Osmanlıda İlme Verilen Değer (2)
05 Ağustos 2020, Çarşamba 09:21Molla Gürânî Fâtih’in yakınlarından birine âit bir meselede, “Şer’i şerife uygun değildir” diye, pâdişah fermânını yırtmış atmış, araları açılmış, hoca İstanbul’u terk edip Mısıra gitmiş, ama Fâtih tekrar onu ısrarla dâvet edip getirtmiştir.(1) Fâtihin şehzâdelerinin sünnet düğününde protokol sırası; 1-Âlimler, 2-Fakirler, 3-Amirler şekliyle olmuştur.(2) Fâtih her hâline hayran olduğu hocası Akşemseddin dergâhında halvete (tasavvufa) girmek ister ama o büyük veli kabul etmez, Sultan ısrar edince “sen halvete değil, devlete lâzımsın” der ve bir daha böyle ısrarlarla karşılaşmamak için Göynük İlçesine çeker gider.(3)
İlimle meşgul olmasını çok seven Fâtih, kendi yaptırdığı külliyeye geldikçe içine girip ilimle meşgul olabileceği bir oda istemiş ama medresenin Rektörü; “Burası bir ilim merkezi. Dolayısıyla burada ancak ilim erbâbı insanlar bir yer, bir büro edinebilir. Sen Sultan olsan da, burayı sen yaptırsan da bu mümkün olmaz. Ancak imtihana tâbi olursun, kazanırsan sana fahri doktora payesi veririz, ondan sonra isteğin yerine gelir” demiştir.(4)
Çok iyi bir tahsil gören, 4-5 lisanı çok güzel okuyan, konuşan ve yazan, döktürdüğü topların planlarını bile kendisi çizecek kadar teknik bilgiye sâhip olan, devamlı ilimle meşgul olan, ilim erbâbının kadrini kıymetini en iyi takdir eden Sultan Fâtih, imtihan olur, kazanır ve ancak ondan sonra yaptırdığı üniversiteden bir oda alabilir. Şimdi beleşten, hatır için fahri doktora payesi satan ve alanların kulakları çınlasın!
Molla Güranî’nin Fâtihin Sadrazamlık teklifini "Ben ilim erbâbıyım. İlmiye sınıfından birinin Sadrazamlık makamına gelmesi, asker ocaklarından yetişen, beylik ve vezirlik bekleyen kullarının hukukuna tecavüz olur" diyerek reddetmiştir.(5) Fâtih ilim ve ilim adamına bu kadar sevgi ve muhabbetinden dolayı günlük hayatta ulema yâni ilim adamı kıyafetini ve sarığını kullanmıştır.(6)
Osmanlı devlet protokolünde pâdişahtan sonra ilmiyenin temsilcisi Şeyhülİslâm 2. Sırada gelir. Sadrazam yâni bugünkü adıyla başbakan 3. Sırada gelir.(7) Fâtih Sultan Mehmed İstanbul’u alınca Topkapı’dan en önde hocası Akşemseddin’i yürütmesi, Bizanslıların çiçekleri ona takdim etmeleri, Hocanın “Ben Fâtih değilim, o şu delikanlı, çiçekleri ona verin” deyince Fâtih’in; “hayır bu şehrin gerçek Fâtihi benim hocamdır” diye takdir ve taltif etmesi de bu duruma en güzel örnektir.(8)
Yavuz Sultan Selim Kansu Gavri’yi (1440-1516) yendikten sonra Halep’e doğru giderken ordu içindeki âlimlerden Mehmed Şah isimli bir hocayı atı yere düşürüyor. Bunu gören Yavuz hemen atından iner ve âlimin elinden tutup ayağa kaldırır.(9)
Yine Yavuz’la ilgili şu târihî rivâyet de çok meşhurdur: Mısır seferinde Yavuz at üzerinde giderken, Anadolu kazaskeri olan büyük ilim adamı Kemal Paşa Zâde(10) ile sohbet ediyormuş. Çamurlu bir sahadan geçilirken İbni Kemal’in (1469-1534) atı sürçmüş (tökezlemiş) ve atın ayağından sıçrayan çamurlar Hakanın kaftanına (üst giysisine) bulaşmış. Büyük bilgin derin bir mahcubiyet içinde kalmış, telaşından özür bile dileyememiş, fakat Yavuz; “Bir âlimin atının ayağından sıçrayan çamur, bana şeref verir. Öldüğüm zaman bu çamurlu kaftanı sandukamın üzerine koysunlar” diye vasiyet etmiştir. Yavuz ölünce vasiyeti yerine getirilmiş, o zamandan beri çamurları ile muhâfaza edilen kaftan sandukasının üzerine örtülmüştür.(11)
Süleymâniye Câmii’nin temeli atılacağında Kanûnî; ilme ve âlime hürmetinden dolayı ilk harcı Şeyhülislâm Ebussuud Efendiye (1490-1574) koydurmuş, açılışı da yine aynı âlime yaptırmıştır.(12) Osmanlıdaki ilim aşkı o derecelere varmış ki; Kanûnî’nin çocuklarının sünnet düğününde bile birçok oyun ve yarışmaların yanında bilgi yarışması da yaptırılmıştır.(13)
Dipnotlar:
1- Sâmiha Ayverdi, “Ebedî ve Mânevî dünyâsı İçinde Fâtih”, s. 30.
2- Ahmed Şimşirgil, “Kayı-2”, KTB Yay. İst. 2013, s. 170.
3- Mustafa Runyun-Osman Keskioğlu, “Fâtih Devrinde İlim ve O devirde Yetişen İlim Adamları”, DİB yay. Ankara, 1953. 225.
4- Ömer Faruk Yılmaz, Târih Med. Dergisi, Temmuz, 1999, sayı 64, s. 32.
5- Târih ve Medeniyet Dergisi, sayı: 27, s. 23.
6- İlber Ortaylı, “Osmanlı Sarayında Hayat” Yitik hazîne Yay. İst. 2008, s. 75.
7-Şeyhülislâm pâdişahtan sonra protokolde 1. veya 2. sırada olurdu. Fernand Grenard, “Asya'nın Yükselişi ve Düşüşü”,MEBYay.1000 Temel Eser, Terc. Orhan Yüksel,İst.1970, s. 118.
8- N. Sami Banarlı, “Fâtihin Zafer Sırları” İstanbul 1959, s. 27.
9- Dursun Gürlek, “Tebessüm ve Tefekkür”, Kubbealtı Yay. 5. Baskı, İst. 2012, s. 13.
10- Bu büyük âlim 200 den fazla kitap ve risâle yazmıştır. Dursun Gürlek, “Çınaraltı Kitap Sohbetleri”, Timaş Yay. İst. 2011, s. 173.
11- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 3, s. 254.
12- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 4, s. 182.
13- Ahmed Şimşirgil, “Kayı-4”, KTB Yay. İst. 2013, s. 65.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.