OSMANLIDA AHÎLİK VE ESNAF LONCALARI(1)
14 Kasım 2018, Çarşamba 08:38Daha önceki bir bölümde kul haklarının önemini ve Osmanlının bu husustaki hassasiyetini yazmıştık. Ticâretteki haksızlık ve usulsüzlüklerin de haram ve kul hakkı kabul edildiği için dedelerimiz bu hususta dünyayı kendine hayran bırakan ve hâlâ benzerleri icra edilemeyen uygulamalar yapmıştır.
Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticâreti size göstereyim mi? Allah'a ve Resulüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.”(1)
Ecdâdımız ticâretin bu daha hayırlı bölümünü seçip tercih etmişler ve ömürlerini gaza ve cihat meydanlarında harcamışlardır. Sosyal hayatın gereği yaptıkları ticâretin de en nezihini, en temizini icra etmişler, bu yönleri ile de dünyaya örnek olmuşlardır.
Dünyada isçilerle ilk toplu sözleşmeyi Osmanlılar yapmışlar, Kütahya'daki çini atölyelerinin sahiplerinin yaptığı bu akitlerin belgeleri bugün Kütahya Müzesinde muhâfaza edilmektedir. Dünyada bugünkü mânâda ilk kalite standardı da Sultan 2. Beyazid Han tarafından çıkarılan “Kanunname-i İhtisab-ı Bursa” isimli kanundur.(2)
Ahîlik ve Lonca Sistemi
Ahî: Arapça bir kelimedir ve kardeş mânâsına gelir. Yüce kitabımız Kur’an “bütün müminleri kardeş”(3) ilân etmektedir. Dolayısıyla kardeşe kalleşlik, hilekârlık, sahtekârlık, hukukuna tecavüz, canına, malına, ırzına, namusuna halel getirilemeyeceğine göre, bütün müminlere bu sayılan ve sayılmayan hiçbir kötülüğü yapmak doğru olmaz, mümin, Müslim olan biri bunları aslâ yapmaz, Hz. Peygamberin düstûruyla; “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Sizden biriniz kendi nefsi için istediğini kardeşi için de istemedikçe kâmil mümin olamaz”.(4)Felsefesiyle hareket etmeye “Ahîlik” denmiştir.
Hacı Bektaş-ı Veli'nin tavsiyesiyle Ahî Evran-ı Veli Nâsırüddin tarafından kurulan, ilkeleri belirlenen, Anadolu’da yaşayan Müslüman Türkmenleri sanayi, ticâret ve ekonomik yönden örgütleyen bir kuruluştur. İslâmî ve insanî kurallar dâhilindeki bu sosyo-ekonomik oluşuma Ahîlik, yan birimleri olan esnaf teşkilâtlarına (vakıf, dernek, sendika, federasyon ve konfederasyon gibi) Lonca teşkilâtı denmiş. Bunlar otokontrol sistemiyle yani kendi kendilerini denetleme ve mesleklerine halel getirecek davranışlardan kaçınma şekliyle çalışır, devlete ve halka karşı sorumlu durumda olurlardı. Kuralları ve kurumları vardı. Bunların bazıları 19. Yüzyılın sonlarına kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir.
Kırşehir’de, bazıları da Bağdat’ta Araplar arasındaki Fütüvvet teşkilâtından örnek alan bazı târihçiler Ahîliğin; Ahî Evran’ın Bağdat’taki “Fütüvvet” teşkilâtını örnek alarak 1205 târihinde Anadolu’ya gelip Kırşehir-Kayseri bölgesinde bu teşkilâtı kurduğu görüşündedirler.(5)
Her isteyen bu teşkilâta giremez, gayri İslâmî yani İslâm’a uymayan tavır ve davranışları olan kişiler buraya alınmaz, müracaat edecek olanlar mutlaka bir Ahî’nin tezkiyesi ve kefâleti ile müracaat eder, Ahîlik teşkilât mensupları inceler ve ona göre karar verirlerdi. Teşkilâtın kadınlar Kolu da vardır, bunlara da Bacıyan-ı Rum (Anadolu Bacıları) denmiştir.
Anadolu Selçukluları döneminde kurulan Ahîlik Teşkilâtı, Osmanlının kurulmasında da etkin rol oynamış, Osmanlının temelini atan insanların çoğunun Ahî menşeli olduğu Aşıkpazâde Târihi ve benzeri eserlerde zikredilmektedir.(6)
Osmanlıda her isteyen istediğini yapamaz, her isteyen dükkân açamaz, esnaf olamazdı. Yapılacak her iş kuralına uygun yapılır, esnaf loncalarına müracaat edilir, kurallara uyulur, onların ruhsatı ve müsâadesi ile esnaf ve sanatkâr olunabilirdi. Çıraklık, kalfalık, ustalık sıkı kuralları olan ve bu şartlar yerine getirilirse törenlerle kabul edilen, icâzet (diploma) verilen mesleklerdi.
Âhiler; Ashap dönemindeki meslek sâhibi sahâbeleri veya evliyaullah, ehlullah denilen bazı kişileri, Osmanlı meslek erbâbı şeyhi ittihaz eder her sabah namazından çıkıp dükkânına, tezgâhına, bedestene gelen insanlar toplanır ve “her sabah besmeleyle açılır dükkânımız, Hz. Şeyh (falan) pîrimiz, üstâdımız” diye dua ederler, pirleri olan o insanların isimlerini zikrederler ve ondan sonra işe başlarlardı.
Meselâ: Berberler Ashâb-ı Kirâmdan Selman-ı Farisi Hazretlerini, Şekerciler İbni Mes’ud’u, Kahvecilir Şeyh Şazeli’yi, Attarlar Şeyh Feridüddin Attar’ı, Helvacılar Hasan Basri’yi, Saraçlar Veysel Karani’yi… şeyh ve pir kabul ederlerdi.
Dipnotlar:
1-Saf Sûresi, 10.
2-Türkiye Gazetesi, 13. 03. 1997.
3-Hucurat Sûresi, 10.
4-Müslim, İman, 71; Muhtasarul Ehadis, s. 138.
5-Mikail Bayram, “Ahî Evran ve Ahî Teşkilâtının Kuruluşu”, Konya 1991, s. 82.
6-Ziya Kazıcı, İslâm Ansiklopedisi Ahîlik maddesi, Türkiye Diyanet Vakfı yayınları, s. 238.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.