Osmanlıda Hat ve Ebru Sanatı (1)
17 Ekim 2018, Çarşamba 08:39Yukarıda da zikrettiğimiz gibi Osmanlı Sultanlarının tamamına yakını ince ve derûnî sanat denilen şiir, Mûsiki, hat, tezhib ve ebru üzerine çalışmışlar, eserler vermişler, bazıları branşlarında dâhi denecek seviyeye ulaşmıştır.
4. Murad iyi bir hattat ve İncili Çavuş gibi nüktedanları ve sanatkârları koruyan, kollayan bir pâdişahtır. Sultan 2. Ahmed şiir ve Mûsikiye meraklı, aynı zamanda hattat bir pâdişahtır. Kendi eliyle çok güzel Kur’an-ı Kerimler yazmıştır. Pâdişahlar sanatkara o kadar hürmetli ve hayrandırlar ki; hat hocaları yazı yazarken onların hokka ve divit takımlarını ellerinde tutuverecek kadar mütevazıdirler.
Hâfız Hattat Osman hat icra ederken Sultan 2. Mustafa hokkasını hürmeten tutarmış ve hayranlığını “artık bir Hâfız Osman yetişmez” diye belirtince, Hattat Osman; “Efendimiz gibi hocasana hokka tutan pâdişahlar geldikçe, bu millet daha çok Hâfız Osmanlar yetişir Hünkârım” demiştir.(1)
Bazı pâdişahlar da hocalarının hokkalarının içini mücevherlerle doldurmuşlardır. 3. Ahmed Osmanlı hânedanının yetiştirdiği en önde gelen hattatlardan biridir. Yazdığı levhaları meşhur câmilere astırmış, bazılarını üst düzey devlet adamlarına hediye etmiş, Kur’anları da kutsal beldelere hediye olarak göndermiştir. Sultan l. Mahmud kuyumculuk ve hakkâklık yaparmış, kazdığı mühürleri de satar parasını sadaka olarak dağıtırmış, vezîrlerden birisi efendi bu kadar uğraşmaya ne gerek var hazine emrinizde oradan istediğiniz kadar dağıtın deyince o şöyle cevap vermiş: “Devletin hazinesi milletin malıdır ve onun uğruna sarf edilir. Kişinin zevk alacağı ve mutmain olacağı sadaka kendi elinin emeği olmalı.” Sultan 2. Mahmud yine hayranlık duyulacak bir hattattır.
Eserlerinden bazılarını bugün bile, Bursa Ulu Câmide, babası l. Abdulhamid’in türbesinde, Konya Mevlânâ Dergâhında, Aksaray Vâlide Câmiinde, Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesinde vb. yerlerde görmek mümkündür. Sultan Abdülmecid ise, hocası meşhur hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendiden icâzet almış, günümüzde piyasada dolaşan hat örneklerinden birçoğu ona aittir.(2)
Sultan 3. Ahmed’in yaptırdığı çeşmeye yine kendi eliyle yazdığı celi sülüs yazıyı, saatlerce seyreden, sanki ona selâm duran yerli ve yabancı birçok turist olduğu yine rivâyetler arasındadır.(3)
Hat sanatında Osmanlının çok ileri gittiği, "Kur'an Mekke'ye indi, Mısırda okundu, Osmanlıda yazıldı" sözünün kibarı kelâm olarak hâlâ dillerde dolaştığını biliyoruz. Bir pirinç tanesi üzerine İhlâs Sûresinin yazıldığını müzelerde müşahede etmek mümkündür.(4) Avrupalı ressam ve sanatkârlardan birçoğu bizim hat sanatımıza hayranlıklarını belirtmişler meselâ meşhur Picasso (1881-1973): “varmayı düşündüğüm yere Müslümanlar 500 sene önce varmışlar” demiştir.(5)
Dünyaca ünlü İspanyol ressam Picasso’nun (Pikasso) atalarının Arap olduğu 1996 yapımı Picasso ile Yaşamak isimli filmde zikredilmektedir. Çok sevdiği ressam eşine: “seni Müslüman kadınların kıyafetleri içinde görmek isterdim” demiştir. Nurullah Berk’in anlattığına göre, cumhuriyetin ilk yıllarında Paris e giden Türk ressamları zaman zaman Picasso’yu ziyaret ederlermiş.
Bu ziyaretlerden birinde Picasso Türk Ressamlara “Niçin Batının sanatını taklit ediyorsunuz? Sizin hat sanatınız bizim ulaşmaya çalıştığımız modern sanata yüzlerce yıl önce ulaşmış” diyerek onlara millî sanatlarını incelemelerini tavsiye etmiştir. Başka bir hatıra da ressam Hasan Kavruk’dan: Çıktığı Avrupa gezilerinin birinde Picasso’nun Paris’teki atölyesine uğrayıp “izin verirse burada çalışıp çok şeyler öğrenmek istediğini” söyler. Picasso ise “Sen Türksün değil mi?” Diye sorar ve şöyle der: “Biz bugün sanatta sizin eski hattatlarınızın yaptıklarını yapmaya çalışıyoruz. Sen hemen memleketine dön ve kendi hat sanatınızı incele”(6)
Ali Ulvi Kurucu rahmetlinin kızı Sare Kurucu’nun “ Bir Ömürden Sayfalar (Ali Ulvi Kurucu’dan Hatıralar)” isimli kitabında bahsettiğine göre: 1980 senesinde Ali Ulvi Merhum, Köln şehrinde sohbet ediyor. Söz Osmanlı sanatına özellikle Hat Sanatına gelince, dinleyicilerden biri şöyle der: “Allah kullarına ibâdet şeklini serbest bıraksaydı, Ömrümü İstanbul Üniversitesi kapısı üzerinde bulunun Şefik Bey’in yazısını seyretmekle geçirirdim.”(7)
Dipnotlar:
1- M. Uğur Derman, “Ömrümün Bereketi”, Kubbealtı Yay. İst. 2013, s. 284.
2- Mustafa Armağan, “Osmanlı’nın Mahrem Târihi”, Timaş Yay. İst. 2011, s. 182.
3- Dursun Gürlek, “Mâziye Bir Bakıver”, Timaş Yay. İst. 2010, s. 77.
4- Ahmed Refik, “Âlimler ve Sanatkârlar”, Kültür Bak. Yay.s. 79.
5- M. Niyazi Özdemir. Mevlânâ Güldestesi Yayın no 7 s. 147.
6- Zafer Dergisi, Mart 2014, s. 52.
7- Sare Kurucu, a. g. e. s. 214.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.