PAPALAR DÜNYAYA VE DEVLETE TALİPLER (2)
13 Eylül 2019, Cuma 08:46Kardinal Richeleu 40 seneye yakın Fransa başbakanlığı yapmıştır. Yıllarca Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı yapan ve adada Türklere hayat hakkı tanımayan Makaryos, Heybeliada Ruhban Okulunda yetişmiş bir papaz idi. Yakın tarihteki Alman başbakanı Kohl teoloji (papazlık) tahsili yapmıştır. 6 Kasım 2003 de Türkiye’ye resmi bir ziyaret yapan Norveç başbakanı Mogne Bondevik bir rahiptir.(1) Bugünkü Alman Başbakanı Merkel bir papaz kızıdır. Bizde ise İma-Hatip Kökenli bir başbakanı hâlâ hazmedemeyenler vardır.
Hıristiyanlığın ve din adamlarının hayatın her safhasına bu kadar baskıcı ve hâkim olması, ortaçağda insanlara kan kusturması, sosyal hayatta prestijin bizzat kendilerinde olmasını istemeleri… gibi uygulamalara antipati olarak lâiklik doğmuştur. Dolayısıyla lâiklik; dinsizlik değildir ama, Hıristiyanlar için dinin tahakküm ve esaretinden insanları kurtarmak, onlara biraz nefes aldırmak manasını ifade eder.
1994 de Avrupa Birliği tarafından “Bizans Devlet Başkanı” seçilen Fener Rum Patrikhanesi Patriği Bartholomeos basına verdiği demeçte “Lozan’ı tanımıyoruz” demiştir. Çünkü Lozan’da kabul edildiği kadarıyla Türk Hükümeti Patrikliğin siyasi gücünü kaldırmış, dini gücünü de Batı Trakya’daki Türk Müftünün statüsüne eşitlemiştir. Ama Batı Vatikan gibi bağımsız bir devlet kurabilmek için bunu tanımamakta ve Patrikliğin Ekümenik olması için her yola başvurmaktadır.
Bunun için Ortodoks âleminin zenginlerinin çocuklarının düğünleri bile İstanbul’da yapılmaktadır. Lozan’la sınırlanan bu haklar bugün tanınmamakta ve istedikleri gibi hareket etmek istemektedirler. Papalık da buna büyük destek vermektedir. Papa 2. Jean Paul Viyana ziyaretinde patrikhaneye destek vermiş ve “Avrupa iki ciğer ile nefes almalı” demiştir.(2)
1948 de ABD’nin baskısı ile Patrik seçilen Athenagoras, kendisi için tertiplenen Ankara Palas’taki toplantıda şöyle demiştir: “İstanbul’da geniş bir arazi sahibi olmak ve Patrikhane’ye, Türk kanunları dışında Papalık gibi bir statü sağlamak gereklidir. Ayrıca Heybeliada’daki Ruhban okulunun Ortodoks Üniversitesi haline getirilmesi ve İstanbul’un Ortodoks dünyasının merkezi yapılmasını istiyorum.”(3)
1991 de Patrik olan bugünkü patrik Bartholomeos seçildikten sonra üç buçuk yıl içinde 23 ülkeyi ziyaret etmiş ve İstanbul’da, Anadolu’nun birçok yerinde, “Vicdana Çağrı”, “Barış ve Hoşgörü”, “Deniz Temiz”, “Vahiy ve Çevre”, “Karadeniz Helen Toplulukları Kongresi” vb. birçok uluslararası toplantı düzenlemiştir. Bunların birçoğuna dünyaca ünlü devlet adamları da gelmiştir ve bu toplantılarda kendisini Ekümenik Ortodoks Patrik diye lanse etmişler hâlâ da etmektedirler. Fazla bir tepkide görmemektedirler. 1995 yılı “Vahiy ve Çevre” toplantısında Fener Patriği şöyle demiştir: “Fener Rum Patrikhanesi Ekümeniktir ve bu unvan uluslar arası platformlarda uzun zamandan beri benimsenmektedir. 500 yıllık berat sahibidir.”(4)
ABD gezisinde bile Clinton, Bartholomeos’u Ortodoks İmparatorluğunun Başkenti Costantinapolis’ten gelen bir devlet başkanı gibi karşılamıştır. 17 Aralık 2004 te Ekümenikliği bir kez daha dünyaya duyurulmuştur. ABD elçisi Eric Edelman’ın resmi davetinde de “Ekümenik Patrik” ibaresi geçtiği için Türk Hükümeti olayı proteste etmiş, davete katılmamış, üst düzey bürokratların katılmaması için de genelge yayınlamıştır.
Yunanistan’da “Ortodoksia” isimli bir dergi çıkarılmakta ve derginin başında bu derginin “Cihanşümul Patrikhanenin Resmi Dergisi” olduğu yazılmaktadır.(5) Yani Fener Rum Patrikhanesinin Ekümenik (Evrensel) olduğu bizden başka herkes tarafından kabul edilmiş durumdadır.
Bir tarafta Hıristiyanlıktaki ruhbanlık zihniyeti, yani dünyadan el-etek çekip bir kilisenin, bir manastırın bir köşesinde münzevi bir hayat yaşama anlayışı, diğer tarafta ise dünyayı ele geçirme, evrene hâkim olma, tek dünya imparatorluğu gibi bir hırs ve dünya tamahı… İzahı mümkün olmayan bir düşünce sistemi.
Bu da gösteriyor ki Lâiklik; prensibi ve idaresiyle her ne kadar, Hıristiyanlık ve onun din adamlarının sultasından kurtulmayı amaçlasa da, Avrupalı hâlâ bunu tam manasıyla başarmış değildir.
Hıristiyan din adamlarının bu dünya tutkusunu, bu lüks ve gösteriş hastalığını, bu debdebe ve şaşaa dürtüsünü takdir edebilmek için, bir onların ayinlerde giydikleri elbiselere ve taçlara, taşıdıkları kıymetli asa ve mücevherlere bakmak, bir de Müslüman din adamlarının basit bir sarık ve cübbeden ibaret olan kıyafetlerine göz atmak yeterli olur sanırım.
Hıristiyan din adamları bu dünya sefasını sürmenin yollarını da oluşturmuş, tarihte basit ve uydurma bahanelerle, Engizisyon mahkemeleri kanalıyla insanların mallarına, mülklerine el koymaları neticesi dünyanın gayrimenkul yönünden en zengin kurumu olması, haddi hesabı olmayan kilise vakıflarının yanında, insanları da haraca bağlamış, kilise üyesi olan her insandan aylık takriben 100 Euro’ya yakın aidat alıyor.(6) Vermeyenleri üyelikten çıkarıyor, çıkarılanlara hizmet vermiyor.
Yani: Nikâhını kıymıyor, ölüsünü defnetmiyor, dini meresim yaptırmıyor, kilise okullarına ve kreşlerine çocuklarını almıyor, kilise kabristanlarına ölülerini kabul etmiyor, günahlarını çıkarmıyorlar vb. baskılar uyguluyor ve insanları mecbur ediyor ve çok büyük meblağlar topluyor. Ayrıca kiliseye gelen herkesin önüne boyunlarında yardım kutuları asılı olarak varıyor ve illâki bir şeyler topluyor.
Dipnotlar:
1- 06.11.2003, Kanal 7 akşam haberleri.
2- Banu Avar, “Hangi Avrupa”, Truva Yay. İst. 2008, s. 331.
3- Ahmet Hikmet Eroğlu, “Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri”, Ensar
Neşriyat, İst. 2004, s.141.
4- Milliyet Gazetesi, 24. 09. 1995.
5- Ahmet Uçar, Tarih ve Düşünce Dergisi, Aralık-Ocak-Şubat 2005, s. 33.
6- Kilise üyesi her Almandan ayda 80, yılda 1000 DM para kesilir.
Böylece Kilise yılda 14 milyar mark topluyor... Milliyet, 05. 04. 1993
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.