OSMANLILARIN GÜÇLERİ, KUDRETLERİ (5)
14 Ağustos 2017, Pazartesi 07:52Burada şöyle bir târihî vakıa zikredersek her halde konu daha iyi anlaşılır: Almanya’nın Mülhaym bölgesine Fransızlar gelip yerleşirler. Arada Ren Nehri vardır. Almanya o dönemde prenslikler halinde yani şehir devletleri statüsünde birlik sağlayamamış durumdadır, güçsüzdür. Mahsul zamanı Fransızlar nehri geçip, Alman köylülerin emek mahsullerini gasp edip kaçmaktalar.
Yıllarca bu duruma kendi devletleri bir çare bulamayınca, yöre halkı Osmanlı devletine bir mektup yazıp yardım isterler ve şöyle derler: “Fransızlar her sene bize zulüm edip mahsulümüzü elimizden alıyorlar. Siz ki; dünyaya adâlet dağıtan imparatorluğun sultanı ve İslâmiyet’in halîfesisiniz. Ürünlerimizi toplamamız konusunda bize yardım ediniz.”
Osmanlıda o dönemde duraklama sürecindedir. İç ve dış birçok gaile ile uğraşmaktadır. Bu sebeple asker göndermek yerine Almanlara bir ferman gönderirler ve şöyle derler: “Fransızlar korkak ademoğullarıdır. Onlara yeniçeri göndermemize gerek yoktur. Gönderdiğimiz yeniçeri kıyafetleri yeterli olacaktır. Bu elbiseleri giyin ve Fransızlara görünün” söylenen yapılınca Fransızlar “Osmanlılar gelmiş” diye o bölgeyi terk ederler ve Almanlarda rahat eder.
Bu olay şüphesiz ki, bu bölge halkının gönlünde taht kurmuştur. Ve giydikleri bu yeniçeri kıyafetleri, daha sonra Mülhaym kasabasındaki bir müzede halka açılmıştır. Ayrıca, şehrin en yüksek bir binasına Osmanlı bayrağı asmayı da unutmamışlardır. Daha da önemlisi, bu olay o yörede her yıl bir millî zafer gibi bugün bile temsilen kutlanmaktadır.(1)
Büyük İskender’in cihan devleti olma vasfı ancak 10 sene sürmüştür. Alman İmparatoru Charles Quint’in cihan devleti olması hayatıyla kaim olmuş, ölürken devletini ikiye bölmek mecburiyetinde kalmıştır. Cengiz Han’ın Moğol İmparatorluğu Osmanlının 3 katı toprak büyüklüğüne yani 65 milyon km. kareye ulaşmış ama 70 senede silinip gitmiştir.
Osmanlının gerilemesinden sonra yani 1770 yılından i’tibâren İngiltere’nin cihan devleti olması söz konusu olmuş, fakat İngiltere’nin bu vasfı 1944 yılında bitmiştir. Bu târihten sonra ABD ve Rusya’nın liderliği başlamış ama onlarınki de ma’lum olduğu üzere bir asır bile olmadan çatırdamaya başlamıştır. Yani iki asır bile devam etmemiştir, ama Osmanlının süper güçlüğü 3 asır sürmüştür.(2)
Siyasî Güçleri:“Hak güçlünündür”, “Önce toplar, sonra diplomatlar konuşur” gibi siyasî gücün askerî güce bağlı olduğunu belirten sözler vardır. Bu geçmişte de, günümüzde de böyledir ve böyle olacaktır. Dolayısıyla son zamanları hariç Osmanlının siyasî gücü her zaman çok etkili olmuştur.
Şimdiki ABD’nin pozisyonu gibi onsuz oyun kurulamamış, onsuz düzen tutulamamış. Yerine göre Avrupa’da ve Balkanlarda tahta çıkacak prenslere bile etkili olmuş, onun istedikleri taht ve taç sâhibi olabilmiştir. Bir zamanlar Polonya (Leh) Kralını Osmanlı seçerdi.(3) 1606 Târihindeki Zitvatoruk Antlaşmasına kadar durum böyledir. Birkaç somut örnek verelim:
Sultan 2. Beyazid döneminde Venedik sarayının bazı duvarlarına Osmanlıya hakaret eden, küçük düşüren resimler yapılmış ve bunu sultan casusları vasıtasıyla haber almış. Venedik balyozuna (kralına) bir ferman göndermiş ve “elçimin gözleri önünde o duvarları derhal yıktıracaksınız” diye tehdit etmiş ve gerçekten elçi oradan ayrılmadan duvarlar yıkılmış, tablolar imha edilmiştir.(4) Yine Venedikliler 4. Murad döneminde Avlonya limanımızda bir câminin minâresini top ateşiyle yıkmışlar, Osmanlının gazabından kurtulmak için 200 bin altın tazminat ödemişlerdir.(5)
En zayıf dönemlerinde bile Osmanlının siyasî gücüne çarpıcı bir misal daha: Sultan 2. Abdülhamid döneminde İslâm’a ve Peygamber Efendimize hakaret eden bir piyesi Paris’te sahneye koymak isterler. Sultan Hamid Fransa hükümetinden piyesin yasaklanmasını ister ve yasaklanır.
Bunun üzerine “İngiltere daha demokrat, daha güçlü, orada müdahale etmezler” düşüncesiyle Londra’da oynatılmak istenir, Sultan Abdülhamid İngiliz Hükümetinden de aynı ricada bulunur. Ama onlar “İngiltere demokrasinin beşiği olan bir memleket, böyle şeylere müdahale edemeyiz” mealinde cevaplar verir. Bunun üzerine Sultan; “o halde bende İslâm memleketlerine Halîfe-i Müslimin olarak bir selâm-ı şahane göndereyim” deyince İngilizler hemen pes etmişler ve piyesi kaldırmak mecburiyetinde kalmışlardır.(6)
Dipnotlar:
1- Sur Dergisi, sayı 213, s. 19.
2- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 8, s. 92.
3- Erhan Afyoncu, “Osmanlı’nın Hayaleti”, Yeditepe Yay. Ekim 2005, s. 137.
4- İlhan Bardakçı,“İmparatorluğa Veda”,Hülbe Yay.İst.1985.s.263;Târih ve Med.Drg.Sayı 17,s.30.
5- Mustafa Armağan, “Geri Gel Ey Osmanlı”, Ufuk Kitap, Ekim 2007, İst. s. 132.
6- Târih ve Medeniyet sayı 17, s. 32.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.