Osmanlının Ekonomik Gücü ve Sosyal Refahı
17 Eylül 2020, Perşembe 09:10Batı medeniyetinin merkezinde menfaat vardır. Bâzıları onlar için; “mabutları para, mâbetleri banka” der. Osmanlı medeniyeti ise farklı bir medeniyettir. bâzıları “Osmanlı Medeniyeti hümânist bir medeniyet idi” derler. Bence bu yanlış bir tabir. Çünkü Osmanlı sâdece insan odaklı bir medeniyet değil, canlı odaklı bir medeniyettir.
Bütün canlılara; insan-hayvan, kurt-kuş, Müslim-gayri Müslim ayırımı yapmadan hizmet veren, şefkat ve merhamet gösteren bir medeniyettir. Osmanlının ruh terbiyesini, Osmanlının canlı hassâsiyetini şu tek cümle gâyet net ifâde eder: “Karıncayı bile incitme deme, “bile” sözünden karınca incinir.”
Kurdukları vakıflar ve hayır eserleri bunun en güzel örnekleridir. Osmanlı medeniyetinin dilencisi olmayan bir medeniyet olduğunu, yâni Müslim gayri Müslim herkese yardım ettiğini, onun can düşmanı olan Batılılardan fanatik olmayanlar ifâde ve itiraf etmektedirler.(1)
Avrupalılar hiçbir zaman yaptıkları yardımlar husûsunda böyle tarafsız ve hoşgörülü olmamışlar günümüzde de olamıyorlar. Yapar göründükleri yardımlar husûsunda mutlaka bir menfaat bir maksat gözetirler. Muhatapları olan fakirlerden; dinlerini, inançlarını, bedenlerini, onurlarını, vatanlarını, hattâ nâmuslarını isteyebilirler.
İstiklal Savaşı günlerimizin önce kahraman, sonra hâini(!) olan, Çerkes Ethem’in çocukları yurt dışına kaçmışlar, zarûrete düşmüşler, Fransız Yardım kuruluşuna müracaat etmişler, onlar “biz ancak Hristiyan olanlara yardım yapabiliriz” deyince, mecburen isimlerini değiştirmişler eşi Seher hanımın adı Eva, erkek çocuğunun adı da Josep olarak değiştirilmiş ve vaftiz olduktan sonra ancak yardım alabilmişlerdir.(2)
Dün öyleydi de bugün farklı mı? Hayır. Bugün Avrupa’da birçok yardım kuruluşları, yardım yapacakları insanlara kimlik sorup kendi dinlerinden değilse, memleketlerine sığınan mültecilere yardım yapmıyorlar. Almanya'nın Essen şehrinde “Essener Tafel” adında gıda yardımı yapan bir kuruluş, gelenlerin yüzde 75'i yabancı olunca Alman olmayanlara yemek vermeyeceklerini açıkladı.(3)
Kanada, İsveç, Norveç gibi, toprak büyüklüklerine rağmen nüfus yoğunlukları gâyet az olan Hristiyan devletler, mülteci kabul etmezken, 4 milyona yakın mülteci barındıran Türkiye’ye söz verdikleri yardımları bile yerine getirmeyip, yine de Türkiye’yi her platformda tenkit eden Batılıların, ne kadar riyâkâr ve vicdansız bir politika izledikleri, bütün dünyâya örnek olmalı ve ders alınmalı. Kucağında küçük çocuğu ile kaçan mülteciye çelme takıp yere yuvarlayan batılı gazeteciler de hâlâ hâfızalardan silinmiş değil.(4) Bugün mültecilere yaptıkları insanlık dışı muamelelerin detaylı anlatılmasına gerek yok. Çünkü gayri insânî uygulamalar hergün medyaya intikal etmekte ve görülmektedir.
Osmanlı devletinde akıl hastalarına Bimarhânelerde son derece şefkatle muamele edilip ceviz karyolalarda, ipekli çamaşır ve çarşaflarda yatırılıp, mûsiki ile tedâvi edilirken, aynı dönemde Avrupa da akıl hastaları ruhuna şeytan girmiş denilerek diri-diri yakılmakta idi. İstanbul’daki Bimarhâneleri gören Avrupalı seyyah Mongeri Pere; “Burası Avrupa’nın asırlar sonra tahayyül edeceği bir hayat müessesesidir” demiştir.(5) Dedelerimizin asırlar önce uyguladığı bu mûsiki ile tedâviyi ABD ancak 1956 yılında uygulamaya başlamıştır.(6) Bursa başşehir iken, orayı gezen Fransız seyyah Bronguiere’nin: "Bizde ayakkabılı köylü, onlarda da ayakkabısız köylü yok" diye kıyaslamış ve o günkü Avrupa’nın sefil durumunu gözler önüne sermiştir.(7)
Nicolae Jorga; “Yavuz ve Kanûnî döneminde dünyânın en zengin halkı ve en çok harcama yapan insanları Türklerdir.”(8) diye yazar. Aynı dönemde Şeyhülislâm Ebussud Efendi’ye bugünün râyicine göre 151.200 dolar aylık maaş verildiği hesap edilmiştir.(9)
O dönem Sivas Belediyemizin bütçesinin 20 milyon altın olduğu, aynı dönemde Fransa Birleşik Krallığının bütçesinin 4 milyon altın, İngiltere Krallığının bütçesinin 3,5 milyon altın olduğu, azamet ve ihtişâm dönemlerimizde,(10) bâzı paşa ve beylerimizin Avrupa krallarından daha zengin oldukları târihi realitelerdendir.(11)
Aynı dönemlerde Fransa’ya, İsveç’e, Rusya’ya borç vermişiz.(12) 1570’lerde Osmanlının hem askerî, hem ahlâkî yönden Batıdan çok çok üstün olduğunu batılı elçiler ve yazarlarda kabul edip itiraf etmişler, “dünya imparatorluğunun bir adayı varsa o da Osmanlı sultanıdır” demişlerdir.(13)
Dipnotlar:
1- Du Loir’in “Les Voyages du Sieur Du Loir”, Paris 1654, s. 191; Ahmet Gürkan, a. g. e. s. 217’den naklen.
2- Derin Târih Dergisi, sayı 35, Şubat 2015 s. 83.
3- www. milliyet. com. tr › dünyâ › Haber 23 Şub 2018.
4- https://www.youtube.com/watch?v=Vwy0T6NFVOY
5- İbrâhim Refik, “Ulu Çınarın Gölgesinde”, Albatros Yay. İst. 2004, s. 158.
6- Ergün Göze, “Soruşturma”, Türk dünyâsı Araştırmaları Vakfı Yay. İst. 1987.
7- İlhâmi Masar, “Bir Ömür Boyunca”, Boğaziçi Yayınları. İstanbul l974, s. 81.
8- Nicolae Jorga “Yenilmez Türk-Kanûnî ve Dönemi”, Almancadan Çev. Nilüfer Epçeli, Yeditepe Yay. İst. 2008, s. 104.
9- Târih ve Medeniyet Dergisi, sayı 18, s. 46. O zamanlar ilim adamına verilen bu yük¬sek meblağlar, şimdilerde ise topçulara, popçulara veriliyor. Mustafa Denizli’nin maaşı 75000 $ Milliyet Gazetesi, 01. 01. 2000.
10- İ. Hâmi Dânişmend, “Târihî Hakîkatler”, a.g.e. c.1, s.286.
11- Bütün dünyâ Dergisi, Başkent Ünver. Yay. Sayı 2011/05, s. 142.
12- Yılmaz Öztuna a. g. e. c. 6, s. 322; Târih ve Medeniyet Der¬gisi, sayı 6, s. 28.
13- Geraud Poumaredez, “Haçlı Seferine Son Çağrı” Yeniçağ Avrupa’sında Osmanlı İmgesi, Çeviren İsmet Birkan, İletişim Yay. İst. 2010, s. 67.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.