OSMANLILARIN CESÂRETLERİ VE MERTLİKLERİ(1)
05 Nisan 2017, Çarşamba 07:50Hz. Peygamberin kılıcının üzerinde şunların yazılı olduğu rivâyet edilir: “Korkaklıkta zillet vardır, ileri atılmakta, cesâret ve şecâatte ise onur ve şeref vardır. Kişi korkaklık yapıp gerilerde kalmak, savaşa iştirak etmemek sûretiyle kaderini (Allah’ın) tayin ettiği ömrü uzatamaz.”(1)
Tayin edilen ömrün uzayıp kısalmayacağını, takdir edilen rızkın artıp eksilmeyeceğini, ecelin ne bir saat önce, ne de bir saat sonra gelmeyeceğini, Azrail Aleyhisselâmın görevini tam vaktinde ve zamanında yapacağını bildiren âyetler vardır.(2) Bunlara tam inancı olan kişilerin korkak olması mümkün değildir. Ecdâdımızın bu ve benzeri konulara imanlarının salâbetinden (kuvvetinden) dolayı dünyaya şan ve şöhret vermişler, onların kahramanlıkları hâlâ dillerde dolaşmaktadır.
“Yenileceğinden korkan, dâima yenilir.” Yıldırım Bayezid
“Cesâretin bittiği yerde esaret başlar.” Akif Cemil
“Cesurlar bir kere, korkaklar bin kere ölür.” Atasözü.
“Savaşta dövüşenlerden çok, kaçanlar ölür.” Lageriöf
Endülüs Gırnata Üniversitesinin kapısında şöyle yazar: “Dünya dört temel üzerinde yükselir:
1-Faziletli kişilerin ilmi
2-Büyüklerin adâleti.
3-Sâlihlerin duası
4-Yiğitlerin cesâreti.
Osmanlı; Mert ve CesurduAslında çok büyük bir İslâm ve Türk düşmanı olan Filozof Wolter bile dedelerimizin bu mizacını kabul etmekten kendini alamamış ve şöyle demiştir: “Türkler savaş tecrübeleri, cesâretleri, çalışkanlıkları, azimleri ve zenginlikleri bakımından o târihte bizden o derce üstündüler ki, İtalya’yı alıp Roma’yı fethetmemiş olmalarına şaşmak icap eder.”(3)
Batılı olup da bir elin parmaklarını geçmeyen Türk dostlarından biri olan Pier Loti şöyle der: “Dünyada, târihte, Garb’a ilk defa dinî ve ictimaî müsâmaha medeniyetini getiren Türklerdir. Türkler Yakın Şark’ın en temiz, en kuvvetli medeniyet unsurudur. Türklerin çekildikleri yerlerde ne nizam ne intizam kalmıştır. Türkler Garb’ın muhtaç olduğu müttefikidirler. Ağırbaşlılığı, doğruluğu, cesâreti, kahramanlığı, asâleti seven Türkleri de sever”(4)
Osmanlı Pâdişahlarının Mertlikleri, Cesâretleri ve ŞecâatleriOsmanlı târihinin yükselme ve duraklama dönemlerinde pâdişahlar ilk dedelerinin “karılarınız gibi yatakta ölmeyiniz” vasiyetine tam uymuşlar, ömürlerini cihat ve gaza meydanlarında harcamışlar ve çoğu şehit veya gâzi olmuşlardır. Savaş meydanında da devamlı çadırının önünde, korumalarının yanında olmamışlar, icap ettiği zaman bizzat savaşa iştirak edip kılıç sallamışlardır.
l. Kosova Savaşında ordunun başında Sultan l. Murad Hüdâvendigâr vardır. Savaş meclisinde bazı paşalar: "Ordumuzda develer vardır. Düşmanlarımızın atları develere alışkın değil, develeri öne sürelim atları ürksün, bizde arkadan hücum edelim" diye teklif etmiş, fakat babasının yanında bulunan Yıldırım Beyazid; “bu mertliğe sığmaz” deyince teklif reddedilmiştir.(5)
Niğbolu Savaşı öncesi Yıldırım Biyazid Han’ın, düşmanın kuşattığı Türk kalesi önüne gece vakti tek başına varıp, kale kumandanı Doğan Bey’e durumla ilgili sualler sorduğu yine târihî vakıalardandır.(6) Bu savaş kazanıldıktan sonra esirler arasındaki Kond De Never, bir daha Osmanlıya kılıç çekmemek üzere yemin edince, Yıldırım ona şöyle demiştir: “Bir daha benim aleyhime silâh kullanmamak üzere ettiğin yemini sana iade ediyorum. Eğer şerefini muhâfaza eden bir adam isen, bilakis acilen Hıristiyanlığın bütün kuvvetini toplayıp aleyhime savaş açmaya davet ediyorum. Böylece şan ve şerefime yenilerini katmak için bana fırsat vermiş olacaksın...”(7)
Timur’la yapılan Ankara Savaşında da Çubuk Ovasına gelir gelmez kumandanları “Timur’un ordusu yeni geldi, yorgundurlar, hemen saldıralım” dedikleri halde yine aynı duygu ve düşüncelerle; “bu mertliğe sığmaz, bırakın âdet üzre savaşalım”(8) demiş saldırtmamış ve onların dinlenmesine fırsat tanımıştır. Ama bu ifrat derecesine varan mertlik ve cesâreti onun sonunu hazırlamıştır. Savaş başlayıp bozgun vuku bulunca; etrafındaki bey ve paşaları, “İçimizden çıkma sultanım biz akşam karanlığına kadar sizi savunur, ortalık kararınca gideriz” demelerine rağmen o söz dinlememiş ve tek başına düşman askerlerinin içine dalmış ve ma’lum esir olmuştur.(9)
Dipnotlar:
1- Peygamberimizin kılıcının üzerinde yazılı olan ibare için, bkz: Osman Keskioğlu, Ali Himmet Berki, “Hatemül Enbiya”, D.İ.B. Yay. Ank. 1988. s. 273.
2- A’raf Sûresi, 34.
3- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 6, s. 61.
4- Beynun Akyavaş, “Sultanîyegâh İstanbul”, T. D. V. Ya¬yını Ankara, 2001, s. 95.
5- Ahmed Şimşirgil, “Kayı-1”, KTB Yayınları İst. 2013, s. 94, 122.
6- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 2, s. 327.
7- Hammer a. g. e. c. 1, s. 219.
8- Osman Dilber, a. g. e. s. 158.
9- Ahmed Şimşirgil, “Kayı-1”, KTB Yayınları İst. 2013, s.83.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.