ÖZLENEN OSMANLI (1)
12 Şubat 2018, Pazartesi 07:41Osmanlı’yı erkekçe yenemeyeceklerini anlayan Haçlı Âlemi çareyi içimizde asırlardır huzur ve rahat içinde yaşayan tebaayı yani Rum, Ermeni, Yahûdi, Arapları ve Balkan milletlerini ifsâd edip ayaklandırmada, veli nimetlerine karşı hâinlik yaptırmada buldular.
Osmanlının bir lav gibi içine alıp muhâfaza ettiği, asırlarca hiçbir şeylerine müdahale etmediği, dolayısıyla Osmanlı milletinden daha zengin ve huzurlu yaşar hale getirdiği azınlıklar da, bu oyuna geldiler. Ekmeğini yedikleri kapılara işediler. O koca imparatorluk, o koca çınar birkaç asır içinde sarardı, soldu ve yıkılıp gitti.
Ama bu hâinlikleri yapanlar sonradan pişman oldular. Osmanlı da bulduklarını, yeni efendilerinde veya zahirende olsa elde ettikleri istiklâllerinde bulamadılar. Pişman oldular. Ellerini dizlerine vurdular ve hâlâ vurmaktalar ama iş işten geçti. Şimdi yana döne Osmanlıyı arıyorlar ama heyhat. Ne Osmanlı kaldı ne de O'nun ideallerini taşıyan bir nesli. Biz reddi miras ederken, büyük bir hasretle Osmanlıyı arayan, hattâ onu yeniden bekleyen milletlerden birkaç misal verelim:
Balkanlarda Osmanlı Özlemi:
Balkanlar'daki hasreti eski M. E. Bakanımız Ali Naili Erdem'in ağzından dinleyelim: "1975 yılında Estergon Kalesini geziyordum. Bir ressamın çalışmalarını seyrediyordum. Ressam Türk olduğumu anlayınca, büyük bir heyecanla ayağa kalktı. Şapkasını fırlatarak heyecanla şöyle dedi: "Türk çok büyük bir şeydir. Çok büyük. Keşke Estergon’dan gitmeseydiniz de Macaristan'da hâlâ adâlet hüküm sürüyor olsaydı".(1)
Romanya’da Diktatör Çavuşeşku'nun devrilmesinden sonra kurulan hükümetin Kültür Bakanı Andrei Rleşu’da şöyle der: "Türkler zamanında dedelerimiz refah içinde yaşamışlar. Krallar ve Çavuşesku zamanlarında ise halkımız kendi vatanlarında esir kamplarında gibiydi. Keşke Osmanlı himâyesinde kalsaydık".(2)
Osmanlıların Lehistan dedikleri Polonya’yı dedelerimiz Rus işgal ve zulmünden asırlarca korumuştur. Osmanlı zayıflayınca 1849’lu yıllarda Polonya Ruslar tarafından işgal edilmiş, işgale direnen asker ve subaylar bazı devletlere sığınmışlardır. Yunanistan’a sığınanların başında Lsenchmito de Milbitch vardır. Bunlara çok iyi şartlar sağlandığı, hattâ çok avantajlı bir kraliyet muhâfız birliği kurmaları ve Yunanistan’da kalmaları teklif edildiği halde; “gün gelir Osmanlıyla savaşa tutuşurlar da bizi de Osmanlı ile savaştırırlar” düşüncesiyle buna râzı olmamışlar ve Osmanlı sultanı emrine girmek istediklerini bildirmişlerdir.(3)
Daha öncede zikri geçtiği üzere; Kanûnî Sultan Süleyman’ın kalbinin gömüldüğü Zigetvar kalesindeki türbesinin üstüne Macarlar Macarca şu kitâbeyi yazdırmışlardır: “1566 6 Eylül. Haşmetmeab öldü. Ebediyete göç etti. Buraya kanun getiren Sultan Süleyman Han Gâzi’nin bütün büyüklüğü, kalbi, iç organları burada, bu yerde gümülüdür. Burada bir zamanlar onun türbesi vardı. Allah, gâzi ve muzaffer olan ruhunu korusun”(4)
Bugün bile burası Macarlar tarafından ziyaret edilen, hürmet gösterilen, dilekler tutulan, himmet beklenen bir türbedir. Gülbaba Türbesi de aynı şekilde hürmet ve tazim görmektedir.(5)
Macarlar, Son Budin vâlimiz Abdurrahman Abdi Paşa’nın da Budapeşte’nin en güzel bir yerine heykelini dikmişler ve kitâbesine şunları yazmışlardır: “...Kahraman düşmandı rahat uyusun”(6) Dedelerimiz her yönleriyle kendilerini kabul ettirip sevdirmeseler, kendi memleketlerini işgale gelen insanlar için Macarlar bunları yazarlar mıydı? Şu haberde ne kadar etkileyici:
Macaristanın Eger Kenti Osmanlının 91 bir yıl idâresinde kalmış ve cancağı (en uçu noktası) olmuştur. 2000’li yılların başında bu kentin belediye başkanı Habis Laszlo ve milletvekili Zsolt Nyitrai, Türkiyenin Macaristan Büyükelçisi Şakir Fakılı ve Türk-Macar Dostluk derneği yetkilileri ile irtibata geçip, 3 ton ağırlığında 62 metrekare büyüklüğünde Osmanlı Otağ-ı Hümâyun çadırını Türkiye’de yaptırıp Türk Kardeşlik Parkına kurdurmuşlar, ayrıca 16. Yüzyılda Eger şehrine ziyarette bulunan ünlü Türk seyyahı Evliya Çelebi'nin kale önüne bir heykelini yapıp dikmişlerdir. Bu faaliyetler için 50 bin Euro harcamışlardır.
Fransa’nın İzmir doğumlu eski başbakanı Edvard Balladur’a Fransa’nın TV2 kanalında yapılan bir röportajda “Siz Türk kökenlisiniz değil mi?” sorusuna kızarak; “hayır ben Osmanlı kökenliyim” diyerek spikeri azarlamıştır.(7)
Sırp lider Miloseviç'in zulümlerinden bıkan halkın gösteri ve mitingler tertip ederek ellerinde "Osmanlının bize tanıdığı hak ve özgürlükleri tanı yeter, Fazlasını istemeyiz"diye pankartlar taşıdığı, medya kanalıyla bütün dünyaya yansıyan bir gerçektir.(8)
Dipnotlar:
1- Târih ve Medeniyet Dergisi, say: 20 s. 33.
2- Servet Kabaklı, Türkiye Gazetesi, 24 Ocak 1990.
3- Altan Araslı, “Avrupa’da Türk İzleri”, Kültür Bak.Yay. Ankara, 2001,c.1, s. 312.
4- Altan Araslı, “Avrupada Türk İzleri”, Kültür Bak.Yay. Ankara, 2001, c. 1, s.117.
5- Altan Araslı, “Avrupada Türk İzleri”, Kültür Bak.Yay. Ankara, 2001, c. 1, s. 23, 43.
6- Altan Araslı, “Avrupada Türk İzleri”, Kültür Bak.Yay. Ankara, 2001, c.1, s. 99.
7- Milliyet Gazetesi, 16. 05. 2000.
8- Milliyet Gazetesi, 08. 01. 1997.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.