OSMANLININ VASİYETLERİ VE NASİHATLERİ (4)
04 Aralık 2018, Salı 08:59Sultan 2. Murad’ın Vasiyeti:
“Merkadimin (kabrimin) üstünü kapatmayın ki rahmetle nurdan mahrum kalmayayım. Bir yüzüğüm var, helâl malımdır, onu satın ve tükeninceye kadar Kurr’an okutun” diye vasiyet etmiştir.(1)
Fâtih Sultan Mehmed’in Eşsiz Vasiyetnâmesi:
Osmanlının nasıl bir sosyal zihniyete sahip olduğunu anlamak için, Allah Resûlün dilinden övülen Fâtih’in şu vasiyetine bakıvermek yeterli olur sanırım:
“Ben ki, İstanbul Fâtihi abd-i âciz (âciz kul) Fâtih Sultan Mehmed, bizâtihi alın terimle kazanmış olduğum akçelerimle satın aldığım İstanbul’un Taşlık mevkiinde kâin (bulunan) ve mâlumu’l-hudut olan 136 bap (parça) dükkânımı aşağıdaki şartlar muvacehesinde (doğrultusunda) vakfı sahih eylerim:
Bu gayri menkulâtımdan (taşınmaz mal) elde olunacak nemalarla (gelirlerle) İstanbul’un her sokağına ikişer kişi tâyin eyledim. Bunlar ki, ellerindeki bir kap içinde kireç tozu ve kömür külü olduğu halde, günün belirli saatlerinde bu sokakları gezeler. Sokaklara tükürenlerin, tükürükleri üzerine bu tozu dökeler ki, yevmiye 20’şer akçe alsınlar, ayrıca 10 cerrah, 10 tabip ve 3 yara sarıcı tâyin ve nasp eyledim (görevlendirdim). Bunlar ki, ayın belli günlerinde İstanbul’a çıkalar, bilâistisnâ (istisnasız) her kapıyı vuralar ve o evde hasta olup olmadığını soralar, var ise şifâsı ya da mümkünse şifâyap olalar (şifa vereler).
Değilse, kendilerinde hiçbir karşılık beklemeksizin Dârülaceze’ye (huzurevine) kaldırılarak, orada salâh (ferah) bulduralar... Ayrıca külliyemde inşa eylediğim imarethanede (aşevi) şehit ve şühedanın harimleri (aileleri) ve Medîne-i İstanbul fukarası yemek yiyeler. Ancak, yemek yemeye veya almaya bizâtihi kendileri gelmeyip, yemekleri güneşin loş bir karanlığında ve kimse görmeden kapalı kaplar içerisinde evlerine götürüle.”
Fâtih Sultan Mehmed vefat ettiğinde oğlu Cem Konya vâlisidir ve 22 yaşındadır. Kardeşi Beyazid ile yaptığı taht mücâdelesini kaybedince Hacca gitmiş, dönüşte Rodos Şövalyelerinin eline düşmüş, Vatikan’da Papa’ya teslim edilmiştir. Papalık Cem Sultanı Ağabeyi Beyazid’e karşı şantaj vesilesi yapmış, Osmanlıdan tâvizler koparmıştır. Ayrıca Papalığın Osmanlı içine fitne sokmak, kardeş kanı akıtmak, bir Haçlı Seferi düzenleyip başına Cem Sultanı geçirmek gibi çok süfli planları olmuş ama o uyanık şehzâde bu tuzaklara düşmemiştir.
Yıllar süren çileli esaret hayatından sonra Sultan Cem vefat edeceğini anlayınca(2) yanında bulunan sadık adamlarına, Batılıların habis niyetlerine de muttali olduktan sonra şu vasiyette bulunmuştur: “Na’şımı Darü’s-selâma(İslâm beldesine) götürmeye gayret sarf ediniz. Sakın ola Frengistan’da bırakmayınız ki, düşmanlarımız benim namıma hareket edip İslâm memleketlerine saldırmasınlar.” demiştir.(3) Tahnit edilen Sultan Cem’in naşı 4 yıl Frengistan’da kalmış, bilahare Osmanlıya teslim edilmiştir.(4)
2. Sultan Beyazid’in Vasiyeti ve Cihat Tuğlası:
İhtiyarlık döneminde etrafını çevreleyen şakşakçıların etkisiyle biraz pasif davrandığı, ehl-i Şia ile gerekli mücâdele yapmadığı, onların Anadolu’yu kasıp kavurmasına fırsat verdiği gibi tenkitler yapılsa da Fâtih’in oğlu Sultan 2. Beyazid gençliğinde birçok seferlere katılmış, hattâ bu seferler dönüşü elbiselerinin tozunu çırptırmış, dökülen tozları toplatıp bir tuğla döktürerek ölünce kabrinin saptırmasına konmasını vasiyet etmiştir.
Yavuz’un Ölüm Anı ve Son Sözleri:
Devlet işlerinde devrin icabı, son derece sert ve müsâmahasız olmasına rağmen, ilim adamları ile sohbetinde ve özel hayatında, tam aksine gâyet yumuşak olan Yavuz Sultan Selim, gecelerini ibâdet ve kitap okumakla geçiren, birçok kerametleri olan velî pâdişahlardandır. Birçok kerametleri nakılan-ı ahbar (târihi nakleden kişiler) tarafından rivâyet edilmiştir.
Şirpençe tâbir edilen bir çıbanın sırtında çıkıp azmasıyla vefat etmiş, son anlarında başında Yasin Sûresi okuyan musâhibi (can dostu) Hasan Can’a “Hasan Can bu ne haldir?” diye sormuş o da; “Sultanım Allah’la beraber olmanın vakti geldi” deyince kızmış, kükremiş ve “bere Hasan Can bu nasıl lakırtı, sen bizi şimdiye kadar kiminle beraber zannedersin?” demiş ve Hasan Can “Selâmün kavlen min Rabbir’Rahim” âyetini okurken teslim-i ruh etmiştir.
Dipnotlar:
1-Nezihe Araz, “Anadolu Erenleri”, Özgür Yayınları, İst. 2000, s. 239.
2-Papanın zehirlettiği rivâyetleri de vardır. Bkz. İskender Pala, “Şâirlerin Dilinden”, Kayı Yay. 2004, İst. s. 131: Cem Sultanı Napoli’de berberbaşı görevinde olan dönme Mustafa(sonradan Koca Mustafa Paşa) berber usturasına zehir sürmek sûretiyle öldürüldüğü rivâyetleri de vardır. Bkz. İlhan Bardakçı, “Târihten Bugüne”, Türk Edebiyatı Vakfı Yay. İst. 2004, s. 28.
3-Ahmed Şimşirgil, “Kayı-3”, KTB Yay. İst. 2013, s. 32; Erhan Afyoncu, “Sorularla Osmanlı-1”, Yeditepe Yay. İst. 2012, s. 81.
4-Mustafa Armağan, “Büyük Osmanlı Projesi”, Timaş Yay. İst. 2008, s. 185.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.