Osmanlıda İlme Verilen Değer (3)
07 Ağustos 2020, Cuma 08:55Çok iyi bir tahsil gören, 4-5 lisanı çok güzel okuyan, konuşan ve yazan, döktürdüğü topların planlarını bile kendisi çizecek kadar teknik bilgiye sâhip olan, devamlı ilimle meşgul olan, ilim erbâbının kadrini kıymetini en iyi takdir eden Sultan Fâtih, imtihan olur, kazanır ve ancak ondan sonra yaptırdığı üniversiteden bir oda alabilir. Şimdi beleşten, hatır için fahri doktora payesi satan ve alanların kulakları çınlasın!
Molla Güranî’nin Fâtihin Sadrazamlık teklifini "Ben ilim erbâbıyım. İlmiye sınıfından birinin Sadrazamlık makamına gelmesi, asker ocaklarından yetişen, beylik ve vezirlik bekleyen kullarının hukukuna tecavüz olur" diyerek reddetmiştir.(1) Fâtih ilim ve ilim adamına bu kadar sevgi ve muhabbetinden dolayı günlük hayatta ulema yâni ilim adamı kıyafetini ve sarığını kullanmıştır.(2)
Osmanlı devlet protokolünde pâdişahtan sonra ilmiyenin temsilcisi Şeyhülİslâm 2. Sırada gelir. Sadrazam yâni bugünkü adıyla başbakan 3. Sırada gelir.(3) Fâtih Sultan Mehmed İstanbul’u alınca Topkapı’dan en önde hocası Akşemseddin’i yürütmesi, Bizanslıların çiçekleri ona takdim etmeleri, Hocanın “Ben Fâtih değilim, o şu delikanlı, çiçekleri ona verin” deyince Fâtih’in; “hayır bu şehrin gerçek Fâtihi benim hocamdır” diye takdir ve taltif etmesi de bu duruma en güzel örnektir.(4)
Yavuz Sultan Selim Kansu Gavri’yi (1440-1516) yendikten sonra Halep’e doğru giderken ordu içindeki âlimlerden Mehmed Şah isimli bir hocayı atı yere düşürüyor. Bunu gören Yavuz hemen atından iner ve âlimin elinden tutup ayağa kaldırır.(5)
Yine Yavuz’la ilgili şu târihî rivâyet de çok meşhurdur: Mısır seferinde Yavuz at üzerinde giderken, Anadolu kazaskeri olan büyük ilim adamı Kemal Paşa Zâde(6) ile sohbet ediyormuş. Çamurlu bir sahadan geçilirken İbni Kemal’in (1469-1534) atı sürçmüş (tökezlemiş) ve atın ayağından sıçrayan çamurlar Hakanın kaftanına (üst giysisine) bulaşmış. Büyük bilgin derin bir mahcubiyet içinde kalmış, telaşından özür bile dileyememiş, fakat Yavuz; “Bir âlimin atının ayağından sıçrayan çamur, bana şeref verir. Öldüğüm zaman bu çamurlu kaftanı sandukamın üzerine koysunlar” diye vasiyet etmiştir. Yavuz ölünce vasiyeti yerine getirilmiş, o zamandan beri çamurları ile muhâfaza edilen kaftan sandukasının üzerine örtülmüştür.(7)
Süleymâniye Câmii’nin temeli atılacağında Kanûnî; ilme ve âlime hürmetinden dolayı ilk harcı Şeyhülislâm Ebussuud Efendiye (1490-1574) koydurmuş, açılışı da yine aynı âlime yaptırmıştır.(8) Osmanlıdaki ilim aşkı o derecelere varmış ki; Kanûnî’nin çocuklarının sünnet düğününde bile birçok oyun ve yarışmaların yanında bilgi yarışması da yaptırılmıştır.(9)
Osmanlı sultanlarının ilme ve ilim adamına verdikleri değeri yansıtan olaylardan biri de sık sık yaptıkları “Huzur Dersleri’dir.(10) İlim, tarîkat ve tasavvuf erbâbından tanınmış âlimler saraya dâvet edilir, pâdişah ve devlet ricali de iştirak eder, saatlerce hattâ bâzen günlerce süren ilmî münâzara ve münâkaşalar icra edilir. Teâmül gereği bayramlarda pâdişahların elini bütün devlet ricali öper, yalnız ulemaya el-etek öptürmezler ve onları ayakta karşılarlarmış.(11) En büyük suçu işleseler bile ilim adamlarına, ilk zamanlar idam, hapis, sürgün gibi ağır cezaların verilmemiş, sâdece görevinden azledilmiştir.(12)
Târihçi Cezmi Yurtsever yaptığı bir araştırmada 1500’lü yıllarda medrese görev yapan bir müderrisin (profesörün) günlük 50 Osmanlı dirhemi para aldığı, bunun da bugünkü râyice göre, günlük 15 gram altına tekabül ettiğini ortaya çıkarmıştır.(13)
Osmanlı ilim adamına hürmette din ayırımı da yapmamıştır. Bütün Müslümanların Halîfesi müzik dâhisi Sultan lll. Selim, huzuruna giren üç kişinin ayağına kalkarmış. Annesi, Şeyhülislâm ve tambur hocası Mûsevî asıllı İzak Efendi.(14)
Osmanlının ilk dönemlerinde Astronomi ile ilgili ilimler tahsil edilmiş bu ilim erbâbı el üstünde tutulmuş takdir ve taltif edilmiş ama son zamanlarda medreselerde bile astronomi okunması, maalesef ve maalesef dinen haram görülebilmiştir.(15)
Dipnotlar:
1- Târih ve Medeniyet Dergisi, sayı: 27, s. 23.
2- İlber Ortaylı, “Osmanlı Sarayında Hayat” Yitik hazîne Yay. İst. 2008, s. 75.
3-Şeyhülislâm pâdişahtan sonra protokolde 1. veya 2. sırada olurdu. Fernand Grenard, “Asya'nın Yükselişi ve Düşüşü”,MEBYay.1000 Temel Eser, Terc. Orhan Yüksel,İst.1970, s. 118.
4- N. Sami Banarlı, “Fâtihin Zafer Sırları” İstanbul 1959, s. 27.
5- Dursun Gürlek, “Tebessüm ve Tefekkür”, Kubbealtı Yay. 5. Baskı, İst. 2012, s. 13.
6- Bu büyük âlim 200 den fazla kitap ve risâle yazmıştır. Dursun Gürlek, “Çınaraltı Kitap Sohbetleri”, Timaş Yay. İst. 2011, s. 173.
7- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 3, s. 254.
8- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 4, s. 182.
9- Ahmed Şimşirgil, “Kayı-4”, KTB Yay. İst. 2013, s. 65.
10- Aydın Taneri, “Türk Devlet Geleneği”,MEB Yay. İst. 1997, s. 179.
11- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 3, s. 343; c. 5, s. 194.
12- Erol Güngör, “İslâm Üzerine Düşünceler”, s. 71.
13- Bu satırları yazdığım 10. 10. 2018 günlerindeki râyice göre 250x15 yâni günlük 3750 Tl, aylık 112,500 Tl.’ye tekabül etmektedir.
14- Savaş Ş. Barkçin, “Düşünen Şehir Dergisi”, Kayseri B. Şeh. Bl. Yay. Sayı 4 Aralık 2017, s. 27.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.