PARA NERDE İŞ ORDA
06 Kasım 2020, Cuma 08:46Parası olan herkesin her işi yaptığı bir ülke olduk.
Paran varsa her işi yapabilirsin.
Mesleğin, eğitimin, diploman, tecrüben yapmak istediğin işle ilgili olsun ya da olmasın hiç önemli değil.
Yeter ki paran olsun.
Belediyelerde ve ilgili kamu kurumlarında yasal prosedürler için imza atması gereken inşaat mühendisi, elektirik mühendisi, mimar, vb. gibi teknik elemanları da yanına aldın mı, işlem tamamdır. İstediğin yere istediğin inşaatı yapabilirsin. Ayrıca alacağı paraya bakan büro ve teknik elemanlarıda her zaman kolaylıkla bulabilirsin.Haksızlık etmeyelim: Bu işler için Türkiye’nin her yerinde usule uygun açılan bürolarda var. Gayet nitelikli , profesyonel , ulusal ve uluslararası iş yapan ülkemizin gururu olan üst düzey bürolarda var.
Paranın gücü karşısında herkesin dürüst olamadığı bir ülkede yaşıyoruz.
Bir inşaat için gerekli olan evraklara imzayı basarak parayı alan teknik elemanların olduğu söyleniyor. Yapılan iş usule uygun mu, yasal mı bilmiyoruz. Ama inşaat sahiplerinin yapılan işi ucuza kapattığı ve her aşamada kolaylaştırdığı kesin.
Sözümüz esasen katakulli yapanlara.
Bakınız inşaat işlerine giren birisi ne yapıyor?
Adam betonun inceliklerini bilmiyor. Bilmiyor ya da bildiği halde işine öyle geliyor. “Beton mu? Evet, beton.. Tamam alalım” E.. Betonunda bir kalitesi var, ona göre de fiyatı var. Bu durumda en iyi olan değil, en hasaplı olanı tercih ediliyor.
Adam kumu bilmiyor.. “Kum mu? Kum.. Tamam alalım o zaman.” Bir kamyon kumun içinde toprak var mı, yok mu? Bunu da bilmiyor ya da işine öyle geliyor.. Gerçi bilenlerin çoğu da kumda toprak oranına falan bakmıyor. Yani kum mu, kum. Özel binalarda, kamu binalarında, karayollarında kullanılan kumların ve kırma taşların içinde ne kadar toprak ya da baypas var? Şehirler arası yollarımız neden çabuk bozuluyor bilen var mı? 0.5, 7.15, 15.22 gibi yol yapımında kullanılan kırmataş malzemeler sıkıntılıda ondan.
Kötü malzeme,
Kötü işçilik,
Denetimsizlik,
Kayırmacılık,
Esas işi ve mesleği inşaatçılık olmayan insanlara inşaat yapma izinlerinin verilmesi,
Bazı durumlarda da rüşvet mekanizmasının kullanıldığı söyleniyor.
Atalarımız “İşi erbabına yaptıracaksın” derdi..
Yani bir işi ehline yaptıracaksın.Bilene yaptıracaksın.
Parası olan her işi yaparsa sonuç her zaman iyi olmayabiliyor. 6’nın üzerinde bir depremde ya da su taşkınınında o binalar içindeki insanlarla birlikte, yerle bir olabiliyor. Yüzlerce ve binlerce insanımız hayatını kaybediyor. Kaybedilenler de bir daha geri gelmiyor. Sonunda nesiller boyu unutulmayan acıklı hikayeler kalıyor.
Bu ülkenin insanları 1939 yılında meydana gelen ve büyük can kayıplarının olduğu Erzincan Depremini unutmadı.
1966 yılında Muş-Varto’da meydana gelen ve büyük can kayıplarının olduğu depremi unutmadı.
2011 yılında Van’da meydana gelen ve önemli can kayıplarının olduğu depremi unutmadı.
17 Ağusutos 1999 yılında Marmara’da meydana gelen ve 20 binin üzerinde vatandaşımızın hayatını kaybettiği depremi unutmadı.
2020’nin Ocak ayında Malatya ve Elazığ’da meydana gelen depremi unutmadı.
30 Ekim 2020’de, daha geçen hafta İzmir’de meydana gelen depremi de unutmayacak.
Şüphesiz ki ülkemizde yaşanan deprem gerçeği bu depremlerle sınırlı değil. Bu topraklarda neredeyse her yıl irili ufaklı yüzlerce, binlerce deprem oluyor.
Demem o ki;
Nesiller boyu sürecek deprem acılarının, doğal afetlerin yaşanmaması için her şeyden önce inşaat sektörünün, müteahhitlik mesleğinin, konut üreticilerinin yeni bir anlayışla dizayn edilmesi gerekiyor.Yeni yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Uymayanlara çok ağır yaptırımların uygulanması gerekiyor.
Niyetimiz kimseyi yermek değil.
Bakınız son yıllarda Türkiye’de “Beton ekonomisi” kavramından sonra ilgili, ilgisiz on binlerce insan inşaat işi yapmaya başladı. İnsanlarımız onlara “Müteahhit” dedi. Gidip konut aldı.
Şu tuhaflığa bakın..
Doğrudan ya da dolaylı müteahhitlik yapan doktorların olduğu söyleniyor,
Doğrudan ya da dolaylı müteahhitlik yapan avukatların olduğu söyleniyor,
Belediyelerde dışarda müteahhitlik yapan personelin olduğu söyleniyor,
Öğretmen ve memur müteahitler var,
Öte yandan işi bakkallık olan müteahhitler var,
Demirci, kömürcü, kavakçı,marangoz,boyacı, kalıpçı, sıvacı, lokantacı,sarraf müteahhitler var,
Mesleği inşaatçılık olmayan siyasetçi müteahhitler var.
Meslekten olmayan ve ucuz maliyet hesabı ile hareket eden çok sayıda müteahhitin olduğu bir ülkede, 6 şiddetindeki bir depremde şehirlerimizde yıkılmaya müsait onbinlerce, yüzbinlerce binanın olduğunu unutmamak lazım.
Türkiye’de resmi kayıtlara göre 30 bine yakın müteahhit bulunuyor. Bunların elinde resmen meteahhit belgesi var. Odalara kayıtlı olmayan müteahhit sayısını ise bilmek mümkün değil. Muhtemelen bir kaç yüz bin kadar olabilir.
Sayı fazla mı?
Şüphesiz ki çok hem de çok fazla..
Hatta öyle ki resmi müteahhit sayısı bile çok fazla.. AB üyesi ülkelerde ortalama müteahhit sayısı 4 bini geçmiyor.. Bizde ise 30 bine yakın..
Kalitesiz inşaatlarla ilgili başka önemli gerçeklerde şöyle..
İnşaatın yapılacağı zemin uygun değil..
Bas parayı al “Zemin uygunluk” belgesini .
Al belgeyi dik binayı.
Bir de kaçak inşaat sorunumuz var.
İnşaat kaçak.
İmar Affına gir..
Bas parayı..
Yaptığın inşaat kaçak olmaktan çıksın.
Kaçak inşaatlar legal hale getirilirken, gerekli kontroller ne kadar yapılıyor?
Sözde yapılıyor (muş)
Sonuç: Çürük ahlak, çürük bina..
Anlayacağınız paran varsa kalite, çarık, çürük,yıkık, patlak, çatlak,deprem,can ve mal kaybı fazla önemli olmuyor.
Nasıl olsa gerekli önlemlerin alınacağını açıklar ve dosyayı mahsene atar, işi bitiririz.
Yüzlerce yıl böyle yaşadı insanlar.
Cumhuriyet Türkiye’sinde de böyle yaşıyor.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.