OSMANLININ İÇKİ, KUMAR BİLMEDİKLERİ (2)
20 Şubat 2018, Salı 07:33600 senelik dönemde bunların içinden veliyullah mesabesinde sultanlar çıktığı gibi günahkâr olanlar, İslâm’a muğayir ve muhalif işler yapanlar da çıkmıştır. Fert bazında bunlar olmuştur. Ama hiçbirisi temelde bunlara karşı gelmemiş, Allah’ın emirlerini inkâr etmemişlerdir. Bunlar Peygamber değil ki, hepsi masum ve mahfuz olsun.
Osmanlı sultanlarından Yıldırım, 4. Murad, Abdülmecid,(1) gibi bazılarının içki içtiğine dair bazı müphem rivâyetler vardır. Ama bunlar yalnız rivâyettir. Bu sultanların içki içtiğini gören ve “içiyordu” diyebilen insanlar yoktur. Târihiçi Naima’nın bazı kayıtlarında;(2) bazı hal ve hareketlerinden veya bazı rahatsızlıklarından dolayı yakıştırmalar vardır. Bunlar içiyorsa bile açıktan, ayan-beyan, pervasız ve maiyetinin yanında olduğuna dair târihî kayıtlar yoktur.
Osmanlı sultanları içinde ilk içki içen pâdişahın Yıldırım Bayezid olduğu zikredilir. Onu içkiye Sırp asıllı eşi Prenses Mara’nın alıştırdığı rivâyet edilir. Bursa Ulu Câmii, inşaatı tamamlandığı zaman, Yıldırım Bayezid, bütün halkın saygı gösterdiği Emir Sultan ile beraber açılış törenine gitmiş, büyük eserin hiç bir eksiği olmadığından emin olan Kahraman Pâdişah, ünlü mutasavvıfa şöyle bir sual sormuş:
“Acaba bir eksiği var mı, ne dersiniz?” Emir Sultan da hiç çekinmeden şu cevabı vermiştir;
“Evet, çok büyük eksikleri var. Her köşesine kendiniz ve maiyetiniz (aileniz-beraberinizdekiler) için birer meyhane yaptırmayı unutmuşsunuz.” Çok kızan Yıldırım;
“O ne demek? Beytullah’ın içinde meyhane mi olur?” diye haykırınca Emir Sultan; “Asıl Beytullah insanın kalbidir!.. Sen onu meyhane hâline getirmekten utanmadıktan sonra, şu cansız taştan binanın etrafına bir iki meyhane kurdursan ne çıkar?” diye cevap vermiş ve rivâyete göre bu olaydan sonra Yıldırım içkiyi bırakmıştır.(3)
Başta Prof. Dr. Ahmed Akgündüz başta olmak üzere birçok ilim adamı ve târihçiler, bunu bile kabul etmiyor, yani eşi Mara (Marya) sultan tarafından az bir sürüde olsa içkiye alıştırıldığını bile kabul etmiyorlar ve Ankara hezimeti için uydurulmuş bir senaryodan başka bir şey değildir diyorlar.(4)
Son zamanlarda Osmanlıda iman ve inanç zafiyeti oluşmuş, her hususta başlayan dejenerasyon içki hususunda da olmuş, birazda içlerinde yaşayan azınlıkların tesiriyle içki, kumar, fuhuş gibi olumsuzluklar çoğalmıştır.
Fakat bunun bile bir adabı olur, bugünkü mânâda kimse küfelik tâbir edilen duruma düşmez, kendini rezil etmez, etrafa zarar vermez, pervasız davranıp başkalarına kötü örnek olmaz, herkesten saklı gizli bir kenarda bu işi yaparmış.(5)
Bazıları bu söylenenlere itiraz ediyor ve “Divan Edebiyatının her satırı buram buram içki, işret, mey, kadeh, sevgili, saki, kokuyor. Hal böyle olunca Osmanlılar içki müptelası değildi” diye nasıl söylenir gibi sözlerle itiraz ediyorlar.
Dolayısıyla Divan Edebiyatı diye ma’ruf olan tür, tasavvuf menşelidir. İlham-ı Nebi ile beslenir. Derûnî ve nezihtir. Kullanılan sözler, kelimeler ve semboller fizikî gibi görünse de, çoğu zaman lâhûtî ve manevîdir. Bu sebeple Dîvan Şiirinde demhane, meyhane, mey, içki, şarap, kadın, aşk…
Bunların hepsi mecaz mânâdadır, yani ilahî aşkla insanı sarhoş edecek, mânevî hazza içki denmiştir, gerçek mânâsı çok az kullanılmıştır. En muttaki ve mütedeyyin adamlar bile meselâ; Şeyh Gâlib gibi Mevlevî dedeleri, hayatta ağzına içki koymayan Fâtih Sultan Mehmed, Kanûnî Sultan Süleyman gibi Osmanlı sultanları, Şeyhülislâmlık makamına kadar yükselen Yahya Efendi gibi din âlimleri, tarîkatların şeyhleri ve dergâh mensupları…
Bu kelimeleri şiirlerinde kullanmışlardır, hâlbuki bunların içki ve meyhane ile hiç alakaları yoktur. Ama bu hususu hakkıyla anlayamayan günümüz aydınları! Bunların içki kullandıklarına hükmetmişler ve yazılar yazmışlardır.(6)
Fâtih, Amasya’da sancak beyi olan oğlu Beyazid’i etrafındaki bazı kişilerin bazı mükeyyeflere (keyif verici şeylere) alıştırdıklarını duyunca, onun ilmi, irfanı ve terbiyesi ile görevli kişilere tehdit dolu mektuplar yazmıştır,(7) kendi yakınında içki kullandığını duyduğu kişileri de cezalandırmıştır.(8)
Allah Resulünün övdüğü, taltif ve takdir ettiği bir insana içki isnat etmek, iftiraların ve târihî hataların en büyüğü ve en insafsızıdır. Fâtihin, altında mührü olan fermanlarda bile açıkça içki takbih edilmiş, cezaları tayin edilmiş ve Şer’iye sicillerindeki kayıtlara göre içki içinler o dönemde cezalandırılmışlardır.
Dipnotlar:
1- A.Ragıp Akyavaş, “Üstad-ı Hayat-1”, TDV Yay, Ankara 2005, c, 1, s. 262.
2- Naima Târihi, c, 3, s. 164.
3- İsmail Hâmi Dânişmend,“Târihi Hakikatler”,Tercüman Gazetesi Yay.1979, c.1, s. 476.
4- Ahmed Akgündüz-Said Öztürk,“Bilinmeyen Osmanlı”,Osmanlı Araş.Vakfı Yay.1999 İst.s.60.
5- İskender Pala, “Perîşan Güzeller”, Kapı Yay. İst. 2004, s. 10.
6- İskender Pala, “Tavan Arası”, Kapı Yay. İst. 2008, s. 139.
7- Sâmiha Ayverdi, “Ebedî ve Mânevî Dünyası İçinde Fâtih”, Kubbealtı Yay. İst. 2008, s. 256.
8- İskender Pala, “Efsane Güzeller”, Kapı Yay. İst. 2004, s. 50.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.