OSMANLILARIN İSLÂM ÂLEMİNİN LİDERİ OLDUKLARI VE OLACAKLARI (2)
27 Mart 2018, Salı 07:10Târihin en meşhur sosyologlarından İbni Haldun devletleri insana benzetir ve onlar gibi doğar, gelişir, büyür, olgunlaşır, ihtiyarlar ve ölür diyor. Osmanlıda aynı evreleri geçirmiş fakat ölürken hamlini vaz etmiştir (yeni bir çocuk doğurmuştur). Bu yeni doğan devlet bayrağına da Hilâl’i sembol etmiştir ki, büyümeye, güçlenmeye, dolunay olmaya aday demektir.
Cemil Meriç (1916-1987) rahmetli, İngiliz târihçi Arnold J. Toynbee’den (1889 -1975) iktibasla “Osmanlı medeniyeti durdurulmuş veya dondurulmuş bir medeniyettir” der. Durdurulan bir gün yürümeye, dondurulan da bir gün çözülüp yeniden dirilmeye adaydır. Dolayısıyla Osmanlı da yeniden dünya siyâset sahnesine çıkmaya aday ve amade olduğu için o büyük târihçi böyle bir değerlendirme yapmıştır. Gerçekten takriben bir asra yakın bir çocukluk dönemi geçirdikten sonra 2000 yılından i’tibâren gençlik yaşına basmış ve pozisyonu değişmeye başlamıştır.
Batının bütün kâbus ve korkuları bu yüzdendir. Yeni doğan Osmanlı nesli yani Türk Cumhuriyeti delikanlılık çağında acaba neler yapacak? Yine korkulu rüyamız mı olacak? Yine tekerimize taş koyup ta dünyayı bize hortumlatmayacak mı? Mazlum ve mağdur milletlerin hamisi olup ta onların lokmalarını bize aldırtmayacak mı? İşte son on yıldır her şeyi bırakıp Haçlıların Türk Milleti ile uğraşmalarının sebebi budur.
Kore’ye asken gönderdiğimizde bizi alkışlayan Haçlı âlemi, soydaşlarımızın katledilmesine mâni olmak için Kıbrıs’a asker gönderdiğimizde topyekûn aleyhimize geçtiler, ambargo uyguladılar. İkinci Dünya Savaşında Nazi Almanya’sı bu dünya ablukasına iki yıl dayanabildiği halde Osmanlı ve onun nesilleri 400 senedir bu tecride karşı koyuyor ve teslim olmuyor. Bu da temelimizin ne kadar sağlam olduğunu, ne kadar samimi ve takva ile atıldığını gösterir.
Afganistan’a askerî birlik gönderdiğimizde bize aferin çekiyorlar, ama Filistin veya Balkanlara birlik göndermeye kalktığımızda, içlerinde kronikleşen Osmanlı korkusu depreşiyor ve buralara “istemezük” diye feryat ediyorlar.
Dün Lider İdiler, Bugünde Liderler:
Günümüz târihçilerinden İngiliz Bernard Levis (D. 1916), 1996 yılında İstanbul’da verdiği bir konferansta "Bugün İslâm âlemi yeni bir lider bekliyor. Bunun zamanı geldi. Yitik kaybedilen yerde aranır. Bu da Osmanlı torunları olan sizlerden başkası olamaz" (1)demiştir.
Bizi AB’a almamaları, kalkınmamızı istememeleri, her platformda dışlamaları, bizi eskiden bir ilçemiz durumunda olan Kıbrıs Rum kesimine fedâ etmeleri, PKK’yı maddî ve mânevî yönden destekleyip yarım asra yakındır başımıza belâ etmeleri, “İslâma Fobya” diye bir korku dünyası oluşturmaya çalışmaları ve daha başka başka musîbetler ihdas edip bizi uğraştırmaları… Hep bu korkunu, bu fobinin tezahürüdür. Haçlıların bu ruh halini latife tarzında en net şekilde dile getiren şöyle bir olay ne kadar ibretli:
17. 09. 2004 târihinde, Türkiye’nin AB’a alınıp alınmaması görüşülürken, İrlanda AB temsilcisi ve eski Cumhurbaşkanları Bayan Mari Robinson fıkraya benzer sözlerle gerçeklere şöyle temas etti ve herkes katıla katıla güldü: “Beyler! Ma’lum AB’a alacağımız devletlere ev ödevi veririz ve imtihan ederiz. Meselâ bir Hıristiyan devlet ise “İkinci dünya savaşında ABD Japonya’nın kaç şehrine atom bombası attı?” deriz, o da “iki” der, “peki kazandınız, çıkabilirsiniz” deriz.
Başka bir devlete de bu iki şehrin adını sorarız, Hiroşima ve Nagazaki cevabını alınca ona da “peki kazandınız” deriz. Sıra Türklere geldi mi; “bu iki şehre atom bombası atan uçağın adı neydi, pilotun yaşı kaçtı, ölen 200 bin Japon’un isimlerini tek tek sayın bakalım!” diyoruz. Birkaç sene önce Avusturyalı parlamenter Andreas Möller: “Türkler AB’a girerse Viyana elden gider” demiştir.(2) Adamların zihin altındaki Osmanlı korkusu hâlâ tazeliğini korumakta ve bu korkudan dolayı Türkiye’yi topluluğa almamaktadırlar.
Medeniyetler Çatışması Kitabının yazarı Prof. Samuel Huntington, “Türkiye AB yerine Müslüman mirasla barışırsa daha iyi olur” dedi. Fransa’da yayınlanan Le Point dergisine açıklamalarda bulunan Huntington. “Müslüman dünyanın en önemli sorunlarından birisi olarak bölünmüş olması ve hiçbir ülkenin bölgesel güç olacak şekilde lider konuma geçememesini gösterdi. Avrupa’da çoğu kişinin haklı olarak 70 milyon Müslüman’ın AB’ye girmesine dayanamayacağını söyleyerek “Avrupalı liderlerin büyük bölümü özel görüşmelerde Türkiye’nin AB’ye girişine karşı olduklarını söylüyor. Valery Giscard d’Estaing bunu açıkça ilân etti” dedi.(3)
Dipnotlar:
1- 08-09. 01. 1996 târihli gazeteler.
2- Mustafa Armağan, “Büyük Osmanlı Projesi”, Timaş Yay. İst. 2008, s. 12.
3- Milliyet Gazetesi, 29. 04. 2004.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.