OSMANLIDA NİFAK VE TEFRİKA (2)
26 Temmuz 2018, Perşembe 07:15Yahya Kemal Beyatlı merhum hani o meşhur beytinde:
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduya yendik
Diyor ya; nifak ve tefrikaya düştükleri son zamanlarda tam tersi olmuş ve Hammer’in değerlendirmesiyle; “10 bin kişilik bir Hıristiyan ordusu, 100 bin kişilik Osmanlı ordusunu yener duruma gelinmiştir.”(1) Meselâ: Balkan Şavaşında Hasan Tahsin paşa, 40 bin kişilik ordusu ile silâh patlatmadan Yunanlılara teslim olmuş ve Selanik’i onlara teslim etmiştir.(2)
Haçlıların Nifak Tohumları:
Batının nifak ve tefrika tohumlarını ektiği, içimizde asırlardır huzur ve rahat içerisinde yaşayan azınlıkları iğfal edip aleyhimize ayaklandırdığı, Osmanlı neslini de Jön Türkler, İttihat ve Terakki, Halâskaran-ı Zabitan, hilâfetçiler, Tanzimatçılar, meşrutiyetçiler(3) vb. birçok guruplara ayrılmıştır.
Fikir ve fiillerin bombardıman edildiği, kardeşlik ruhunun iflâs ettiği, o dünyaya nam ve şan veren ve “Savaş Makinesi” diye vasıflandırılan Osmanlı Ordusunun, 500 sene bir şehrimiz olarak idâre ettiğimiz Yunan, Bulgar, Sırp orduları önünde perîşân olup hezimetler yaşadığı, kendi askerimizin, kendi subayımızın birbirine düştüğü, kısacası Balkan savaşlarını yerinde tâkip eden Fransız Ullistration Dergisi muhabiri Georgos Remon ve Gazeteci Staphanne Lausanne’nın ortak kanaatı olarak "Balkan savaşlarında Türk Ordusunu Sırpların, Bulgarların veya Yunanlıların değil politikanın yendiğini"(4) söylediği 1912-13’lü yıllarda Dehrî isimli dertli bir şâir derdini Allah Rasülüne şöyle döküyor ve şikâyette bulunuyor:
Ne kaldı Mağrib-i Aksâ, ne İran, ya Rasülallah
Trablusgarb’ı da ister İtalyan, ya Rasülallah
Nifak âteşleri yaktı seraser mülk-i İslâm’ı
Bizi biz kendimiz etdik perîşân, ya Rasülallah
Sakın zannetme İslâm’ı o eski bildiğin İslâm
Bugün yalnız gezer dillerde imân ya Rasülallah
Bugün evlâd-ı Yakûb-ı yalan düzmek hususunda
İder bu ümmet-i merhûme hayrân ya Rasülallah
Dutuştuk şimdi yekdiğerle hep gırtlak gırtlağa
Boğazlarda gezerken ehl-i udvân ya Rasülallah
Bizi mahveyleyen ancak cehalet oldı âlemde
Ne Moskof’dur, ne İspanyol, ne Alman, ya Rasülallah
Koyun yokmuş gibi dutmuş sakalından oturmuşlar
Keçiye şimdi derler Abdurrahman, ya Rasülallah
Ne nâdânız ki patrike kapı oğlan iken şimdi
Bize üstâdı akl olmuş Kilikyân, ya Rasülallah
İnâyet eyleyen hep fakirlerdir donanmaya
Ganîler açmadı vallâhi cüzdan, ya Rasülallah
Fesâhat mülkünün sultân-ı bî-hemtâ-yı zîşânı
Bu Dehrî kaldı İstanbul’da uryân ya Rasülallah
Akif merhumda ma’lum sözün özünü söylemiş ve bu hususta şöyle demiştir:
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez,
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.
Bu ayrışma, bu bölünme, bu kutuplaşma o raddelere varmış ki; 1897 deki Türk-Yunan Savaşında Osmanlı ordusu yenilirse hükümet düşer, pâdişah zor durumda kalır ve biz iktidara geliriz düşüncesiyle Jön Türk ve İttihatçı zihniyetinde olan kimseler Yunanlıların kazanmasını ve kendi ordusunun yenilmesini isteyecek, temenni edecek kadar gözlerini siyasî hırs ve tamah kör etmiştir.(5)
Sonradan Dahiliye Nâzırı (İçişleri Bakanı) olan Talat Paşa da Bulgarların Edirne’yi kuşattıkları dönemde asker içine girip onları savaşmaktan caydırmak için uğraştığını daha önce zikretmiş idik. Biz bu kafayı hâlâ değiştirebilmiş değiliz. Bugün de siyasî meselelerde olsun, spor hususlarında olsun; “düşmanımın düşmanı dostumdur” zihniyetiyle kendi vatanının rakip takımının değil de, düşman devletlerin takımlarının kazanmasını isteyebilen insanlar maalesef mevcuttur. Cenâb-ı Allah konuyu ne güzel özetlemiş: “Fitne kıtalden daha kötüdür”(6) Yani; bir toplumun içine fitne tohumları ekmek, zihinlerini bulandırmak, bireyleri bir birine düşürmek… Onları öldürmekten daha kötüdür. Çünkü o fitne neticesi onlar zaten birbirine düşman olacaklar, birbirlerini öldürecekler.
Dipnotlar:
1- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 6, s. 365.
2- Cihangir Akşit, “Çiğiltep, Doğan Kitap Yay. İst. 2009, s. 88.
3- Ordu içindeki İttihat Terakki subayları ve Halaskâran subayları kep ve kalpaklarına taktıkları işaretlerle tanınır hale gelecek kadar tefrika yayılmıştır.Nevzat Kösoğlu, “Şehit Enver Paşa”, Ötüken Yay. İst. 2008, s. 151.
4- İlhan Bardakçı, “İmparatorluğa Veda”, Hülbe Yay. Ank. 1985, s. s. 387.
5- Mustafa Armağan, “Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı-2”, Timaş Yay. İst. 2009. s. 239.
6- Bakara Sûresi, 191.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.