Osmanlının Askerî Gücü (2)
10 Eylül 2020, Perşembe 09:20George William Frederick Howard, “Türk Sularında Seyahat” isimli kitâbında Türk gemi topçularının, İngiliz topçularından daha başarılı olduklarını yazar.(1)
Târihçi Yılmaz Öztuna (1930-2012) merhum; 15. ve 18. Asır arası Osmanlı donanmasının, dünyânın diğer bütün donanmalarından daha üstün ve daha güçlü olduğunu yazar.(2)
“Toprakları bir ara, 23.337.600 km kareye yâni takriben 23,5 milyon km. kareye ulaşmıştır.(3) O günkü Osmanlı toprakları üzerinde bugün 60’dan fazla müstakil devlet ve cumhuriyet vardır.(4) Osmanlı o dönemde Avrupa’nın tamamını Îrân yüzünden fethedememiştir. Çünkü Osmanlı Balkanlara sefere çıktığında, gücünün yarıdan fazlasını Îrân karşısında doğuda bırakıp gitmek mecburiyetinde kalmıştır. Çünkü Îrân târihte hiçbir Hristiyan veya gayri Müslim devletle savaşmamış ama fırsatını bulduğu her an Osmanlıyı arkadan vurmaktan çekinmemiştir.”(5)
Osmanlıda askerlik bir meslekti. Bu mesleği tercih eden kişiler ömrünü ordu mensubu olarak tamamlar, kazandığı bilgi ve tecrübelerinden istifâde edilirdi. Dikkat edilirse bugün ABD de aynı usulü uygulamaktadır. Ecdâdın bu usulünün en iyi metot olduğu kanaatine varınca Türk silâhlı Kuvvetleri de son zamanlarda bu metodu uygulamaya ‘Profesyonel ordu’ oluşturmaya başlamıştır. Dünyâda maaşlı, devamlı ve düzenli ilk orduyu Osmanlı kurmuştur.(6)
Prof. Dr. Halil İnalcık hocamıza göre; Sultan Murat Hüdavendigar ilk muvazzaf orduyu Yeniçeri adıyla 1363 de kurmuş, halbuki Avrupa’da ilk muvazzaf ordu 1450 yılında Fransa kralı Vll. Charles tarafından kurulmuştur.(7)
Kore savaşları sırasında bir Amerikan bataryasının isâbet alıp parçalanmasından dört dakika gibi kısa bir süre sonra, Amerikalılar, bataryayı tekrar kurup ateşe başlamışlar. Bu çok süratli ikmal karşısında bizim binbaşımızın hayretini gizleyemediğini görünce, Amerikalı general; “Bütün dünyâ ikmal teşkilatlarını etüt ettik. En mütekâmil olanının Osmanlılarınki bulunduğunu görerek onu kabul ettik. Bu sizden gelme bir usulün günümüze uyarlanmasından başka bir şey değildir” demiştir.(8) Türk kütüphânelerinde, özellikle Osmanlı Devlet Sistemi üzerine araştırmayı en çok ABD’liler yapmaktadır.(9) Dedelerimizin teknik ve taktiğini öğrenip, kendi devletlerinde tatbik ediyorlar. Bu durum birçok hususta görülür. Osmanlı’da pâdişah değişince üst düzey bürokratlar otomatikman müstafi sayılırdı.(10) Bugün ABD de aynı usul uygulanmaktadır.
Târihçi Murphey’e göre; Osmanlının gerilemesi, onların Avrupa’nın yeniliklerine kapalı kalmalarından değil, bilakis Avrupa’nın onlara her hususta ambargo uygulamasından,(11) ve Batılının bir çok hususta Osmanlı’ya iftira atmasından, aşırı düşmanlık yapmasından dolayıdır.(12)
Batı’ya karşı Osmanlı’da 1600’lü yıllara kadar üstünlük kavramı,(13) 1800’lü yıllara kadar eşitlik kavramı, ondan sonrada aşağılık kavramı hâkim olmuştur. Osmanlının son dönemlerinde ve günümüzde medenî kelimesi, Batılılaşma veya Avrupalılaşma mânâsına kullanılır olmuştur.
Osmanlı 1600’lü yıllara kadar sâdece askeri gücüyle temâyüz etmemiş, taktik ve ekonomik gücüyle de öne çıkmıştır. Fâtih Rumeli Hisârını 4 ayda yaptırmıştır.(14) Cumhuriyet döneminde yapılan tamiratı ise 7 seneden fazla sürmüştür. Kars Kalesinin 27 günde inşa edildiğini târihler zikreder.(15) Târihçi Hammer; Osmanlı dünyânın büyük nehirlerinden olan Tuna üzerine, Sava nehri üzerine 5 günde taş köprü yapıp askerlerini geçirdiklerini kaydeder.(16)
Osmanlı ta 16. Asırda, Kanûnî döneminde Karadeniz’i Hazar Denizine bağlayacak Don-Volga projesi, Akdeniz’i Kızıldeniz’e bağlayacak Süveyş Kanalı Projesi gibi Mega projelerle uğraşmış, ama Haçlıların devamlı tâcizlerinden dolayı gerçekleştirememiştir.(17) Ruslar ancak Don-Volga projesinin bir bölümünü 20. Asırda yâni 1952 yılında gerçekleştirebilmiştir.(18) Yâni bizim dedelerimizin hayallerine Ruslar 5 asır sonra ulaşabilmişlerdir.
Dipnotlar:
1- George William Frederick Howard, “Türk Sularında Seyahat 1853”, Tercüman 1001 Temel Eser, İst. 1978, s. 50.
2- Yılmaz Öztuna;“Târihten Yapraklar”, MEBYay.1000 Temel Eser Serisi,İst.1985, s. 86, 161.
3- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 4, s. 488.
4- Târih ve Düşünce Dergisi, Ağustos 2000, sayı 10, s. 33.
5- Târih ve Medeniyet Dergisi, sayı 14, s. 21.
6- Hammer, a. g. e. c. 1, s. 97.
7- Halil İnalcık, “Osmanlı Devrinde Türk Ordusu” Türk Kültürü Dergisi Sayı 375, Tem¬muz 1994, s. 387; H. İnalcık, “Rönesans Avrupası”, İş Bankası Yay. 2011, s. 102.
8- Sâmiha Ayverdi, “Ne İdik Ne Olduk”, Hülbe Yay. 1985, s. 118.
9- İbrâhim Refik, “Ulu Çınarın Gölgesinde”, Albatros Yay. İst. 2004, s. 45.
10- Yılmaz Öztuna, a. g. e c. 9, s. 7; c. 13, s. 36.
11- Mus¬tafa Armağan, “Osmanlı İnsanlığın Son Adası”, DA yayınları, İst. 2002, s. 191.
12- John Freely, “Osmanlı Sarayı”, Çev. Ayşegül Çetin, Remzi Kitabevi, İst. 2000, s. 216.
13- 1606 yılına kadar, dünyâ protokol kurallarına göre, bütün kral ve imparatorlar proto¬kolde resmen Osmanlı sadrazamı seviyesinde tutulmuş, Avrupa kral ve impa¬ratorları tara¬fından da kabul edilmiştir. Yılmaz Öztuna, a. g. e. c. 5, s. 83, c. 3, s. 396; İ. Hâmi Dâniş¬mend, “Târihe Hakîkatler”, c. 1, s. 288.
14- “Oruç Beğ Târihi”, Tercüman Yayınları, 1972, s.107.
15- Yılmaz Öztuna, a. g. e. c. 4, s. 406-417-436.
16- Hammer a. g. e. c. 3, s. 46-53; Öztuna, Türkiye Târihi, c. 3, s. 333, 372.
17- Halil İnalcık, “Târihçilerin Kutbu Halil İnalcık Kitabı”, İş Bank.Yay. İst. 2013, s.155.
18- Erhan Afyoncu, “Osmanlı’nın Hayâleti”, Yetitepe Yay. Ekim 2005, s. 139; Ahmet Şimşirgil, “Kayı-5”, Timaş Yay. İst. 2013, s. 27. 30.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.