2, s. 253.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.