OSMANLILARIN DÜZEN, TERTİP VE DİSİPLİNLERİ (2)
18 Temmuz 2017, Salı 07:19Fransa(Burgonya) elçisi olarak 2. Murad döneminde bulunan Broçguiere: "Bizde; Fransız ordusunda 10 kişi, Türklerde 1000 kişinin yapacağı gürültüden fazla ses çıkarır. . Türk ordusu dünyanın en ilahi düzenine sahip ordudur. Hıristiyan ordularının 10 günde aldıkları yolu, Türk ordusu bir gecede rahatça alır. " diye yazmaktadır.(1) Yukarıda zikri geçen Busbecq’de hayranlığını şöyle belirtir: “Her yeniçeri ve sipahi bizim Batılıların bir bölük şövalyesinden daha ağırlıklı bir asalet abidesiydi”(2)
Osmanlı seferlerine gözlemci olarak katılan, daha sonra elçiliğe kadar yükselip İstanbul’da görev yapan Meşhur İngiliz diplomatı Ricault orduyu hümâyun ile Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa’nın Uyvar seferine katılmış ve gözlemlerini şöyle dile getirmiştir:
“…Fakat benim fikrime göre bu halden daha fazla bir ihtişâm gösterisi mümkün değildir. Bunu ancak Osmanlı İmparatorluğu gerçekleştirebilir. Orduda düzen tek kelimeyle fevkaladedir. Fikrimce bu düzen içki yasağı ile sağlanmaktadır. Ordugâhta içki içene idam cezası bile verilir. İçki olmadığı için ordugâhta en ufak bir gürültü ve münakaşa duymak mümkün değildir.”(3)
Osmanlı içtimai yapısı üzerine otorite olan Erlanyen Üniv. Prof. Hutterrotha sormuşlar: "Osmanlı o çok basit Topkapı Sarayından dünyayı nasıl idâre etti?” diye o şöyle cevap vermiş: "Bu sırrı çözebilmiş değilim. Yalnız şunu söyleyeyim; Öyle bir plan, düzen disiplin içinde hareket ediyorlardı ki, üç yıl sonra bir köyden geçecek askerin öğle yemeğinde yiyeceği hoşafın üzümünün hangi yöreden ve nasıl alınacağı çok önceden planlanıp tespit ediliyordu”(4)
Târihî rivâyetlere göre; Topkapı sarayındaki törenlerde 5000’in üzerinde insan toplanırmış, özel törenlerde ise bu sayı iki katından fazla olurmuş. Bu izdihamda bile avluda çıt çıkmaz, hayranlık uyandıran bir düzen ve tertip sergilenirmiş.(5) Bu duruma tanık olan yabancılar hayrete düşerlermiş. Venedik balyosu (elçisi) Andrea Giritti, 1503 ‘de 2. Beyazid’ın huzuruna kabul edildiği bir gün, avluda gördüğü sahneyi şöyle anlatır:
“Avluya girdiğimde bir tarafta ayakta bekleyen yeniçerileri, diğer tarafta yüksek rütbeli devlet adamlarını ve Pâdişah Hazretlerinin maaşlı memurlarını gördüm. Etrafa öylesine güzel bir düzen ve sessizlik hakimdi ki, gözleriyle görmeyen birinin buna inanması mümkün değildir...”(6) Bu hususa meşhur Nicolae Jorga, “Yenilmez Türk-Kanûnî ve Dönemi” isimli eserinde dikkat çeker ve hayranlığını dile getirir.(7)
Son Zamanlarda Düşülen Acınacak Durum:“İlahi Düzen” tabiriyle bu derece taltif ve takdir edilen Osmanlı düzeninin çöküş döneminde ne hale geldiğini de, Birinci Dünya Savaşı arifesinde savaş muhabiri olarak Balkanlarda bulunan İngiliz Bartlett’den dinleyelim:
“1907 de Yunanlılarla yapılan savaşta artık bir müfrezeyi bir örnek üniformayla görmek çok nâdir rastlanan bir şeydi. Askeri gören, düzenli bir ordunun cepheye gittiğini değil, işiz güçsüz adamların proteste yürüyüşü yaptığını zannederdi. Kimi adamlar postal, kimileri çarık giyiyordu. Kimileri ayağına bir bez parçası sarmıştı, kimileri de çıplak ayak yürümeyi tercih ediyordu. Türkler taktikler ve harp tatbikatlarından çok az şey öğrenmişti ve öğrendiklerinin de çok azını önemsiyorlardı.”(8)
Balkan Savaşlarında ordumuzun mevcudu ve imkânları Müttefik Balkan devletlerininkinden daha fazla olmasına rağmen disiplinsizlik, eğitimsizlik ve kendimize güven olmadığı, askerin içine politika girdiği için târihte görülmeyen bir yenilgi aldık...(9)
Mareşal Fevzi Çakmak’ın: “Batı Rumeli’yi Nasıl Kaybettik” isimli hatıralarında; “Yenilip düşmanın önünden kaçarken bile, bazı subayların boğaz boğaza parti ve politika kavgası yaptıklarını, askerlerin subayları, subaylarında üstlerinin emirlerini dinlemediklerini, müthiş bir kargaşa ve kuralsızlığın hâkim olduğunu, bu savaşta başarı şansının % 80 olmasına rağmen, sırf düzensizlik ve disiplinsizlik yüzünden târihin yüzkarası bir yenilginin alındığını” yazar.(10)
Dipnotlar:1- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 9, s. 264.
2- İlhan Bardakçı, “Târihten Bugüne”, Türk Edebiyatı Vakfı Yay. İst. 2004, s. 24.
3- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 9, s. 269.
4- Zaman Gazetesi, 14. 07. 1992.
5- Târih ve Medeniyet Dergisi, sayı 14, s. 26.
6- John Freely, “Osmanlı Sarayı”, Çev. Ayşegül Çetin, Remzi Kitâbevi, İst. 2000, s. 57.
7- Nicolae Jorga,“Yenilmez Türk”,Terceme,Nilüfer Epçeli,Yeditepe Yay.İst.2008,s.12,34,64,115.
8- Ellis Ashmead Bartlett, “Türklerin Rumeli’ye Vedası” İz Yay. İst. 2012, s. 68.
9- Selma Yel, “Yakup Şevki Paşa”, Atatürk Araştırma Merkezi Yay. Ankara 2002, s. 6.
10- Fevzi Çakmak,“Batı Rumeliyi Nasıl Kaybettik”, Türkiye İş Bankası Yay. 2011, İst. s.13,17,219.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.