OSMANLILARIN ZENGİNLİKLERİ VE SOSYAL REFAHLARI (3)
14 Ocak 2019, Pazartesi 08:23Halk ve İdarecilerin Zenginliği:
Nicolae Jorga; Yavuz ve Kanûnî döneminde dünyanın en zengin devletinin ve milletinin Osmanlı olduğunu kaydeder.(1) Azamet ve ihtişâm dönemimizdeki bazı bey ve paşalarımızın, Avrupa krallarından daha zengin olduklarını târihler kaydeder.(2) Bir ramazan ayında 5000 altın zekât ve sadaka dağıtan paşalarımız vardır.(3) İstanbulda bir semte de adına veren Fâtihin vezîrlerinden Mahmud Paşa, iftara davet ettiği kişilere pilavın içinde nohut yerine nohut gibi yuvarlanmış altınlar ikramedermiş.(4)
Bu sosyal refaha imrenen bazı Rus askerlerinin savaşlarda Osmanlıya gönüllü esir olduklarını daha önce kaydetmiş idik.(5) Amerika kâşifi Kristof Kolomp, kendisine yardım edilmesi için Avrupa krallarına müracaat etmiş, bütün kapılar yüzüne kapanmış ve bu esnada Osmanlı sultanının hizmetine girmek için de müracaat ettiği, arşivlerin incelenmesinden ortaya çıkan gerçeklerdendir.(6)
1683’lü yıllarda yani Osmanlının fakirleşmeye başladığı dönemlerde bile 2. Viyana Kuşatmasında Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın uğradığı büyük hezimet sonrası Başkomutanlık Otağı düşmanların eline geçmiştir. Serdâr-ı Ekrem’in 14 odalı çadırına giren Leh Kralı Sobiesky, sevgili kraliçesine zaferini anlatan ünlü mektubu yazıyor ve başkomutan otağını, Avrupa saraylarından daha muhteşem ve zengin olarak tavsif ediyor ve şöyle diyor: “Serdârın otağındaki ihtişâm, zenginlik ve ince zevki anlatmakta aciz kalıyorum. Otağın içinde banyolar, küçük bahçeler, çeşmeler ve kuşlar var…Elime geçen en zengin ganimet eşyası arasında elmaslara boğulmuş bir kemer, elmaslı iki cep saati, yakutlar, inciler, gök yakutlar, en değerli seccade ve halılar ve daha yazamadığım bin çeşit harika var. Yeryüzünün en güzel ziblin (samur) kürklerini de unutmayalım. Ancak ordu hazinesini ele geçiremedim, her halde Türkler kaçırdılar. Yukarıda tavsif ettiğim şeyler hep serdârın kendi zati eşyalarıdır.”(7)
Kendisi de inanmakta zorlanıyor ama; Yılmaz Öztuna yaptığı araştırmalarda, Köprülü Fâzıl Ahmed Paşa’nın 1974 yılı Türkiye Cumhuriyeti bütçesinin yarısına yakın bir meblağa sahip serveti olduğunu kaydediyor.(8)
Osmanlı ve Ortadoğu Müslüman devletlerin bu zenginliği Haçlı şövalyelerinin cazibe kaynağı olmuş, Papa ve papazlar Haçlı Seferlerine insanları gönderebilmek için bu zenginliklerden ballandıra ballandıra bahsetmişler ve “buralarda kalmakla toprak ve para bulma imkânınız, müreffeh bir hayat yaşamanız mümkün değil, hiç olmazsa gidin hem kutsal beldeleri Müslümanlardan kurtarın, hem de onların sahip oldukları zenginliklere siz sahip olun”(9) diye hem dinî hem de menfaat yönünden onları motive etmişlerdir. Çünkü; o dönemde Avrupa’daki miras anlayışına göre bir kişi ödlümü, bütün serveti ve unvanları büyük oğluna geçer,(10) geri kalan evlatları yokluk, kıtlık ve sefâlet içinde sürünürlerdi. Bu sebeple Avrupa acınacak durumda idi. Doğu ile ilgili anlatılanlar onların hayal dünyalarını süslemiş ve ne tatlı hayallerle yola çıkmışlar ama yüzde onu ancak muratlarına erebilmişler, yüz sene süren bir Kudüs Krallığı kurmuşlar ama neticede onlarda Ortadoğu’nun kızgın kumları arasında yok olup gitmişlerdir.
Osmanlı milletinin şefkat ve merhamet timsâli olması ve çok güzel bir vakıf sistemi geliştirmeleri sebebiyle Osmanlı diyârında dilenciler -yabancı seyyahların tabiriyle- yok denecek kadar azdır.(11) İttihat ve Terakki dönemine gelinceye kadar da halkın ana gıda maddelerine zam yapılmamıştır.(12) Bu hususta “Fakirin ekmeği ile oynayanın sonu iyi olmaz” gibi atasözleri şuyu bulmuştur. Gerçekten Osmanlı Sultanları halkın ekmeği ile kimseye oynatmamışlardır. Çok munis ve merhametli olan 3. Selim bile eksik ekmek çıkardığı tesipit edilen ve birkaç defa tenbih edilen ama bir tebdil gezmesi esnasında ekmeği yine eksik çıkan fırıncıyı fırınının önünde idam ettirmiştir.(13)
Şurası da çok önemli ki; o dönem Avrupalıların, bugünde Arap zenginlerinin yaptığı gibi Osmanlı zenginliklerini, heykele, taşa, tuğlaya, şato ve malikânelere, lüks ve israfa sarf etmemiş, Vakıflar bölümünde izah ettiğimiz şekliyle insana yatırım yapmıştır. Osmanlı bugün bunun için unutulmuyor, gün be gün artan bir sevgi ve iştiyakla dünya Osmanlıyı arar hale gelmektedir.
Dipnotlar:
1- Nicolae Jorga, a. g. e. s. 104.
2- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 4, s. 486.
3- Avni Arslan-Ziya Demirel, a. g. e. s. 166.
4- M. Uğur Derman, “Ömrümün Bereketi”, Kubbealtı Yay. İst. 2013, s. 71.
5- Târih ve Medeniyet Dergisi, sayı 11, s. 24.
6- Erhan Afyoncu, “Yavuzun Küpesi” Yeditepe Yay. İst. 2010, s. 77.
7- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 5, s. 246; c. 6, s. s. 37, 125.
8- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 5, s. 246; c. 8, s. 419.
9- Cüneyt Kanat-Devrim Burçak, “Sorularla Haçlı Seferleri”, Yeditepe Yay. İst. 2013, s. 34.
10- Halil İnalcık, “Târihçilerin Kutbu Halil İnalcık Kitabı”, İş Bankası Yay. İst. 2013, s. 406.
11- Ogier Ghiselin De Busbecq,“Türkiye'yi Böyle Gördüm”,Terc.1001 Temel Eser,Târihsiz,s. 98.
12- Târih ve Medeniyet Dergisi, sayı 4, s. 44.
13- Halil İnalcık, “Târihçilerin Kutbu Halil İnalcık Kitabı”, İş Bankası Yay. İst. 2013, s. 455.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.