Papalık ve Papalar
24 Haziran 2019, Pazartesi 09:18Papalık: Katolik kilisesinin ruhanî ve cismanî liderliğini temsil eden makam.
Papa: Katolik kilisesinin en yüksek ruhanî reisi ve Vatikan Devletinin başkanı olan şahsa verilen siyasî ve dinî unvan.
M.S. 450’li yıllarda yani Hıristiyanlığın erken döneminde Roma başta olmak üzere İstanbul’da, İskenderiye’de, Antakya’da, Kudüs’te yani Hıristiyanlığın en kuvvetli olduğu yerlerde Piskoposluklar vardır. Bunlardan Roma; Havari Aziz Petrus ve Aziz Pavlus’un yaşadığı yer olması ve sanki Roma Piskoposlarının onların halefi kabul edilmesi hasebiyle çok ayrıcalıklı telakki edilmiş, öncelik verilmiş, Hıristiyan âleminin en yüksek dini mercii olarak görülmüş ve oranın piskoposuna Papa denmiştir.
Çünkü Aziz Petrus, Hz. İsâ’nın en sevdiği havarisi, can dostu ve “kuzularımı sen güdeceksin.” diyerek özel görevler verip, farklı misyonlar yüklediği biridir. Pavlus ise Hıristiyanlığın bânisi, çilesini çeken, onu resmi din haline getiren, başta Anadolu olmak üzere Balkanlar ve Roma’ya tanıtan kişidir. Onun için bunların yaşadığı bölgenin piskoposuna ayrıcalık tanınmış ve Papa denmiştir.
Bütün önemli kararların tasdik mercii olarak görülmüştür. Ancak 11. Yüzyılda Doğu Roma yani Bizans bu tekelleşmeye ve Papa’nın sanki tanrılaştırılmasına karşı çıkmış, bölünme yaşanmış, 1054 de Papa 9 Leo ile İstanbul Patriğinin karşılıklı olarak birbirlerini aforoz etmeleriyle dönülmez bir noktaya gelmiştir. Ortodoksluk diye Papa’nın otoritesini kabul etmeyen yeni bir mezhep doğmuştur.
Çünkü o asırlarda Hıristiyanlar, Aziz Petrus’un varisi telâkki ettikleri Papa’ya tanrısal güç izafe etmişler, yanılmazlık (İnfaillibilite), her söylediği ve her yaptığı doğru ve hak anlayışı hâkim olmuştur. Onu Hz. İsa’nın yani Tanrının vekili gibi görüp, tabulaştırmışlar, her yaptığı Tanrının işi, her söylediği Tanrının sözü gibi değerlendirmişler, insanları dine almak, veya dinden çıkarmak gibi mantık dışı otoriteler bile vermişler, çoğu zaman o da Hıristiyanların başına bela olmuştur.
Hıristiyanlıkta tek dünya devleti amaçlanır. İşte bu devlete Vatikan Devleti denmiş, başka devletler, imparatorluklar, krallıklar ne tür adla olursa olsun bütün idareciler onun yani Papa’nın uydusu ve metbuu telâkki edilmiş, tarihte bu duruma tahammül edemeyen birçok idareci, Papa tarafından aforoz edilmiş yani; dinden çıkarılmış, cahil halkın bu akıl dışı uygulamaya itibar etmesi sonucu, dışlanan bu idareciler çok zor durumda kalmışlar, ekserisi Papa’nın elini öpüp özür dilemek suretiyle yeniden tacına ve tahtına kavuşabilmiştir.
Papalık kurmuş olduğu Engizisyon Mahkemeleri sayesinde Cehennemi dünyaya taşımış, belki de Allah’ın cehennemde bile, kullarına reva görmeyeceği eza, cefa, işkence ve haksızlıkları icra ederek, tarihin en büyük ve sistematik terör ve tedhiş olaylarını gerçekleştirmiştir.
Max Kemmerich’in; Volter’in “Allah ve İnsanlar” isimli kitabından naklettiğine göre, Papalık bu mahkemeler kanalıyla ortaçağda 300 bin kişiyi (çoğunluğu ilim adamıdır) diri diri yakma ve toprağa gömme suretiyle idam ettirmiştir. Toplam öldürülen insan sayısının, üstelik Hıristiyanlık adına öldürülenlerin adedinin ise 10 milyon dolayında olduğunu yazmaktadır. Roma’da diri diri yakma hadisesi son olarak 22 Ağustos 1761 de olmuştur.(1) Bu konuyu “Engizisyon Mahkemeleri” adlı bir başlıkta inceleyeceğimiz için daha fazla detaya girmiyorum.
Kilisenin bu aşırı despotizmi ve baskısı, 16. Yüzyılda Martin Luther öncülüğünde Protestanlığı ve akabinde de Laikliği doğurmuştur. Rönesans döneminin Rasyonalist ve Pozitivist ilim adamları sayesinde, daha önce zikrettiğimiz Hıristiyanlıktaki akıl ve mantık dışı fikir ve uygulamalar törpülenmeye çalışılmış ama tam başarıya ulaşılamamış, birçok hurafe, Hak Dinlerin özüne uymayan fikirler, akıl ve mantığa aykırı inanç ve anlayışlar, muharref Hıristiyanlıkta mevcudiyetini korumuştur.
Haçlı âleminde Papa ve temsilcileri olan din adamlarına tanınan aşırı yetkilere, onların kanunsuz ve kuralsız uygulamalarına, yapılan zulüm ve haksızlıklara, menfaatçi ve sadistçe uygulamalara, menfaat temini için insanların inançlarının istismar edilmelerine…(2) karşı oluşan öfke neticesi doğan Protestanlık, önce Almanya’da, daha sonra da İskandinav ülkelerinde taraftar bulmuş, bilahare bütün dünyaya yayılmıştır.
İlk zamanlar çok zorluklarla karşılaşmışlar, kendilerine diğer mezheplerden olan Hıristiyanlar tarafından yapılan terör ve baskılar neticesi toplu kıyımlara, göçlere bile maruz bırakılmışlardır. “Her şey aslına rücu eder.” diye bir atasözü vardır. Baskı ve tahakküme isyan neticesi Protestanlığın içinden doğan Evanjelizm, bir müddet sonra protesto ettikleri Katoliklerden daha yobaz, daha bağnaz, daha tutucu bir tavır içine girmişlerdir.
Dipnotlar:
1- Max Kemmerich. “Avrupa Tarihinden Garip Vak’alar”, Hazırlayan
İsa Dedeoğlu. İstanbul 2001. s. 25.
2- Yaşayan Dünya Dinleri, Komisyon, DİB Yay. Ank. 2010, s. 121, 122.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.