OSMANLILARIN GÜÇLERİ, KUDRETLERİ (7)
16 Ağustos 2017, Çarşamba 07:28En zayıf dönemlerinde bile Osmanlının siyasî gücüne çarpıcı bir misal daha: Sultan 2. Abdülhamid döneminde İslâm’a ve Peygamber Efendimize hakaret eden bir piyesi Paris’te sahneye koymak isterler. Sultan Hamid Fransa hükümetinden piyesin yasaklanmasını ister ve yasaklanır.
Bunun üzerine “İngiltere daha demokrat, daha güçlü, orada müdahale etmezler” düşüncesiyle Londra’da oynatılmak istenir, Sultan Abdülhamid İngiliz Hükümetinden de aynı ricada bulunur. Ama onlar “İngiltere demokrasinin beşiği olan bir memleket, böyle şeylere müdahale edemeyiz” mealinde cevaplar verir. Bunun üzerine Sultan; “o halde bende İslâm memleketlerine Halîfe-i Müslimin olarak bir selâm-ı şahane göndereyim” deyince İngilizler hemen pes etmişler ve piyesi kaldırmak mecburiyetinde kalmışlardır.(1)
1700 yılına kadar Rusya Osmanlıya değil, Devlet-i Âliyye’ye metbu (bağlı) bir devlete yani Kırım Hanlığına haraç ödeyen bir devlet idi.(2) Ama maalesef Osmanlı torunları onlar gibi olmak bir yana, onlar gibi düşünmeyi bile terk etmişlerdir. Günümüzde hâlâ bazı çevreler; “Osmanlı Yemende ne arardı da, giden gelmedi, bu kadar şehit verildi?” diyorlar.
Büyük devlet felsefesini ve idealizmini bilmeyen insanlar elbet böyle düşünebilir ama onlara sormak lâzım; İngilizler Çin, Hindistan ve Avustralya’da ne ararlardı? İspanyollar Güney Amerika’da ne ararlardı? Günümüze gelelim; ABD Irak ve Afganistan’da ne arar?
17. Yüzyılın sonlarına kadar dünyada üstünlük Türklerdeydi. Türk ilerleyişinin bir türlü durdurulamaması, ne yaparlarsa yapsınlar Osmanlıyı bir türlü yenememeleri neticesi Avrupa’da “Türkler yenilmez” imajı oluştu. Altı asır süren Osmanlı Devleti son dünya düzeniydi. Yenisi hâlâ kurulamadı.(3)
Osmanlıyı hakkıyla takdir için iyi düşünmek lâzım: Azak’tan Aden’e, Viyana kapılarından Hint Adalarına muazzam bir İmparatorluk. Tekraren söyleyelim; bugün Osmanlının toprakları üzerinde 60’dan fazla müstakil devlet var. Nijerya, Nijer, Çad, Mali, Mozambik, Habeşistan… Ta Mambassa’ya kadar Osmanlı toprağı.(4)
Fâtih’in Bizanslılara: “Benim kudretimin ulaştığı yere sizin haylleriniz bile ulaşamaz” dediği ters yüz olmuş, bugün dedelerimizin güçlerinin ulaştığı yerlere bugün maalesef bizim hayallerimiz ulaşamamakta, kel Yunan ve onun koruduğu Kıbrıs, bir asırdır bize kafa tutmakta ve biz bir şey yapamamaktayız.
Yani eskiden Açe’ye uzanan kol ve kudretimiz, bugün burnumuzun dibindeki düşmanlara yalvarır hale gelmişiz. Kıbrıslı Rumlara “tekerimize taş koymayın da biz de sayenizde AB’a girelim” diyoruz. Veyl olsun Osmanlı düşmanlarına, yazıklar olsun dedelerine dil uzatanlara. Yuh olsun ceddime hor bakıp laf atanlara!..
Ekonomik ve Fizikî Güçleri:“Osmanlının Zenginlikleri” başlığı altında bu konuyu daha detaylı işleyeceğiz ama, burada da birkaç misal verelim:
Paris’teki Notre-Dame Kilisesinin inşaatı 200 yıl sürmüş ama(5) Ünesco tarafından Dünya Eserleri listesinde olan Sultanahmet, Selimiye gibi eserlerin yapımı en fazla 7 sene sürmüştür. Onların yavrusu mesabesinde olan ve günümüz teknik ve taktiğinden de faydalanıldığı halde Ankara Kocatepe Câmiinin yapımı 25 seneden fazla sürmüştür. İşte Osmanlının gücü budur.
Avrupa Ortaçağda çok fakirdir. Karınlarını doyuracak ekmeğe muhtaçtırlar. Doğunun zenginliklerini gasp edebilmek için, yiyecek bir şeyler bulabilmek için Ortadoğu’ya yani Kudüs ve havâlisine 8 büyük çaplı 12 defa Haçlı Seferleri düzenlemişlerdir. Osmanlı üzerine düzenledikleri Haçlı Seferleri bu sayıya dâhil değildir.
Avrupa sömürgeciliğe başlayıp, Afrika, Asya ve Amerika kıtalarındaki mazlum ve mağdur milletlerin kanını emmeye, iliğini sömürmeye, zenginliklerini hortumlamaya, yüz milyonları köle diye en kötü şartlar altında çalıştırmaya, bu kıtaların bütün zenginliklerini Avrupa’ya aktarmaya başladıktan sonra zengin olmuş, kendi saâdetlerini dünya milletlerinin felâketleri üzerine bina etmişlerdir.
Bunun için ünlü Fransız Filozofu Sartre; “Paris’in ihtişâmına çarpılan bir doğulu, o ihtişâmın altında kendi atalarının çalınmış veya gasp edilmiş zenginliklerinin yattığının farkında değil” demiştir.(6) M. İnglis’in yaptığı tasvire göre ortaçağda bir Kastilya köyü, Osmanlının en fakir köyünden 100 kat daha fakirdir, daha sefildir.(7)
Dipnotlar:
1- Târih ve Medeniyet sayı 17, s. 32.
2- N.Kösoğlu,Türk Dünyası Târih ve Medeniyeti Üzerine Düşünceler”,Ötük. Yay.Ank.1997,s.390.
3- Erhan Afyoncu, “Osmanlı’nın Hayaleti”, Yeditepe Yay. Ekim 2005, s. 14.
4- Erhan Afyoncu, “Osmanlı’nın Hayaleti”, Yeditepe Yay. Ekim 2005, s. 32.
5- Beynun Akyavaş, “Seni Seven Neylesün”, TDV Yay. Ank. 2012, s.147.
6- Târih ve Düşünce Dergisi, Ağustos 2000, sayı 10, s. 7.
7- Ersal Yavi, a. g. e. s. 2.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.