OSMANLILARIN TEMİZ VE SAĞLIKLI OLDUKLARI (3)
09 Kasım 2018, Cuma 08:51Hamamlar:
Munra Butler Johnstone şöyle der: “Osmanlılar yeryüzünün en nazik insanları değil, aynı zamanda en temiz insanlarıdır. Gerçek şu ki, nezâketsiz nezafet hiçbir şey ifâde etmez.” (1)
Osmanlının bir su medeniyeti kurduğunu şuradan da anlayabiliriz ki; Avrupa’da Versaille (Versay) sarayı gibi 1300 odası olan (2) devasa saraylarda, şatolarda, malikânelerde hamam olmadığı gibi tuvalet yokken, aynı asırda yapılan ve tevâzularından dolayı küçük bir köy görünümünde olan Topkapı sarayında 14 tane büyük hamam vardır. Bu rakama dairelerde bulunan oda hamamları (duşlar) dâhil değildir.(3)
Evliya Çelebi: “İstanbul’un içinde 151 umûmî hamamın olduğunu, fakat kendisinin Mısır, Habeş, Sudan diyârlarında seyahat ederken 17 hamamın daha bina edildiğini.” Meşhur Seyahatnâmesinde zikreder.(4)
Temizliğin önem ve ehemmiyetini o dönemlerde takdir edemeyen Avrupalılar, Osmanlıya temizlik hastası insanlar gözüyle bakmışlar ve zaman zaman istihza konusu etmişlerdir. Nezafet ve nezâket müptelası dedelerimizde, bir yere büyük bir câmi, bir han (otel) bir kervansaray (konaklama tesisi) yaptılar mı, yakınına hamam yapma teamülü varmış, hamamlar böyle büyük binaların olmazsa olmazı imiş.
Bu sebeple Osmanlı diyârının her tarafı hattâ bazı köyler bile; büyüklü-küçüklü hamam ve temizlenme mekânları ile donanmış. Bunlardan paralı olanlar varsa da, büyük ekseriyeti vakıf olup, Müslim gayri Müslim ayırımı yapılmadan parasız hizmet verirler, masrafları buralara vakfedilen, gelir getiren vakıflardan karşılanırmış.
Umûmî hamamlarda Müslim-gayrimüslim, zengin-fakir hiçbir ayırım yapılmadığını şu misalden de anlayabiliriz ki; Mevlânâ hazretleri böyle bir hamamda kendisine yer açması için tellağın bir gayri müslimi kenara ittiğini görünce, çok üzülmüş, gerekli i’kazı yapmış ve o hamamdan yıkanmadan çıkmıştır. (5)
Grelot adındaki bir seyyahın “Relation Nouvelle d’un Voyage Kostantinople” isimli eserinde şöyle yazıldığı nakledilir:
“Dünyanın bütün milletleri içinde temizliğe İslâm cemiyetleri içinde Osmanlı Türkleri kadar riâyet eden tek bir millet yoktur. Bütün bu Müslüman milletler nezâfeti (temizliği) bir ana düstûr hâline getirmişler ve daha doğrusu dinlerinin esası şekline sokmuşlardır. İşte bundan dolayı bütün vücutlarını yıkayabilmek üzere birçok hamamlar yaptırmak mecburiyetinde kalmışlardır. Türkiye’nin belli başlı şehirlerinin hepsinde pek çok hamam vardır. Bunların birçokları Roma İmparatorlarının ılıcalarından hiç de aşağı değildir.
Bu hamamlara Türkler gibi, Hıristiyanlarla Yahûdiler de dâhil olmak üzere, her türlü insan kabul edilir. Çünkü bunlar umûmun menfaati ve herkesin temizliği ile sıhhati için yapılmıştır. Öyle zannediyorum ki, bu çeşit hamamlar, bütün şarklıların çeşit çeşit hastalıklara bizim kadar ma’ruz kalmamalarının en mühim sebebidir. Umûmî hamam ve helâlar çok temizdir. Çünkü bunları kirletmemeye herkes itina ettikten ve bilhassa “Meydancı” denilen temizlikçi de haftada en az bir defa Perşembe günleri temizledikten başka, umûmi helâların her hücresinde temizlik için mütemadiyen akan bir çeşme ve hiç olmazsa istenildiği zaman açılan bir musluk vardır.
Burada şunu itiraf etmeliyim ki o kadar zarûrî bir ihtiyaç olduğu halde bütün Avrupa’da ve bilhassa temizliğin başlıca ziynet olarak muhâfazası gereken büyük şehirlerde bizim için öyle bir kolaylık ve rahatlıktan eser yoktur. Bizim bütün şehirlerimizde dâimi bir hal olan ve halkı sıkan vaziyete Şark’ta katiyen tesadüf edilmez. Oralarda mâbetlerin dış duvarlarına, hürmetle yaklaşılması gerekir ve insan pislikleriyle kirletilmez.
Türkler Avrupa’da ekseriyetle tesadüf edildiği gibi insanların yemek yedikleri veyahut yıkanıp temizlendikten sonra tekrar yiyecekleri kaplarda köpeklerin yemesine müsâade etmezler. Frenklerin bu hali sık sık câiz görmelerinden dolayı onlardan “Köpekler” diye bahsederler. Çünkü Avrupa’da çok kere sofraya köpeklerin de kullanmış oldukları kaplarla yemek getirilir. ”(6)
M. De Thevenot şöyle demektedir: “Türkler çok yaşarlar ve az hasta olurlar. Bizim memleketlerdeki böbrek hastalıkları ve daha bir sürü tehlikeli hastalıkların hiç birini bilmezler. Öyle zannediyorum ki, Türklerin bu mükemmel sıhhatlerinin başlıca sebeplerinden biri de sık sık hamama gitmeleri ve yiyip içmedeki itidalleridir. Çünkü Türkler az yemek yerler. Hıristiyanlar gibi karma karışık şeyler yemezler. Umûmîyet i’tibâriyle içki âlemleri yapmazlar ve dâima idman yaparlar. ”(7)
Dipnotlar:
1-Munra Butler Johnstone, “Türkler Karakterleri, Terbiyeleri ve Müesseseleri” TDV Yay. Ank. 2008, s. 19.
2-Sabah Gazetesi, 03. 11. 2011.
3-İlber Ortaylı,“Osmanlı Sarayında Hayat”Yitik Hazine Yay.İst.2008, s.172.
4-Beynun Akyavaş, a. g. e. s. 92.
5-Mevlâna Celâleddin-i Rûmî, “Makaleler”, Konya Büyükşehir Belediyesi Yay. 2005. s. 112.
6-Ahmed Gürkan, İslâm Kültürünün Garbı Medenileştirmesi, Akçağ Yay. İst. 1969, s. 207.
7-Ahmed Gürkan, a.g.e, s. 205.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.