OSMANLIDA HIRSIZLARININ OLMAYIŞI
16 Mayıs 2018, Çarşamba 07:31Hırsızlık ve İslâm:
Değerli okurlarım. İslâm bir hayat nizamı ve cemiyet dini olduğu için, fert ve toplumun huzurunu bozan, onlara zarar veren her hal ve hareket İslâm tarafından yasaklanmış, fertleri bu fiillere yaklaştırmamak için psikolojik ve caydırıcı cezalar koymuştur.
Resûlullah Efendimiz Veda hutbesinde şöyle buyurmuştur: "Size iki emânet bırakıyorum. Onlara sarıldıkça sapıtmazsınız. Onlar Allah'ın kitabı ve benim sünnetimdir"(1)Bu emânetlere uyulduğu dönemlerde İslâm toplumları gerçekten huzur ve saâdet içinde yaşamışlardır. Bu emânetlere hakkıyla uyulduğu asırlarda Osmanlı diyârını gezen seyyah, tüccar, gezgin, diplomat gibi insanlar “Memâlik-i Osmaniye’yi (Osmanlı Memleketini) gezerken kendi memleketimizden daha emin bir şekilde geziyoruz” itirafında bulunmuşlardır.(2)
Hırsızlığın nâdir vakalardan olduğu,(3) câmilerin birer emânet hâne olduğu,(4) fazla eşyası olan kişilerin alınır-çalınır endişesiyle yanlarında götürmelerine gerek olmadığını, bir câminin avlusunun bir kenarını koyduğu takdirde birkaç ay sonra gelip aynı yerde bulabileceğini, kimsenin alıp-çalmadığını eserlerine kaydetmişlerdir. Michel Herber Anadolu’daki kiliselerin bazı altın eşyalarının bile çalınmadığına hayret eder.(5)
Çanakkale Savaşında ve başka cephelerde bizimle beraber savaşan ve Hatıralarını yazan Alman Albay Hans Kannengıeser’de “Türk askeri şerefli, haysiyetli ve namusludur. Benim tek bir sigaram dahi, hiçbir zaman çadırımdan kaybolmadı (çalınmadı).” diye yazmıştır.(6)
Osmanlı esnafı ile alış veriş yapan kişilerin “bu malın fiyatı daha aşağı olmaz mı?” diye sormaları ağırına gider, kızar, gücenir ve “Ben hırsız mıyım ki, bana böyle diyorsun” dermiş.(7)
Jean Thevenot’un değerlendirmesi de şöyle: “Hıristiyanların çoğu Türklerin şeytan, barbar, imansız kişiler olduklarına inanırlar, fakat onları tanımış ve onlarla konuşmuş olanlar farklı bir düşünceye sahiptirler, zira muhakkak ki, Türler iyi kimselerdir ve ‘kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi başkalarına da yapmayınız’ emrine (hadisine) çok iyi uyarlar... Türkler Müslümanları olduğu kadar Hıristiyanları da aldatmaya ve hırsızlık yapmaya müsâade etmezler.”(8)
Yavuz Sultan Selim 1514 de, 140 bin kişilik ordusu ile Çaldıran Seferine giderken, Gebze’de bağ ve bahçelerin içinden geçen askerlerinin sırt torbalarını bir konak yerinde yoklatmış, alınan-çalınan bir şey olmadığının görülmesi üzerine Allah’a dualar ve şükürlerde bulunmuş, “kursağında haram lokma bulunan leşkere Cenab-ı Allah zafer müyesser etmez” diyerek Osmanlı ahlâk ve anlayışını dile getirivermiştir.(9)
Ya şimdiki hâlimiz. Her şey meydanda. Kimse çalamasın diye, umûmî yerlerdeki elektrik ampullerinin dışına yapılan muhâfazalar, çeşme musluklarına takılan demir kelepçeler, halıları çalınan hattâ ve hattâ ecdadın yaptığı kubbe kurşunları bile soyulan câmiler, bir ilimizde Kadir Gecesi mevlit okutulan câmiden 220 çift ayakkabının çalınması,(10) bir semt pazarında hızlı bir yağmur yağıp sergi sahipleri kenarlara çekilince malların yağmalanması… Millî ahlâkımızın nasıl dibe vurduğunu göstermeye yeter de artar bile.
Dipnotlar:
1- Muvatta, Kader 3.
2- Frederik Sarre, a. g. e. s. 216; La Baronne Durand De Fontmagne, a. g. e. s. 259.
3- İsmail Hâmi Dânişmend,“Târihi Hakikatler-2”,Tercüman Gazetesi Yay.1979, c. 2, s. 275.
4- A. Ubicini, “Türkiye 1850”, Tercüman 1001 Temel Eser, Târihsiz. s. 83, 152.
5- Michel Herbeer’in Anıları,“Osmanlıda Bir Köle”,Çev.Türkıs Noyan,Kitap Yay.İst.2003.s.289.
6- Hans Kannengıeser, “Çanakkale’de Türklerle Beraber”, Timaş Yay. İst. 2009, s. 161.
7- İbrahim Refik, “Ulu Çınarın Gölgesinde”, Albatros Yay. İst. 2004, s. 89.
8- Jean Thevenot,“Türkiye 1655-1656” Terc.1001 Temel Eser,Çev:Nuray Yıldız, İst.1978,s.143.
9- İbrahim Refik, “Efsane Soluklar”, İzmir, 1991, s. 36.
10- Milliyet Gazetesi, 07. 02. 1997.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.