PEYGAMBER (1)
12 Nisan 2016, Salı 08:50Peygamber: Farsça bir kelimedir ve haber getiren, yani Allah’tan insanlara haber getiren kişi manasınadır. Resûl: Arapça bir kelimedir o da aynı manayı ifade eder.
Yüce Allah’ın elçi olarak gönderdiği Peygamberler de, insanüstü varlıklar değildir. Halkın arasından seçilmişlerdir. Çok mütevazıdırlar. Her zaman kendilerinin bir kul olduğunu itiraf etmişler, kendilerinin farklı olduklarını söylemedikleri gibi, söyleyenleri de ikaz etmişlerdir.(1)
Peygamberler de beşer içinden seçilen normal insanlardır ama, yapacakları kutsal görev ve onun önemine binâen Cenâb-ı Allah onları bazı yüksek sıfatlar ve müstesna yetkilerle desteklemiştir. İnsanlara gönderilen Peygamberlerin ilki Hz. Âdem (2) sonuncusu da Hz. Muhammed’dir.(3)
Kur’an-ı Kerim’de isimleri anılıp kıssaları anlatılan Peygamberlerin adedi 25 tanedir, Kur’an-ı Kerim’de isimleri geçmesine rağmen; Üzeyr, Lokman, Zülkarneyn gibi bazılarının Peygamber mi, Veli mi, oldukları hususunda âlimler görüş birliği içinde değildirler.(4)
Cenâb-ı Allah hiçbir ümmeti Peygambersiz bırakmadığını beyan eder.(5) Dolayısıyla Peygamberlerin tamamı bunlar değildir. Kur’an’da ismi geçmeyen daha binlerce Peygamberin olduğunu, hatta bu sayının yüz binlere vardığını Peygamber Efendimiz bildirmiştir.(6)
Peygamberler olmasa Allah’ın va’d ve lütuflarını, ceza ve cehennemini, helâl ve haramlarını insanlar hakkıyla bilemez, şeytanla mücadelede yâr ve yardımcısız kalırlardı.(7) Bunun için peygamberler Allah’ın insanlığa en büyük lütuflarıdır.
Bunların hepsi seçilmiş elçiler, değerli ve kıymetli insanlardır. Bu konu okyanuslar gibi engin ve derin bir konu, yüzlerce cilt kitapların yazıldığı bir husus. Biz sözü uzatmadan bizim peygamberimize karşı olan sevgi ve muhabbete birkaç misal verip sözü bitireceğiz.
Ol Rasûl-i mücteba hem rahmeten lil âlemin
Bende medfundur diye eflâke fahreyler zemîn
Ravzasın îdüb ziyâret didi Cibril-i Emin
“Hazihi Cennâtü adnin fedhulûha halidîn”(8)
Yani: “Âlemlere rahmet olarak seçilip gönderilen mümtaz Peygamber bende yatmaktadır diye arz, bütün kâinata övünmektedir. Cebrail Aleyhisselâm O’nun Ravzasını ziyaret ederek; ‘Burası Adn Cenneti, ebedi kalıcılar olarak oraya girin’ diye belirtilen cennet beldesinin dünyadaki benzeridir’ dedi.”
Şairin şu sözlerinin üstüne söz söylemek, bal yedikten sonra sirke içmek gibi olur ama, maalesef kısa bir müddet önce yazılan bu fevkalade sözleri bile anlamakta zorlanmaktayız.
Cahiliye devri diye tanımlanan; insanların hayvanlaştığı, canavarlaştığı, öz evlâtlarını bile diri diri toprağa gömecek kadar vicdanların iflâs edip, kalplerin katılaştığı, zayıfın ezilip kuvvetlinin daima haklı çıktığı, kendi elleriyle taştan, tunçtan, ağaçtan yaptıkları putlara tapacak kadar basitleştiği bir cemiyeti ıslah için gönderilen son Peygamber Muhammed (s.a.v.)
İlâhi nurun odaklaşmasına, kâinatın kurtuluş reçetesi olan Kur'an-ı Kerimin sayesinde kitaplaşmasına, hak ve batılın netleşip berraklaşmasına, ruhların safiyete, kalplerin itminana kavuşmasına, kendilerini insan zanneden zalimlerin insanlaşmasına vesile olan Hz. Muhammed (s.a.v.)
Beşer ıslahının en zor hatta imkânsız olduğu bir dönemde gönderilmesine rağmen, azmi, iradesi, sabrı, hoşgörüsü ve görev bilinci ile, Gönderenin de nusrat ve yardımı sayesinde, olmazı olur, imkânsızı mümkün kılıp kendinin baş düşmanlarına bile, en son ve en büyük peygamber olduğunu söyletebilen bir Peygamber. Şeyyad Hamza isimli şair, Ona olan Aşkını şöyle dile getiriyor:
Senin aşkın kamu derde, devâdır Ya Resûlallah
Senin katında hâcetler revadır Ya Resûlallah
Senin nurun gören gözler, ne ay gözler ne yıldızlar
Nûrundan gece gündüzler ziyâdır Ya Resûlallah
Terinden açılır güller, sözünden şehd ile şekker
Seninle hasta gönüller, şifâdır Ya Resûlallah
Habibsin pâdişahlara, tabibsin dertli ahlara
Şefâatın günahkâra ganâdır Ya Resûlallah.
Dipnotlar:
1- Kehf Sûresi, 110; Fussılet Sûresi, 6.
2- İbni Sa’d, “Tabakât”, c.1,s. 2; Ahmet b. Hanbel, “Müsned”, c. 5, s. 178.
3- Ahzâb Sûresi, 40.
4- M. Asım Köksal, “Peygamberler Tarihi”, T.D.V.Yay. Ankara, 1990, s.11.
5- En’am Sûresi, 131; Yûnus Sûresi, 47.
6- Ahmed b. Hanbel, “Müsned”, c. 5, s. 266; Taberî, “Tarih”, c. 1, s. 75.
7- Beled Sûresi, 10; Kehf Sûresi, 56; En’am Sûresi, 48; İnsan Sûresi, 3-4.
8- Diyanet Dergisi, Ekim-Kasım-Aralık, 1989, özel sayısı ön kapak.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.