Osmanlıda Kitap Aşkı ve Kütüphâneler (2)
17 Aralık 2020, Perşembe 08:541365 Girit doğumlu ama Trabzon Pontus Rum imparatorluğunda uzun müddet görev yaptığı için Trabzonlu Georgios; olarak tanınan kişi, yazdığı eserlerde Fâtih hakkında o kadar güzel şeyler kaydetmiş ki, bâzı Avrupalılar onu, Papalık sarayında bir Osmanlı casusu diye tanımlamışlardır. Bu zat, Hristiyanlığın ezelî ve ebedî arzu ve isteği olan “tek dünyâ imparatorluğu” tahakkuk etse (gerçekleşmiş olsa) o devletinbaşına Fâtih’i lâyık görmüş ve kitaplarına öyle yazmıştır. Çoğu Bizanslı için Türklerin zuhuru, günahlarından dolayı Hristiyanların cezalandırılması için, Tanrının görevlendirdiği kırbaçlardır.(7)
Fâtih’in Kendi özel kütüphânesinde 5 binden fazla kitap bulunduğu tespit edilmiştir.(8) Fâtih ayrıca sarayına, Latince ve Yunanca gibi yabancı dillerdeki eserlerden müteşekkil özel bir kütüphâne de kurmuştur.(9) Fâtih’in hocalarından Molla Fenârî’nin ölümünden sonra kütüphânesinde 10 binden fazla kitap bulunduğu kayıtlara geçmiştir.(10)
Fâtih’in Torunlarından Yavuz; gündüz devlet işleriyle uğraşmış, gece ise sabahlara kadar, gözleri kan çanağı oluncaya kadar kitap okumuş, günde 4 saat uyku ile iktifa etmiş, “durgun sular kokuşur” diyerek gece-gündüz bir gayretin ve çalışmanın içinde olmuştur.(11) Sefere bile sandık sandık kitap götürdüğü, her fırsat bulduğunda kitap okuduğu, dünyâda Seyyar Kütüphâne uygulamasını ilk onun başlattığı târihi bir gerçektir.(12)
Yavuz’un oğlu Kanûnî de yine kitap kurdu bir pâdişahtır. Ebussuud Efendi “İrşadü’l-Aklü’s-Selim” isimli tefsîrini yazıp Kanûnîye takdim etmek için saraya getirdiğinde, Sultan yaya olarak hürmeten bab-ı hümâyun’a (giriş kapısına) kadar gelmiş, tefsîri büyük bir hürmetle kucağına almış yine yaya olarak götürmüş ve yazarına büyük iltifatlar edip mükâfatlar vermiştir.(13)
La Baronne Durand De Fontmagne, hatıralarında Kanûnî dönemi kütüphâneleri ve çeşmelerinden sitayişle bahseder.(14) dünyâda el yazma kitapların toplandığı sayılı kütüphânelerden biri olan Diyarbakır Kütüphânesinde 1 milyondan fazla kitap bulunmaktadır.(15)
Kitap Osmanlı örfünde düğün ve sünnetlerde en makbul ve mahbub (sevimli) hediye kabul edilmiştir.(16) lV. Mehmet oğlanlarını evlendirince düğünde çok kıymetli 71 âdet eser hediye gelmiştir.
Kâtip Çelebi kitaba olan aşkını şöyle dile getirir: “Gâhi bir kitap okumaya şevkim düşüp, gurûb-ı şemsten tulû’a (güneşin batışından doğuşuna) dek şem’a (ışık) yanardı, kelâl ü melâl (yorgunluk ve üzüntü) duymazdım”(17) 2009 yılı UNESCO Tarafından “Dünya Kâtip Çelebi Yılı” ilân edilmiştir. Fakat bizim memleketimizde pek üzerinde durulmamış ve duyurulmamıştır.(18)
Osmanlıda yazılan eserler de hakkıyla değerlendirilmiş, yazarına hak ettiği mükâfat verilmiştir. Osmanlı Vak’anüvistlerinden Es’ad Efendi yazdığı Târihini pâdişaha takdim edince, Kanlıca’da bir yalı alabilecek 20.000 kuruş hediye almıştır. Keza evi yanan Vâsıf yazdığı eserine karşılık bir ev alacak meblağ olan 7.500 kuruş almıştır. Osmanlı sarayında kitap ve kütüphâneler hiçbir zaman eksik olmamış, dünyânın en nâdide eserleri bu saltanat kütüphânelerinde toplanmıştır.(19)
Son birkaç pâdişah hariç, Osmanlı Sultanlarının hepsinin divanları, şiirleri ve eserleri vardır. Divan şiirimiz; görünen evrenin arkasında başka bir evren sunar. Kendi başına bir medeniyettir. Demlenmiş, asırlardır ayakta kalan, dillerde dolaşın, gönülleri fetheden, imbiklenmiş (damıtılmış) sözlerdir, beyitlerdir.
Divan Edebiyatımızın en fazla gazel yazan şâiri Kanûnî’dir. 2779 gazeli vardır. Onu tâkip eden şâir Zatî’nin 1825 gazeli vardır, Türk dünyâsının en meşhur şâiri olan Ali Şir Nevaî’nin bile 2616 gazeli vardır. Yâni liderlik Kanûnî’dedir.(20) Sultan 3. Murad 3 dilde divan yazmış bir pâdişahtır.(21) halbuki o dönemlerde Avrupalılar kitap yazanları kitapları ile birlikte yakmakta veya diri diri toprağa gömmekte idiler.(22) Yeni yeni yapılan arşiv incelemelerinden, Osmanlı kervansaraylarında bile kütüphânelerin olduğu ortaya çıkmaktadır.(23)
2. Abdülhamid merhumun 100 bin ciltlik mükemmel bir kütüphânesi varmış(24) ve kitaba çok değer verirmiş. Alman imparatoru Vilhem’in İstanbul ziyâretinde hediye olarak istediği kitâbı bile, kitaba düşkünlüğünden, târihe ve târihî eserlere saygısından dolayı vermemiştir.(25)
7- Mıchel Balivet, a. g. e. s. 186, 196.
8- İbrâhim Refik, “Târihin Meçhul Tanıkları” Kaynak Yay. İst. 2008, s. 120.
9- Halil İnalcık, “Rönesans Avrupası”, İş Bankası Yay. 2011, s. 300.
10- İskender Pala, “Tavan Arası”, Kapı Yay. İst. 2008, s. 177.
11- İbrâhim Refik, “Efsâne Soluklar”, TÖV Yay. İzmir 1993, s. 3.
12- Nezihe Araz, “Anadolu Erenleri”, Özgür Yayınları, İst. 2000, s. 282.
13- Dursun Gürlek, “Mâziye Bir Bakıver”, Timaş Yay. İst. 2010, s. 210.
14- La Baronne Durand De Fontmagne, a. g. e. s. 165.
15- İbrâhim Refik, “Târihin Meçhul Tanıkları” Kaynak Yay. İst. 2008, s. 120.
16- Vahit Çabuk, Târih ve Medeniyet Dergisi Eylül 1995. sayı: 19. s. 36.
17- Ahmet Refik Altınay, “Köprülüler”, İş Bankası Yay. İst. 2001, s. 40.
18- Türk Edebiyatı Dergisi sayı 430, s. 26.
19- Mustafa Armağan, Türk Edebiyatı Dergisi, Temmuz 2004, sayı 369, s. 6.
20- Mustafa Armağan, “Büyük Osmanlı Projesi”, Timaş Yay. İst. 2008, s. 98.
21- Derin Târih Dergisi Aralık 2013 sayı 21, s. 113.
22- İbrâhim Refik, “Kültürde Dirilmek”, TÖV Yay. İzmir, 1998, s. 113.
23- İbrâhim Refik, “Târih Şuuruna Doğru-4”, Albatros Yay. İst. 2004, s. 27.
24- Mustafa Armağan, Türk Edebiyatı Dergisi, Temmuz 2004, sayı 369, s. 6.
25- Derin Târih Dergisi, Şubat 2013 sayısı Eki, Sultan 2. AbdülHamid’in Özel dünyâsı.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.