OSMANLILARIN ÇALIŞKANLIKLARI, HIZLARI, AZİMLERİ (1)
27 Nisan 2017, Perşembe 07:34Çalışmak İbadettir:
İslâm inancına göre, bu dünyaya gelen her canlının rızkını Cenâb-ı Allah verir. Fakat her varlık bu rızkı elde etmek için, çalışmak ve gayret göstermekle mükellef tutulmuştur.
Kendinin ve yakınlarının rızkını meşru yollardan temin etmek maksadıyla, kişinin göstereceği bu say ü gayret, İslâm nazarında ibâdet telâkki edilip, karşılığında sevap ve mükâfat vaat edilmiştir.
Sevgili Peygamberimiz; "Tembellikten ve cimrilikten Allah'a sığınırım"(1) buyurarak kimseye yük olmamış, zekât ve sadaka almamış, yakınlarına da aldırmamış, ticâret yapmış, ganimetlerden hissesine düşen arazileri işletmiş, gereğinde bir işçi gibi çalışmış, düğmesini kendi dikmiş, yırtığını kendi yamamış, hattâ bir yolculuk esnasında, konakladıkları yerde yanındakiler: "ben su getireyim, ben erzakı çıkarayım, ben ateşi yakayım..." diye iş bölümü yapınca O büyük insan: "Bana da odun toplamakdüştü" diye odun toplamıştır.
Osmanlıda Çalışma Azmi ve Gayreti:Peygamberini örnek alarak, gerçek Müslüman’da olması gereken azmi, gayreti ve dinamizmi, Osmanlılar ilk dönemlerde fevkalade sergilemişler, aşağıda Batılıların itiraflarında da göreceğimiz gibi, dünyanın en çalışkan ve en gayretli insanları olmuşlardır. Yüce Rabbimiz; “çalışan çalıştığının karşılığını mutlaka görecektir.”(2) Buyurur.
Dedelerimiz de çalışma ve gayretlerinin semeresini görmüşler, küçücük bir aşiretten Türk târihinin en güçlü devletini ortaya çıkarmışlardır. Onlar öyle cevval olmasa, o târihî tirendi yakalayamaz ve ulaştıkları seviyeye aslâ gelemezlerdi.
Fransa elçisi olarak II. Murad döneminde Osmanlı içinde görev yapan Broçguiere; "Bizde; Fransız ordusunda 10 kişi, Türklerde 1000 kişinin yapacağı gürültüden fazla ses çıkarır. Türk ordusu dünyanın en ilahi düzenine sahip ordusudur. Hıristiyan ordularının 10 günde aldıkları yolu, Türk ordusu bir gecede rahatça alır. " demiştir.(3)
Jean Thevenot’un değerlendirmesi ise şöyle: “Bütün işler burada (Osmanlı diyârında) süratle yapılır, bir mesele ortaya konunca, araştırılır, yargılanır ve hükme bağlanır. Bir dava en fazla dört veya beş gün içerisinde neticelenir.”(4)
Dedelerimizdeki süratle iş görme hususunda yine meşhur bir Batılı olan Kont Marsigli (1658-1730) şöyle der: "Dünya da süratle iş görme hasleti yalnız Türklere mahsustur denilebilir. Ordularında da, devlet işlerinde de, hususi hayatlarında da, sürat esastır"(5)
Bağdat’tan İstanbul’a bir haftada haber getiren ulaklar varmış ki; İstanbul Bağdat arası 2500 km. bu duruma göre her konakta at değiştiren bu rekortmen ulaklar, günde 350 km. yol kat ederlermiş. Bunlar arasında Topal Sadık isimli bir zat bu sahada rekorlar kırmış ve târihlere geçmiştir.(6)
“Osmanlıda Modernleşme Sancısı” isimli kitap yazan M. A. Ubicini de ceddimiz Osmanlıyı “Türkler kadar vazifesine bağlı ve çalışkan başka bir millet gösterilemez.”(7) Sözleriyle takdir etmiştir.
Osmanlıda vezîr, hamal demektir.(8) Bakanlarına bile hamal ismi verecek kadar çalışkan ve azimli devlet adamları sayesinden Osmanlı yükselmiş ve yücelmiştir. Balkanlarda Varat muhâsarasında çok yağmur yağıp, topların çamurlara gömülmesi üzerine, sonradan Sadrâzam da olan Kuyucu Murad Paşa, Vezîr Sofu Sinan Paşa, Halep Beylerbeyi Mahmud Paşa gibi paşalar, öküzlerin, katırların yerine boyunduruğa girip top çektiklerini târihler kaydeder.(9) Zigetvar kalesi feth edilince Sultan Süleyman câmisi üç haftada inşa edilmiş ve içinde ibâdet edilmeye başlanmıştır.(10)
Osmanlının Dünyanın en geniş nehirlerinden biri olan Tuna üzerine 5 günde köprü yapıp askerini karşıya geçirdiğini,(11) Sava Nehri üzerine 9 günde köprü yaptığını,(12) Drava Nehri üzerine 10 günde köprü kurduğunu,(13) Purut Nehri üzerine 13 günde köprü yapıp karşıya geçtiğini(14) 27 km. uzunluğunda olan Kars Kalesini 27 günde yaptığını,(15) Fâtih Sultan Mehmed’in Rumeli hisarını 4 ayda yaptırdığını(16) tarihler yazmaktadır.
Dipnotlar:
1- Müslim, Zikir 50.
2- Necm Sûresi, 39.
3- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 9, 264.
4- Jean Thevenot,“Türkiye 1655-1656” Terc.1001 Temel Eser, Çev:Nuray Yıldız, İst.1978, s.159.
5- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 9, s. 284.
6- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 9, s. 287.
7- A. Ubicini, “Türkiye 1850”, Tercüman 1001 Temel Eser, Târihsiz, s. 152.
8- Hammer, a. g. e. c. 1, s. 92; Ubicini, “Türkiye 1850” s. 52.
9- Naima Mustafa Efendi, “Naima Târihi”, Çeviren: Zuhuri Danışman, 1968 c, 1, s. 194, 213.
10- Altan Araslı, “Avrupada Türk İzleri”, Kültür Bak.Yay. Ankara, 2001, c. 1, s. 90.
11- Hammer, a. g. e. c. 3, s. 46-53.
12- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 3, s. 333.
13- Abdülkadir Özcan, Derin Târih Dergisi, Aralık 2012, s. 37.
14- N.Kösoğlu,Türk Dünyası Târih ve Medeniyeti Üzerine Düşünceler”,Ötük. Yay.Ank.1997,s.230.
15- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 4, s. 406, 417, 436, c. 5, s. 39.
16- Oruç Beğ Târihi, Tercüman 1001 Temel Eser, Baskıya Hazırlayan Nihal Atsız, târihsiz, s. 107.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.