OSMANLILARIN MÜZİKLERİ (MÛSİKÎLERİ)(1)
16 Temmuz 2018, Pazartesi 07:26İnsan iki unsurdan yaratılmıştır, ruh ve beden. İkisinin de doyması, tatmin edilmesi gerekir. Bedenin ihtiyacı olanlar yiyecekler, içecekler. Ruhun ihtiyaçları ise mânevî gıdalar, yani iman, inanç, ibâdet, dua… Müzikte bunlardan biridir. Onun için dünyada Mûsikisiz millet yoktur.
Aşırı olmayan, insanın şehevi duygularını tahrik edip, nefsî isteklerinin kölesi yapmamak kaydıyla ruhun bu ihtiyacının da giderilmesi gerekir. Fakat yukarıdaki kurallara uyulmazsa Mûsiki, ruhun değil, nefsin gıdası şeytanın da kötülük aracı olur.
Kur’an-ı Kerimde Mûsiki, direkt olarak geçmemekle beraber, “Allah yolundan saptıran faydasız sözler” şeklinde geçmesi, bazı kişileri Mûsikinin haram olduğu kanaatine sevk etmiştir. Müşriklerden bazı zenginler Müslüman olmayı düşünen kimseleri duyduklarında; şarkıcı kadınlara para verip, “Git falanın yanında bulun, şarkı söyle, onu meşgul et, İslâm’a girmesine mâni ol” derlermiş. Bu âyet-i celilenin bu olaylar üzerine indiği rivâyetleri vardır.(1)
Fakat yukarıda sayılan kötülüklere insanları teşvik ve sevk etmeyen, normal ve sınırlı müziğe cevaz veren hadisler ve uygulamalar da vardır:
Peygamber Efendimiz Aişe vâlidemizle beraber, bazı folklor ve yöresel oyunları seyretmişler,(2) bazı düğün ve sünnet düğünlerinde davul def gibi aletlerin çalınmasını emretmişlerdir.(3) Mekke’den Medîne’ye hicret edip geldiğinde Medîne halkı evinde ne bulduysa; davul, dümbek, tava, tencer, tepsi kapıp “Veda Tepesi” denen yerde “Taleal bedru aleyna” diye başlayan o çok hareketli parçayı çalarak karşılamışlar, Allah Resûlü bir şey dememiş.(4)
Bu ve benzeri olaylar, aşırı ve şehevi olmamak kaydıyla, insanı içki, kumar, fuhuş gibi kötülüklere sevk etmediği takdirde Mûsikinin meşru olacağına kail olan âlimler vardır.
İmam Şafi bir gün bir yerde otururken birisi gâyet etkili ve hüzünlü şarkılar söylemiş, Hazreti İmam yanında oturan bir kişiye “bir şey anladın mı? Bu söylenenleri sevdin mi?” diye sormuş. Adam hayır deyince; “o halde sende insanî duygular dumura uğramış” buyurmuş.(5)Yani Mûsiki insanın fıtratında mevcut olan bir duygudur.
İmam Gazali İhyasında şöyle der: “Baharın ve çiçeklerin ud’un ve tellerinin tahrik etmediği kimsenin mizacı o kadar basittir ki, ilacı yoktur. Güzel ses; söz anlamayan sabiyi, yaratılış i’tibârıyla budala olan deveyi bile etkiler ki; bu sayede ağlayan çocuk susar uyur. Deve sırtındaki ağır yükün hafiflediğini hisseder, uzak mesafelere katlanır. Duyduğu sevinçten âdeta mest olur”(6)
Sadi de Gülistanında bir Arap çocuğunun söylediği şarkı yüzünden deve hareketlenmeye, oynamaya başlar ama sâhibi olan bedevi, ondan hiç etkilenmez ve deveyi azarlamaya, dövmeye başlar, bunun üzerine Şeyh Sadi; “bu güzel mûsiki hayvanı bile etkiliyor ama sana hiç tesiri olmuyor” diyerek bağnaz ve dar ufuklu insanları tenkit eder.(7)
Mevlânâ ve Mûsiki:
Hz. Mevlânâ; “Her yol Allah’a götürür. Ben sema ve mûsiki yolunu seçtim” der. Ünlü Filozof Tales’de şöyle demiştir: “Kulaklarımız yeterince güçlü olsaydı, gökteki kürelerin dönüşlerindeki Mûsiki ne ilham verici olurdu”
Hz. Mevlânâ hoşgörü ve müsâmahanın pîri ve rehberi olduğu için, Mûsikiyi hoş karşılamış, Sema ve Ayinlerinde kullanmış, onu Allah’a ulaştıran bir vasıta, bir vesile olarak değerlendirmiştir. Bu hususta o kadar toleranslı davranmış ki; ibâdet edilen yerlerde Sema ve ayinlerin de icra edilmesinde bir beis görmemiştir. O bazı rubailerinde şöyle der:
“Biz hepimiz Âdem’in cüzleriyiz. Cennette o güzel sesleri duyduk, dinledik”
“Demek ki güzel ses, çalgı dinlemek, âşıkların gıdasıdır. Bu dinleyişte buluşmak, kavuşmak hayali vardır.”(8)
Mevlânâ’nın beyitlerinden anlaşıldığına göre; engin bir Mûsiki bilgisine sahiptir. Makamların hepsine aşinadır. Yalnız bir gazelinde 14 makamdan bahsetmektedir. Geçmişte ve günümüzde hiçbir tarîkat ve tasavvuf hareketi Mevlevîlik kadar müzikle iç içe olmamıştır.
Dipnotlar:
1- Elmalı Hamdi, Lokman Sûresi, 6. Âyetin Tefsîri.
2 - Buhârî, Iydeyn 2,3,25,Cihad 81,Menâkıb 15,Menâkıbu'l- Ensâr 46; Müslim, Iydeyn 19,(892).
3 - Tirmizî, Nikah 6, (1089), Buharî, Nikah 63.
4 - Refi Cevad Ulunay,“Mevlânâ, İhtifaller ve Konya Yazıları”,Haz. M.Özcan, Konya 2003,s. 50.
5 - Dursun Gürlek, “Karınca Huzura Varınca”, Timaş Yay. İst. 2011, s. 127.
6 - Dursun Gürlek, “Karınca Huzura Varınca”, Timaş Yay. İst. 2011, s. 96.
7 - Hasan Çifçi, “Hiciv ve Sosyal Eleştiri”, Kültür Bak.Yay.Ank. 2002, s. 262.
8- Tahirül Mevlevî, “Mesnevi Şerhi”, Selâm Yay.Konya 1966. c. 4, beyit No: 732.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.