OSMANLIDA KUR’AN’A SAYGI (2)
18 Mayıs 2018, Cuma 08:18Kur’an’a Saygıları, Onları Aziz Kılmıştır:
Ruhu’l Beyan Tefsîrinin yazarı İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri: “O’nun ve halkının Kur’an’a ve dine karşı bu kadar bağlı olmasından dolayı, Allah 600 sene evlatlarını dünyaya hâkim kıldı” der.
Gerçekten Osmanlıdaki Kur’an sevdası çok farklıdır, fazladır. Hacca gidenler bizzat görmüşlerdir; Bazı Müminler, Kâbe’nin on metre yakınında Kur’an okurlar, uykuları gelince onu başlarının altına yastık yapar, ayağını Kâbe’ye karşı uzatır saatlerce uyurlar, Fakat Osmanlı 3 bin km. uzaktan, saygısızlık olmasın diye, Kâbe’ye karşı ayağını uzatmamış, Mukaddes kitabımızı göbekten aşağı indirmeyi saygısızlık telakki etmiş, eskiden dedelerimiz Kur’an yazılan bir malzeme diye nerde bir kâğıt parçası gördüyse hürmeten onu ayak altından alıp bir kenara kaldırmıştır. Osmanlının bu husustaki hassasiyetine birkaç misal:
Bir gün Hâfız İshak isimli muhterem bir zat, Mevlânâ hazretlerinin yanına gelince Hz. Pir ayağa kalkar, aşırı hürmet eder ve kendi postuna oturtarak şöyle der: “Mushafı nasıl aziz tutmak, nasıl rahle ve kürsülerin üzerin koymak lâzımsa, hâfızları da o şekilde aziz tutmak ve üst başa oturtmak lâzımdır.
İçinde Kur’an bulunan bir gönlün cehennemin yüzünü görmesi uygun düşmez. Bir kâğıt parçasında Kur’an yazılı olsa onu ateşe atmazlar, ona hürmet gösterirler ve onda Kur’an yazılıdır derler. O halde bir kalpte bütün bir Kur’an bulunursa onu nasıl cehenneme atarlar?” buyurur.(1)
Osmanlı Sarayında mesai Ayasofya Câmiinden gelen İmam veya müezzinin Kur’an okuması neticesinde başlardı.(2) Sultan 2. Murad’ın vefat ederken; “kıymetli mal olarak bir tek yüzüğüm var onu satın tükeninceye kadar Kur’an okutun” dediğini daha önce kaydetmiş idik.(3) Yavuz Sultan Selim Topkapı Sarayında gece ve gündüz fasılasız Kur’an okunması âdetini başlatmış, asırlar geçtiği halde bugün bile bu güzel âdet devam etmektedir.(4)
Sırası gelince açıklanacağı üzere, Osmanlı Kur’an hattı hususunda o derecelere varmış ki, Picasso’yu hayran bırakmışlar ve "Kur'an Mekke'ye indi, Mısırda okundu, Osmanlıda yazıldı" sözü kibarı kelâm olarak hâlâ dillerde dolaşmaktadır. Gerçekten dedelerimiz Hat sanatına; Sülüs, Celi, Nesih, Rika, Ta’lik, Dîvanî, İcâze, Reyhânî, Kûfî... yazılar ibi hem çeşit, hem de estetik kazandırmışlar, dünyayı kendilerine hayran bırakan dahiler yetiştirmişlerdir.
Seni Kur’an’a Şikâyet Ederim:
Ordunun geçişi esnasında ekili arazisinin zarar gördüğünü söyleyip Kanûnî’ye; “mallarımı tazmin et, yoksa seni şikâyet ederim” der. Kanûnî bir an gaflete düşerek, “beni kime şikâyet edeceksin” diye sorunca kadıncağız; “seni Kur’an’a (şeriata) şikâyet ederim” deyince Sultanın yüzünün bembeyaz olduğu ve fazlasıyla kadının mallarını tazmin ettirdiği yine târihî rivâyetlerdendir.(5)
Sultan 3. Ahmed, bizzat istinsah ettiği (yazdığı) Kur’an-ı Kerimleri Peygamber Mescidi Ravza’ya hediye etmiştir. Geçmişte yüksek ve görkemli binalar yapan Şeddad isimli biri Kur’an’da tenkid edildiği için Osmanlı yüksek ve görkemli binalar yapmamıştır. Osmanlı sosyal hayatında Kur’anlar yüksek yerlere konur ve onun üstüne hiçbir kitap veya başka malzeme konmaz.
Sultan 2. Bayezid Amasya’da şehzâde iken, bir delikanlının yazısı dikkatini çekmiş, onunla tanışmış, pâdişah olunca İstanbul’a getirtmiş ve Türk Hat Sanatının piri, üstadı olan Şeyh Hamdullah’ı, o büyük kabiliyeti ortaya çıkarmış ve ona çok büyük saygı gösterirmiş. Öteki Paşalar bu durumu kıskanırlar ve zaman zaman hissettirirlermiş.
Pâdişah bir gün kütüphânede Hamdullah’ın yazdığı bir Kur’an-ı Kerimi bir sehpanın üstüne koymuş, diğer paşalara da birer kitap alıp sehpanın üstüne koymalarını emretmiş. Onlar değişik kitaplar alıp sehpanın üstüne koymuşlar ama hiçbirisi Kur’an’ın üstüne başka bir kitap koymamış. Pâdişah; “gördünüz mü hiçbiriniz Kur’an’ın üstüne kitap koyamadınız, hürmet ettiniz. O halde Kur’an yazan ve ahlâkı da Kur’an gibi olan Hamdullahı benim çok sevmemi neye kıskanırsınız?” demiş.
Sultan Abdülhamid Kur’an’a saygı hususunda o kadar ileri gitmiş ki; Kur’an basılan matbaanın atık sularını, normal her türlü pisliğin karıştığı kanalizasyona verdirmemiş, ayrıca bir boru hattı döşeterek toprağa kazılan kuyuya verdirmiştir.(6) Osmanlı pâdişah ve bürokratları Kur’an yazan hattatlara büyük iltifatlar etmişler, kıymet ve değer vermişler, bu emeklerine mukâbil çok kıymetli hediyeler, sahilde yalılar takdim etmişlerdir. Mustafa Fâzıl Paşa, Kur’an yazan Hattat Mustafa İzzet Efendiye bir ev bağışlamıştır.
Dipnotlar:
1- Dursun Gürlek, “Mâziye Bir Bakıver”, Timaş Yay. İst. 2010, s. 144.
2- İlber Ortaylı, “Osmanlı Sarayında Hayat” Yitik Hazine Yay. İst. 2008, s. 50.
3- Celal Yıldırım, “İslâm Türk Târihinin Altın Sayfaları”, Hikmet Yay. İst. 1978, s. 387.
4- Aydın Taneri, “Türk Devlet Geleneği”,MEB Yay. İst.1997, s. 292.
5- Ahmed Şimşirgil, “Kayı-4”, KTB Yay. İst. 2013, s. 306.
6- Dursun Gürlek, “Mâziye Bir Bakıver”, Timaş Yay. İst. 2010, s. 304.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.