Osmanlı?da Gurur
08 Ağustos 2017, Salı 07:16“Muhibbî” mahlasıyla şiirler yazan ve divanı olan Muhteşem Süleyman bir beytinde şöyle diyor:
Sakın aldanma cihâna olmasın sende gurûr
Ne kadar devlet bulursan kendüzini eyle mûr
Yani: Sakın dünyanın mevki ve makamına aldanıp da gururlanma, dünyada ne kadar yükselirsen yüksel, kendini karınca gibi yerde gör, mütevâzı ol.
Hatasız olmak sâdece ve sâdece Allah’a mahsustur. Yukarıda marifet ve meziyetlerini saydığımız Osmanlının hatası yok muydu? Elbette vardı, ama hataları yok denecek kadar azdı. Bunlara da birkaç misal verelim:
Kanûnî Viyana seferine giderken, Makbul İbrahim Paşaya; “3 gün sonra Viyana sarayında buluşâlim ve kahvaltı da birleşelim” demiş, biraz gururlanmış, inşallah demeyi her halde unutmuş ve Viyana’ya girememiş, hattâ Viyana’nın fethi uzadıkça Nemçeliler bu sözü duydukları için; “pâdişahın kahvaltısı soğudu” diye dalga geçmişlerdir.(1)
İkinci Viyana kuşatmasında da Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın yine düşmanı küçümsemesi, gerekli tedbirleri aldırmaması, eskisi gibi nasıl olsa zaferin Osmanlıların hakkı olduğu duygu ve düşüncesi neticesi hezimete uğradığı târihçiler kaydeder. Hattâ Balkan Savaşındaki târihimizin en onur kırıcı yenilgisinin de, aynı düşünceler neticesi alındığını târihçilerin ve Mareşal Fevzi Çakmak’ın hatıralarında yâd ettiğini yukarıda kaydetmiştik.(2)
Kanûnî bir gün Şâir Bakî’ye fana kızmış ve şu secili fermanı yazdırarak Bursa’ya sürülmesini emretmiş:
Bakî bed, azl-i ebed
Nef’-i beled, Bursa’ya red
Bakî de bu fermanın arkasına şu cevabı yazıp sultana göndermiş:
Cihan mülkü Süleyman’a değil baki
Buna çerh-i kemîn derler, ne sen baki, ne ben Bakî
Yani: Birinci Süleyman Hz. Süleyman, ikinci de Kanûnî kastediliyor ve “Cihan saltanatı peygamber olan Hz. Süleyman’a bile kalmadı, buna yalan dünya derler, ne sana kalır ne de bana!”(3) Bu güzel ve ibretli cevap karşısında Kanûnî bu büyük şâiri affettiği gibi ihsanlarda da bulunmuş.
Şeyhülislâm İbni Kemal, ilmine biraz mağrur imiş. Ehlullahtan biri yanına gelir ve “Allah’la kulların ilmini kıyas etmeye kalksak nasıl gösteririz?” deyince İbni Kemal; “hâşâ böyle bir kıyas olmaz” der. Öteki ısrar edince, Şeyhülislâm eline kocaman bir kâğıt alır, ortasına bir nokta kor ve “olmaz ama böyle misal verelim, kâğıt Allah’ın ilmi, nokta da bütün insanların ilmi olsun” deyince erdemli kişi şöyle demiş; “peki bu noktanın içinde senin ilminin yeri neresi ki, böyle ilmine mağrur oluyorsun?” Bu olaydan sonra Şeyhülislâm bu huyundan vazgeçmiş.
Şeytanın akıbetini sahip olduğu gurur ve kibir hazırladı. “Mağrur’un hasmı yani düşmanı Allah’tır”(4) diye Efendimizin hadisi vardır ma’lum. Kim ki şeytan gibi gururlu olursa; akıbetinin de onunki gibi olacağı muhakkaktır. İmanlı ve inançlı bir insan olmasına rağmen Enver Paşa’nın, belki çok genç yaşta büyük rütbelere ulaşmasının neticesi biraz gururlu ve kibirli olduğu, askerin dertleriyle dertlenmediği bazı kaynaklarda zikredilir.(5) Ama bu koskoca Osmanlı başkomutanı Letonya’da hapse düşer, parasız kalır, karısına yazdığı mektupta; “param yok ama sen beni merak etme sultanım, mahkumların kara kalem resimlerini yapıyorum, onlardan aldığım para ile idâre ediyoruz” diye yazmıştır.(6) Hz. Mevlânâ ne güzel söylemiş: “Kibir bele bağlanan bir taş gibidir, onunla ne uçulur, ne yüzülür, ne de yürünür.” Âşık Ömer ne kadar içten ve samimi söylemiş:
Al bende benlik kalmasın
Kimseler hâlim bilmesin
Nâm u nişanım olmasın
Pinhanın olayım senin
Dipnotlar:1- Hester Donaldson Jenkins, a. g. e. s. 96.
2- Ali Çimen-Göknur Göğebakan, “Târihi Değiştiren Savaşlar”, Timaş Yay. İst. 2010, s. 232. Rumeli’yi Neden Kaybettik, Aram Andonyan (Mahmud Muhtar Paşa), Örgün Yay. İst. 2007, s. 428.
3- İskender Pala, “Efsane Güzeller”, Kapı Yay. İst. 2004, s. 114.
4- Kenzü’l-Ummâl, 3/113; mecmeu’z-Zevâid, 10/325.
5- Von Krees, “Son Haçlı Seferi (Kuma Gömülen İmparatorluk)”, Çev. Tahir Balaban, Yeditepe Yay. İst. 2007, s. 14.
6- Târih ve Medeniyet Dergisi, sayı 9, s. 8.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.