Osmanlının Sanat ve Estetik Anlayışı (5)
26 Kasım 2020, Perşembe 08:42İnsan odaklı Osmanlı medeniyetinin kırılma noktası, çöküşe doğru gidişi, 4. Murad, Sultan İbrâhim ve 4. Mehmed dönemlerinde çıkan “Kadızâdeler Hareketi” ile başlamıştır.
Kadızâde Mehmet Efendi (1582-1635), katı tutumu, dar görüşleri ve İbni Teymiyeci fikirleri ile vatanın, milletin, memleketin yararına atılan her türlü adımı, “bid’attir, hurâfedir, kâfiri taklittir” diye reddetmiş, yenilikleri sekteye uğratmış, zaman zaman devlet idârecilerinin de desteğini alan bu akım, Osmanlı ilim ve medreselerinin dejenere olmasının başlangıcı olmuştur.(34) Köprülü Mehmet Paşa (1575-1661) geniş selâhiyetlerle sadrazam olur olmaz, bu insanların İslâm’a ve İslâm Medeniyetine verdiği zararları gayet iyi bildiği için, hemen bu akıma mensup din görevlilerini sürgün etmiştir.(35)
Osmanlının bu gerileme ve yozlaşma dönemlerinde medreseler de bozulmuş, ilim adamları eski vasıflarını kaybetmiş, müspet ilim sâhibi insanlar azalmış, horlanmış, izzet, ikram ve itibar tasavvuf ve tarîkat erbâbına kaymıştır.(36) Halk câhilleşmiş ve tercihlerini onlardan yana kullanmaya başlamışlar, tekkeli-medreseli kavgaları büyümüştür.(37) Medreselerden astronomi, felsefe, mantık gibi dersler kaldırılmış,(38) İsrâilî ve hurâfî bilgileri ihtiva eden kitaplar, ders kitâbı olarak okutulmaya başlanmıştır. Osmanlı, medrese talebelerini askerlikten muaf tuttuğu için, son zamanlarda daha da sıklaşan savaşlardan kurtulabilmek için medreseler, asker kaçakları ile dolup taşmıştır.(39) Rüşvetle, hatır ve gönül ilişkileri ile talebe kimlikleri verilmiş, beşik uleması diye akla ve hayâle sığmayan bir uygulama başlamış ve 13-14 yaşındaki çocuklara müderrislik (profesörlük) unvanları satılmaya başlanmıştır.(40)Kısaca bir zamanlar ilim ve irfân yuvası olan bu müesseseler son zamanlarda film ve fitne yuvaları olmuşlardır.
Osmanlının son zamanlarında her yeniliğe karşı çıkan bu bozulmuş medrese mensupları; kafalarına uymayan veya menfaatlerine dokunan bir uygulama söz konusu olduğu veya başladığı zaman, gûyâ medreselerdeki bu büyük âlimler tarafından(!) Rüyalar görülür, Hz. Peygamber onlara o işin bid’at ve hurâfe olduğunu söyler,(41) onlar câmi vaizlerine haber gönderirler, konu câmilerde, kürsülerde minberlerde işlenir, o yenilikten ve memleket için hayırlı işlerden vazgeçilmesi sağlanır, aksi halde isyanlar, ihtilaller, infialler başlayıverirmiş. Özdemiroğlu Osman Paşa Yemen görevinden dönerken getirdiği kahveye bile bu karakterde olan insanlar bid’at diye karşı çıkmışlardır.
Osmanlının son zamanlarında ki din adamları, hocalar ve vaizlerin bazılarının nekadar câhil ve bağnaz olduklarını dile getirmek için Mehmet Akif Ersoy şöyle demiştir: “Doğrusu bu herifleri dinledikçe, gençlerdeki dinsizlik modasını hemen hemen mazur göreceğim. Eğer dinin ne olduğunu bunlardan öğrenseydim, mutlaka ben de dinin en büyük düşmanı olurdum.”(42)
İmam Hatip Okulları sâyesinde, bizim memleketimizde asgariye inmiş olsa da; İslâm âleminde bu zihniyetteki kafalar hâlâ tükenmiş değildir. 1995 yılında, Özbekistan’da icra edilen; “İslâmî Değerlerin Geleceği Sempozyumunda” cereyan eden şöyle bir olay anlatılır. Zikri geçen sempozyum icra edilir. Sempozyum heyeti bir yere yemeğe giderler. Sofrada çatal-kaşık yoktur. Bizim Profesörlerden birisi isteyince, bağnaz bir Özbek; “Hazreti Peygamber döneminde çatal-kaşık mı vardı? O elleriyle yerdi” deyince bizim Profesör: “Doğru ama O’nun döneminde takside yoktu. Gideceği yere deveyle giderdi. Buraya ne güzel Mersedes taksilerle geldik, o zaman onlara da binmeyelim” deyince bozulmuş ve bir cevap verememiş. İşte bağnazlık ve yobazlık diye buna derler.(43)
Sâmiha Ayverdi rahmetli Osmanlı evlatlarının bugünkü düştüğü zillet durumunu bir türlü tolere edemiyor (hazmedemiyor) ve şöyle serzenişte bulunuyor: “Neden o zirvelerden bu zırvalara, çukurlara indik? Neden yeri göğü titreten sesimiz kısıldı? Neden sadaka verdiğimiz milletlerin iânesine el açar duruma geldik?”(44)
Yüce Allah şöyle buyurur: “…Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.”(45)Nitekim Müslümanlar kendilerini değiştirdikleri, îmânlarından, inançlarından, ihlaslarından tâviz verdikleri, sâfiyetlerini korumadıkları için Allah onları değiştirmiş ve bin sene dünyâya medeniyet damgalarını vuran insanlar, bugün Haçlıların ve bir avuç Yahûdi’nin oyuncağı ve kepâzesi olmuşlardır. Allah bizlere İslâmî şuur ve basîret lütfeylesin.
34- Ahmet Turan Yüksel, a. g. e. s. 125; Ahmet Şimşirgil, “Kayı-6”, Timaş Yay. İst. 2015, s. 225. Zeynep Dramalı, “Târihi Tersten Okumak”, Yetitepe Yay. 2015, s. 317.
35- Sâmiha Ayverdi, “Türk Târihinde Osmanlı Asırları-2”, Damla Yay. İst. 1978, s. 85.
36- Halil İnalcık, “Söyleşiler ve Konuşmalar” Profil Yay. c. 1, İst. 2013, s. 224.
37- Mustafa Kara, “Niyazi-î Mısrî”, TDV Yay. Ank. 2006, s. 63.
38- Kâtip Çelebi, “Mîzânü’l-Hak fî İhtiyâri’l-Ehakk”, Marifet Yay. İst. 2001, s. 42; Yaşar Sarıkaya, “Ebû Said Hâdimî”, Kitap Yayınevi, İst. 2008, s. 86.
39- Mahmud Soydan, “Ankaralı’nın Defteri”, Türkiye İş Bankası Yay. İst. 2007, s. 53; Mahmud Muhtar Paşa, “Rumeli’yi Neden Kaybettik?”, Örgün Yay. İst. 2007, s. 194.
40- A. Turan Yüksel, “İslâm’da Bilim Târihi” Kitap dünyâsı Yay. Konya 2002, s. 140.
41- Ali Rıza-Mehmed Gâlip, “Geçen Asırda Devlet Adamlarımız-2” Tercüman 1001 Temel Eser, İst. 1977. s. 24.
42- Ahmet Hamdi Akseki (Sempozyum), Yay. Hazırlayanlar Hüseyin Arslan-Mehmet Erdoğan, TDV Yay. Ank. 2005, s. 89.
43- İslâmî Değerlerin Geleceği Sempozyumu, s. 190.
44- Sâmiha Ayverdi, “Ne İdik Ne Olduk”, Kubbealtı Yay. İst. 2007, s. 16.
45- Rad Sûresi, 11.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.