OSMANLILARIN TEKNİK VE TAKTİK ÜSTÜNLÜKLERİ (1)
12 Kasım 2018, Pazartesi 08:12Osmanlı 300 Sene Süper Güç İdi:
624 yıllık Osmanlı târihinin en az 300 yılı süper güç konumunda geçmiştir. Bu üç asırda askerî, siyasî, iktisadî, ekonomi, teknik, taktik… Her yönden dünyadaki diğer devletlerden üstün durumdadır. Birçok târihçi ve bilim adamı gibi, Geraud Poumaredez’de “Haçlı Seferlerine Son Çağrı” isimli kitabında bu gerçeği kabul ediyor ve “dünya imparatorluğunun bir adayı varsa, o da Osmanlıdır” dyor.(1)
Sosyal refah o denli yüksek ki; kendi devletlerinden maaşlarını alamayan askerî birlikler Osmanlıya iltihak ediyor,(2) Borçlarından dolayı Fransız donanması Osmanlıya rehin veriliyor,(3) Piri Reisin çizdiği haritalar bugün bile bilim dünyasını hayretler içinde bırakıyor, Avrupa Antartika’yı 1820 de, Piri Reis ise 1513’te keşfediyor.(4)
Fakat bugün bile okul kitaplarımıza baktığımızda her şeyi Avrupalı yapmış, Avrupalı bulmuş, keşfetmiş veya icat etmiş olarak veriliyor. İngiliz elçisinin Hanımı Lady Montagu, 1717 yılında Osmanlı diyârına gelince, dedelerimizin teknik, taktik ve her yönden üstün olduklarını görüyor, bunu arkadaşlarına gönderdiği mektuplarında belirtiyor, hele hele çiçek aşısının uygulanmasını hayretler içinde izliyor.(5)
Kuluçka Makineleri:
Osmanlıya esir düşen önce Mısıra, sonra İstanbul’a getirilen Avrupalı bir esirin anlattıkları da fevkalade çarpıcı ve o günkü Avrupa-Osmanlı kıyasında bir ölçüdür: “Nil kıyısındaki köylerin ve şehirlerin çok kalabalık oldukları ve burada bir miktarda kanatlı hayvan bulunduğu bu yolculuğum sırasında dikkatimi çekti. Burada tavuk, ördek ve kazları bizim ülkemizden çok farklı yöntemle yetiştiriyorlar. Özel olarak hazırlanmış fırınlarda binlerce yumurtadan yavru çıkardıklarına birçok kez tanık oldum. Bizim ülkemizde böyle bir şey düşünülemez.”(6) Yani dedelerimiz ta o dönemde kuluçka makinelerini icat edip kullanmaya başlamışlar ama Avrupa’nın bundan haberi yok.
Avrupa’da Türk Modası ve Türk Malları:
Evliya Çelebi yaşadığı dönemde Osmanlının Avrupa’ya dikiş iğnesi ihraç ettiğini yazar.(7) Türk kumaşlarının Avrupa’da çok pahalı ve moda olduğu, hattâ Vatikan’daki Papaların bile Bursa kumaşından dikilmiş cübbeler giydiği de yine târihî rivâyetlerdendir.(8) Osmanlı ticâret mallarının İskandinav ülkelerine kadar ulaştığı, İsveç’te yapılan kazılardan anlaşılmaktadır. Katedral mahallerine, rahip kürsülerine kadar, çok kaliteli olmasından dolayı, Türk halıları serilirmiştir.(9) Osmanlı ordusunun iki sene kullanıp attığı postalları, Avrupalıların kapış kapış aldıkları ve senelerce giydikleri de yine bilinen gerçeklerdendir.(10)
16. Yüzyılda Osmanlı köylerinin, Avrupa’daki köylerden çok daha mamur olduğu yazılmakta,(11) Cesur Yürek Filmini dikkatli seyreden bir kişi de aynelyakın görebilir. Milliyet Gazetesinin şu haberi bu tezleri destekler mahiyettedir. İsveç’te konferans veren Prof. Alf Aberges, kendi atalarından Osmanlı diyârına gelen elçilerin durumunu anlatırken şöyle diyor: "Bizim elçilerimiz oraya varıncaköyden şehre inmiş gibi oldular. Banyo ve hamam bize oradan geldi. Yemekten önce elleri, yatmadan önce ayakları yıkamayı da Osmanlıdan öğrendik. Gemi yapımında da bizde hakları büyüktür.”(12)
Seyyar Top Döküm Atölyeleri:
Meşhur Flozof Wolter’de bu hususu şöyle itiraf eder: "Türkler diğer hususlarda olduğu gibi askerlik hususunda da bizden (Hıristiyanlardan) üstündü. Kandiye önlerinde yaptıkları istihkâmları görerek, modern istihkâmcılığı biz Türklerden öğrendik ve Fransa da tatbik ettik. Savaş alanında seyyar dökümhaneler kurularak, büyük çaplı topların nasıl döküldüğünü hayretle müşahede ettik.(13) Türkler savaş tecrübeleri, cesâretleri, çalışkanlıkları, azimleri ve zenginlikleri bakımından o târihte bizden o derce üstündüler ki, İtalya’yı alıp Roma’yı fethetmemiş olmalarına şaşmak icap eder.”(14)
Kore savaşları sırasında bir Amerikan bataryasının isabet alıp parçalanmasından dört dakika gibi kısa bir süre sonra Amerikalılar bataryayı tekrar kurup ateşe başlamışlar. Bu çok süratli ikmal karşısında bizim binbaşımızın hayretini gizleyemediğini gören Amerikalı General; “Bütün dünya ikmal teşkilâtlarını etüt ettik, en mütekâmil olanının Osmanlılarınki bulunduğunu görerek onu kabul ettik. Bu sizden gelme bir usulün günümüze uyarlanmasından başka bir şey değildir” demiştir.(15)
Dipnotlar:
1-Geraud Poumaredez, a. g. e. s. 67.
2-Geraud Poumaredez, a. g. e. s. 514.
3-İsmail Hâmi Dânişmend,“Târihi Hakikatler”,Tercüman Gazetesi Yay.1979, c. 2, s. 19.
4-Sızıntı Dergisi, sayı 199, s. 328.
5-Lady Montagu, “Türkiye Mektupları”, Tercüman 1001 Temel Eser. s. 45, 66, 167.
6-Michel Herbeer’in Anıları,“Osmanlıda Bir Köle”,Çev.Türkıs Noyan,Kitap Yay.İst.2003.s.122.
7-Ahmed Kemal Üçok, “Görüp İşittiklerim”, Okuyan Adam yay. Ank. 2002, s. 264.
8-İbrahim Refik, “Sohbet Tadında Târih”, Albatros Yay. İst. 2005, s. 70; Bütün Dünya Dergisi, Başkent Ünver. Yay. Sayı 2011, s. 60.
9-Editör: Seyfi Kenan, “Osmanlılar ve Avrupa”, İSAM Yay. İst. 2010, s. 53, 57.
10-Sâmiha Ayverdi, “Ebabil Kuşları”, Kubbealtı Yay. İst. 2010, s. 75.
11-Ersal Yavi, a. g. e. s. 36.
12-Milliyet Gazetesi, 12. 12. l991.
13-Osmanlı teknolojik gelişimini tamamladıktan sonra fethedeceği yerlere top götürüceğim diye uğraşmaz, seyyar döküm malzemelerini götürür, kuşattığı kalenin yakınında hemen birkaç gün içinde çok büyük topları döker ve fethini tamamlarmış.
14-Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 6, s. 61.
15-Sâmiha Ayverdi, “Ne İdik Ne Olduk”, Hülbe yay. 1985, s.118.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.