OSMANLIDA SANAT ve ŞİİR (1)
11 Ekim 2018, Perşembe 08:41Rönesans hareketine kadar Osmanlı eğitim ve öğretim sistemi Avrupa’dakinden çok çok üstündür. O döneme kadar Avrupa’da okur yazar kişiler din adamları ve saray erkanı ile sınırlı halkın kahır ekseriyeti câhildir. Aynı dönemlerde Osmanlıda da okur-yazar olmayan nâdirdir. Hele hele saray erkanı ve bürokratlar son derece iyi yetişmiş ilim ve irfan sâhibi, birçoğu divanlar yazmış insanlardır. Özellikle şehzâdeler için en iyi hocalar en dirâyetli ilim adamları görevlendirilip, onların dünyevi ve uhrevi yönden mükemmel yetişmesi sağlanmıştır.
“Pâdişahların Özellikleri” bölümünde de yazdığımız gibi her pâdişah bir sanat dalı hususunda piyasanın en iyileri arasına girecek şekilde yetiştirilmiştir. Peygamberimiz zekât ve sadaka almamış, yememiş, Kur’andaki âyet gereği (1) savaşlardan aldığı ganimet ve yaptırdığı ticâretin geliri ile geçinmiştir. Osmanlı sultanları da aynı sistemi benimsemiş, devletin hazinesinden başka “Hazine-i Hassa” denen pâdişahın kendi özel hazinesi ayrılmış, buradaki mal ve paralar çalıştırılmış, pâdişahlar özel harcamalarını buradan yapmışlar, hattâ ticâreti daha iyi bilirler, daha iyi kazandırırlar diye bu özel hazinenin başına çoğu zaman Ermeni, Yahûdi veya Rumlardan bakanlar getirilmiştir.(2)
Meselâ; Cumhurbaşkanı Cevded Sunay ve Fahri Korutürk, Çankaya’da Abdülhamid’in yaptığı masayı kullanmışlardır.(3) Yine Beylerbeyi Sarayındaki yemek odası takımını, İstanbul Müftülüğü Şer’iyye Sicilleri (yani Eski Şeyhülislâmlık) arşivindeki dolapları ve rafları da o yapmıştır.(4)
Osmanlıda kader inancı sağlam olduğu için, kader bir gün kendilerini bu mevki ve makamlardan alır, idârecilik vasıfları biterse kendi elinin emeği ile geçinebilsin düşüncesiyle bu usul ihdas edilmiş, nitekim saltanat ilga edilip Hânedan mensupları yurt dışına sürülünce, birçok şehzâde Avrupa’da bu sanatlarını icra edip yazdıkları hat levhalarını ve süs malzemelerini satarak elde ettikleri paralarla geçinmeye çalışmışlardır.(5)
Sultan 2. Selim hacca gidemeyişinin sızısını güzel asalar imal edip, hacca giden ihtiyarlara hediye ederek gidermeye çalışmıştır.(6) Sultan l. Mahmud Han yüzük Hak eder el altından sattırır ve kazandığı parayı sadaka olarak dağıtırmış.(7) Sâmiha Ayverdi, “Ebabil Kuşları” isimli nefis eserinde, Osmanlı sultanlarından 2. Beyazid’le ilgili şöyle der: “2. Sultan Beyazid çok mükemmel bir tahsil görmüş, Türkçe, Arapça ve Farsçayı edebiyatlarıyla öğrenmiş, felsefe, matematik, İslâm ilimleri ve Mûsiki tahsil etmiş, bestekâr, hattat ve şâirdi. Birçok saz eseri zamanımıza kadar gelmiş, şehzâdeliği zamanında Amasya’da bulunduğu sıralarda da Şeyh Hamdullah’dan hat dersi almıştır.”(8)
İslâm Medeniyeti Târihi üzerine tezleri ve incelemeleri bulunan Amerikalı medeniyet târihçisi Wil Durant, İslâm medeniyetinin, ilminin, irfanının ve sanatının Batıdan çok çok üstün olduğunu dile getirmiştir.(9)
Ma’lum Ayasofya’yı Bizanslılar yapmışlardır. Fakat Bizans Medeniyetinin sönmeye yüz tuttuğu dönemlerde yani Fetihten önce, tamir görmesi gereken Ayasofya’yı Bizanslı ustalar tamir edemeyince, Fâtih’ten eleman istenmiş o da Neccar Ali başkanlığında bir ekip göndermiş, tamirattan sonra Neccar Ali Fâtih’e “Tamiri bana, fethi sana düşer inşallah” diye dua etmiş ve netice öyle olmuştur.(10)
Sakıp Sabancı’nın İslâm eserleri koleksiyonu New York’ta sergilenince New York Taymis da çıkan bir yazıda şöyle denmiştir: “Bu sergide teşhir edilen eserler, insana dinini değiştirtecek kadar tesirli”(11)
Ama bugün maalesef ve maalesef Peygamber Efendimizin Hırka-i Şerifi’nin tamir edilmesi söz konusu olunca, İslâm âleminde bunu yapacak bir sanatkâr bulunamamış ki, İtalya’dan bir bayan desinatör getirilip tamir ettirilmiştir.(12)
Sultanahmet Câmiinin ortasına yatan ve saatlerce kubbeyi ve süslemesini seyreden bir turist de; “inandığım bir Allah olmasa, bunu yapan insanlara tanrı diye tapardım” demiştir.
Osmanlı sultanları kendileri sanatkâr oldukları için, sanatkâr kadrini kıymetini de bilmişler, hem maddî hem de mânevî yönden onları tatmin etmişler ve el üstünde tutmuşlardır. Avrupa’da da bunun tam zıddı bir tutum ve davranış vardır. Şimdi hâşâ tanrılaştırdıkları, bir tablolarına bir eserlerine 30, 40 milyon dolarlar verdikleri insanları yaşarken açlıktan öldürmüşler, fakr u zaruret içinde kıvrandırmışlardır.
Dipnotlar:
1- Nevzat Yalçıntaş, “Hatıralar”, İşaret Yay. İst. 2012, s. 479.
2- Saro Dadyan, “Osmanlının Gayri Müslim Târihinden Notlar”, Yeditepe Yay. İst. 2011, s. 90.
3- Mustafa Armağan, “Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı-1”, Timaş Yay. İst. 2009, s. 94.
4- İlber Ortaylı, “Defterimden Portreler” Timaş Yay. İst. 2011, s. 93.
5- Murat Bardakçı, “Son Osmanlılar”, İnkılâp Yay. İst. 2008, s. 101, 169, 178.
6- Mustafa Armağan, “Osmanlı’nın Mahrem Târihi”, Timaş Yay. İst. 2011, s. 11.
7-N.Kösoğlu,Türk Dünyası Târih ve Medeniyeti Üzerine Düşünceler”,Ötük.Yay.Ank.1997,s.452.
8- Sâmiha Ayverdi, “Ebabil Kuşları”, Kubbealtı Yay. İst. 2010, s. 29.
9- Wil Durant, a. g. e. s. 177.
10- Ömer Fâtih, Kırkanbar, Târih ve Düşünce Dergisi, Eylül 2004, s. 71.
11- İbrahim Refik, “Tefekküre Yolculuk”, Albatros Yay. İst. 2004, s. 67.
12- 13. 05. 2010 Kanal 7, saat 20 Haberleri.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.