OSMANLILARIN MÜZİKLERİ (MÛSİKÎLERİ)(2)
17 Temmuz 2018, Salı 07:41Mevlâna ve Mûsiki:
Hz. Mevlâna; “Her yol Allah’a götürür. Ben sema ve mûsiki yolunu seçtim” der. Ünlü Filozof Tales’de şöyle demiştir: “Kulaklarımız yeterince güçlü olsaydı, gökteki kürelerin dönüşlerindeki Mûsiki ne ilham verici olurdu”
Hz. Mevlâna hoşgörü ve müsâmahanın pîri ve rehberi olduğu için, Mûsikiyi hoş karşılamış, Sema ve Ayinlerinde kullanmış, onu Allah’a ulaştıran bir vasıta, bir vesile olarak değerlendirmiştir. Bu hususta o kadar toleranslı davranmış ki; ibâdet edilen yerlerde Sema ve ayinlerin de icra edilmesinde bir beis görmemiştir. O bazı rubailerinde şöyle der:
“Biz hepimiz Âdem’in cüzleriyiz. Cennette o güzel sesleri duyduk, dinledik”
“Demek ki güzel ses, çalgı dinlemek, âşıkların gıdasıdır. Bu dinleyişte buluşmak, kavuşmak hayali vardır.”(1)
Mevlânâ’nın beyitlerinden anlaşıldığına göre; engin bir Mûsiki bilgisine sahiptir. Makamların hepsine aşinadır. Yalnız bir gazelinde 14 makamdan bahsetmektedir. Geçmişte ve günümüzde hiçbir tarîkat ve tasavvuf hareketi Mevlevîlik kadar müzikle iç içe olmamıştır.
Mevlevî ayinleri, Divan Edebiyatının ve Tasavvuf Mûsikisinin, hattâ Sanat Mûsikisinin temelini teşkil etmiştir. İlham kaynağı olmuştur. Târihimiz boyunca; Sultan l. Murad, Sultan 2. Murad, Yavuz Sultan Selim, oğlu Kanûnî Sultan Süleyman, Sultan 3. Selim, 2. Mahmud, Abdülaziz, 2.Abdülmecid, ve 5. Mehmed Reşad gibi birçok Pâdişahın Mevlevî oluşları,(2) en büyük şâirlerin, en ünlü bestekârların, en sevilen sanatkârların, Aziz Dede, Zekai Dede, İsmail Dede, Hâfız Post, Itri, Sadullah Ağa, Abdülkadir Meragı… Gibi Mûsiki dahilerinin Mevlevî oluşu da belki bu sebeptendir.(3)
Hz. Mevlânâ’nın Mûsiki ile bu denli iç içe olmasını, Sema ve Ayinlere bu kadar kendini kaptırmasını hazmedemeyen, O’nu kâfirlikle, zındıklıkla itham edenler de olmuştur. Yaptığı şeyin haram olduğuna, Müslümanları iğfal ettiğine, avam arasına fitne saçtığına fetva verenler de olmuştur.
Evet mûsikiye meyletmiştir ama insanı hoplatan, nefsini oynatan müzik türleri değil, insanı ruh âleminin engin deryasına daldıran, lâhûti ufuklarda gezdiren, buram buram mâneviyat kokan, ruhunu itminana ulaştıran, her namede, her makamda imanı bir kat daha billurlaşan bir mûsikiye meyletmiş. O, Âyin, Sema, Çile, tarîkat umdeleri gibi ritüellerde bile dâima ölümü ve ötesini çağrıştıran semboller kullanmıştır.
Müzik Devrimi!
Fakat bu milletin, son zamanlarda yaşadığı birçok travmadan biri de müzik hususunda olmuştur. 1926 da bu milletin hâlet-i ruhiyesini yansıtan, âli duygularını terennüm eden, buram buram mâzi ve aşk kokan sanat müziği şarkılar resmen yasaklanmıştır.
Bir hastanın ilacını ve antibiyotiklerini kesmek gibi bir uygulama olan bu baskı ve yasağı halk bir türlü kabullenememiş, rûhî bir gıda telâkki edilen bu arzusunu tatmin için, içinde sanat müziğimize benzeyen şarkılar olan Arap-Mısır filmlerine dadanmış, bunun farkına varan o günün idârecileri bu filmlerdeki şarkılar Türkçeleşirse ancak ithaline (yurda girişine) izin veririz demişler, film şirketleri bu işe bir çare bulabilmek için, Türk Arap müziği melezi (Arabesk) bir müzik türü ortaya çıkarmış, dilimiz ve müziğimiz bozulmuş gitmiştir.(4)
Solcu kimliği öne çıkan, Cumhuriyet Gazetesi yazarı Atilla İlhan bile millî Mûsikimizi yasaklayıp horlayışımıza siten ediyor ve şöyle diyor: “Elin keferelerini bile çarpıp (mest eden) millî Mûsikimizi biz yıllarca hor görmüşüzdür., hâlâ hor görürüz. İlericilik adına yediğimiz namelerden birisi de budur. Kendi hesabıma ben, bu önemli yanılgımın farkına ancak otuz yaşına doğru varabildim; ancak o yaştan sonra Türk Mûsikisine yöneldim; yoksa gidin bulun lise, üniversite arkadaşlarımı, size Türk Mûsikisini ne kadar küçümsediğimi anlatsınlar. Nasıl küçümsemezdim ki, İnönü diktatörlüğü bizi Batı Mûsikisine doğru yöneltiyordu.”(5)
Dipnotlar:
1- Tahirül Mevlevî, “Mesnevi Şerhi”, Selâm Yay.Konya 1966. c. 4, beyit No: 732.
2 - İslâm Ansiklopedisi, MEB yayınları, c. 8, s. 169; Eva de Vitray, “Konya Hz. Mevlânâ ve Sema”, İl Kültür Müdr. Yay. Konya. s. 83.
3 - A. Ragıp Akyavaş, “Derken Efendim-2”, TDV Yay. Ankara 2007, s. 216.
4 - Ali Ulvi Kurucu, “Hatıralar-1”, M. Ertuğrul Düzdağ, Kaynak Yay. 2007, İst. 2. baskı, s. 358.
5 - İbrahim Refik, “Târih Şuuruna Doğru-4”, Albatros Yay. İst. 2004, s. 172.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.