OSMANLILARIN PEYGAMBER SEVGİLERİ (7)
04 Ekim 2018, Perşembe 08:25Osmanlının temel prensiplerinden biri de şu idi ki; Harameyn işlerine hiç karışmazlar ve onları Ehl-i Beyt’in idâresine bırakırlardı.
Bunu şu örnekle daha iyi anlayabiliriz. Bir gün Osmanlı ulemasından bir kısmı Vezîri-i Azam Piri Mehmed Paşaya derler ki, “Ne olur Sultanımızı ikna etseniz de Anadolu’dan Mekke ve Medîne’ye kadı gönderilse.” Piri Paşa da bu konuyu yazıp Yavuz Sultan Selime bildirdiğinde O’na şu cevabı verir: “Yeryüzünde İslâmiyet yayılalı 900 yıldan ziyade oldu. Mekke Cenâb-ı Allah’ın haremi, Medîne ise Hz. Peygamberin başkentidir. Bu zamana gelene kadar onlara taşradan kadı gönderilmiş midir? Mekke ve Medîne’nin pâdişahlığı (idâresi) Hz. Peygamber evlâd-ı kiramı ellerindedir. Ben o memleketleri asker çekip almadım. Onlar edep ve saygı ile bana itaat ettiler ve tam bağlılık gösterdiler. Bu şerefin mükâfatı bana lâzımdır. Allah’ın bana bir lütfu ve ihsanıdır ki, Mekke ve Medîne’de bayramlarda ve hutbelerde benim adım anılmaktadır. Bunun için Allah’a ne kadar hamd ve senâlar etsem azdır. Bundan duyduğum mutluluğu bütün dünyanın pâdişahlığına değişmem. Harameyni’ş- Şerîfeyn Mekke ve Medîne halkına her ne çeşit gayret, şefkat, yardım lâzım ise esirgeme göster, ver, sakın ha sakın Mekke ve Medîne işlerine müdahale etme.”(1) Bu tehditkâr emirlerden Kutsal Beldeler ve Ehl-i Beyt hakkında Yavuz Sultan Selim’in ne kadar hassas ve hürmetkâr olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple Yavuz döneminde buralara çok büyük hizmetler verilmiştir.
Diğer pâdişahlar da Hâkimü’l Harameyn değil, Hâdimü’l Harameyn olduklarının bilincinde oldukları için, dinlerine ve Peygamberlerine hürmeten Mekke ve Medîne kale ve kışlalarına hâkimiyet alâmeti olan bayrak diktirmemişlerdir.(2)
Kılıç Kuşanma Merâsimleri:
Osmanlı Pâdişahlarının Eyüp Sultan Türbesinde, yani Hz. Peygamberin akraba ve arkadaşının türbesinde, kılıç kuşanma geleneği başlamış ve Osmanlı Pâdişahları genellikle tahta çıkmayı izleyen ilk Cuma günü kılıç kuşanmışlardır. Yine Hazreti Peygambere olan muhabbet ve merbutiyetlerinden dolayı, genellikle Hz. Peygamberin, bazen de hem O’nun hem de başka sahâbenin kılıçları, büyük törenlerle Şeyhülislâm veya Kutsal beldelerin Payitahttaki temsilcisi olan Nakîbü’l-Eşraf tarafından Pâdişahlara kuşatılmıştır.(3) Sultanlar kılıç kuşanma merâsiminden sonra ecdâdlarının türbelerini ziyaret ederek saraya dönmüşlerdir.(4)
Avrupa hükümdarlarının taç giyme törenlerine muadil, Osmanlıda Kılıç Kuşanma Merâsimleri olmuştur, ama hiçbir zaman onlarınki gibi tantanalı, depdebeli olmamıştır. Osmanlının her şeyinde bir asillik ve sâdelik vardır.
Sürre Alayları:
Dinine ve Peygamberine olan sevgi ve muhabbetinden dolayı Mekke ve Medîne’ye vakfedilen yerlerin gelirleri, ayrıca o mukaddes belde halkına yapılan aynî ve nakdî yardımlar sene boyu toparlanır, bir fonda biriktirilir, ayrıca devlet ve devlet ileri gelenlerinin hediye ve bağışları da cem edilir (toplanır), İstanbul’da dokunan Kâbe örtüsü ve benzeri hediyeler alınır, yüksek rütbeli bir paşanın başkanlığında, çok görkemli bir törenle yola çıkarılır ve her geçtiği yerlerde resmi törenler yapılmak sûretiyle kutsal beldelere ulaştırılırdı.(5) Hareket günü Mekke Şerîfine gönderilen Name-i Hümâyun ve Sürre-i Hümâyun defterleri incelenip Sadrâzam huzurunda mühürlendikten sonra, Pâdişahın önünde kızlar ağası tarafından Sürre Emini’ne teslim edilirdi.
Gülbang-ı Muhammedî:
Osmanlıda sübyan (İlkokul) mekteplerinde talebeler tarafından hep bir ağızdan okunan ve âdeta dua mahiyetinde öğretilen sözlere, and’a denir. Bu da yine Peygamber ve Ehl-i Beyt sevgisinin Osmanlı Milletinde bir dışa vurumudur. Sözler şöyledir:
“Allah Allah illallah, Celil’ül Cebbâr, Muîn’üs Settâr, Hâliku’lleyli ve’n-nehâr, Lâ yezâl, Zü’l-Celâl, birdir Allah.
Erin erliğine, Hakk’ın birliğine, Din-i Mübin uğruna şehit olan gaziler hürmetine diyelim aşk ile birdir Allah.
Allah Allah Allah dâim hay (üç defa).
Evveli Kur’an, âhiri Kur’an, eli kan, kılıcı kan, sinesi üryan, ciğeri püryan, din-i mübin uğruna şehit olanlar ve gaziler aşkına diyelim aşk ile birdir Allah.
Allah Allah Allah daim hay (üç defa).
Evveli gaza, âhiri gaza, inâyet-i Hudâ, kasd-i adâ, din-i mübin uğruna şehit olanlar ve gaziler aşkına diyelim aşk ile birdir Allah.
Allah Allah Allah daim hay (üç defa).
Hacılar, gâziler, râviler, üçler, yediler, kırklar, Gülbang-ı Muhammedî, nur-ı Nebî, Kerem-i Ali, pîrimiz üstâdımız Hazret-i Osman-ı zinnûreyn-i velî.
Gerçekler demine devrânına, Hu diyelim huuuu.”(6)
Dipnotlar:
1- Ahmed Uğur, Târih ve Medeniyet Dergisi, sayı, 46, s. 62.
2- C. Yıldırım, a.g.e. s.395.
3- Erol Özbilgen, “Bütün Yönleriyle Osmanlı”, İz Yay. İst. 2003, s. 60.
4- M. Zeki Pakalın, a.g.e.c. 2, s. 266.
5- Esat Efendi, “Osmanlıda Töre ve Törenler”, Tercüman 1001 Temel Eser, İst. 1979, s. 33.
6- Erol Özbilgen, “Bütün Yönleriyle Osmanlı”, İz Yay. İst. 2003, s. 470.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.