PEYGAMBER (2)
13 Nisan 2016, Çarşamba 08:30Beşer ıslahının en zor hatta imkânsız olduğu bir dönemde gönderilmesine rağmen, azmi, iradesi, sabrı, hoşgörüsü ve görev bilinci ile, Gönderenin de nusrat ve yardımı sayesinde, olmazı olur, imkânsızı mümkün kılıp kendinin baş düşmanlarına bile, en son ve en büyük peygamber olduğunu söyletebilen bir Peygamber.
Şeyyad Hamza isimli şair, Ona olan Aşkını söyle dile getiriyor:
Senin aşkın kamu derde, devâdır Ya Resûlallah
Senin katında hâcetler revadır Ya Resûlallah
Senin nurun gören gözler, ne ay gözler ne yıldızlar
Nûrundan gece gündüzler ziyâdır Ya Resûlallah
Terinden açılır güller, sözünden şehd ile şekker
Seninle hasta gönüller, şifâdır Ya Resûlallah
Habibsin pâdişahlara, tabibsin dertli ahlara
Şefâatın günahkâra ganâdır Ya Resûlallah.
Konya Yüksek İslâm Enstitüsünde uzun yıllar ders veren, gerçekten ismi gibi ârif olan Arif Etik hocamız, Marmaris’e gitmiş, orada ayağına çivi batmış, hemen İzmir’e götürmüşler. Saffet Solak Bey’in bulunduğu hastaneye yatırmışlar, Saffet Bey’in haberi olunca çok ilgilenmiş, gerekenden fazla hürmet ve iltifat gösterip, merhum hocamızı memnun ve mahsus etmiş. Bir gün yine odasına girip hal hatır sorduktan sonra “hocam bir arzunuz, bir isteğiniz var mı?” diye sorunca, nüktedan hocamız şu fıkrayı anlatmış:
Bir gün bir beldede peygamber olduğunu iddia eden birisi çıkmış. “Her devirde iyi ve kötü her fikrin müşterisi olmuştur” atasözünde olduğu gibi, bununda etrafına insanlar toplanmaya başlamış, bu durum padişahın kulağına gidince, çağırtıp konuşmuş. Bakmış ki zavallı, insanlara kendini besletmek isteyen asalağın biri. Demiş ki; “bunu saraylardan birine koyun, her istediğini de yerine getirin, kırk gün sonra onunla konuşacağım.” Emirler uygulanmış, kırk gün sonra adamı huzura getirmişler, tabii ki yalancı peygamber kendine gelmiş, semirmiş, neşesi yerinde. Hükümdar sormuş:
“Peygamberlik nasıl gidiyor? Cebrail geliyor mu? Cenâb-ı Allah’dan vahiy getiriyor mu?.. Adam:
“iyi gidiyor, sık sık da vahiy geliyor” deyince Padişah tekrar sormuş:
“Meselâ son gelen vahiyde Cenâb-ı Allah sana ne emrediyor?” Adam mütebessim bir çehre ile:
“Sakın ha bulunduğun yerden ayrılma” diyor diye cevap verince, Hükümdar gülmüş ve adamın rahat yaşaması için bazı imkânlar sağlayıp, salıvermiş. “Onun için bizim hastane günlerimiz de gayet iyi geçiyor, yani bulunduğun yerden ayrılma diyorlar” deyince gülüşüp muhabbet etmişler.(1)
Tarihte bu işi daha da ileriye götürüp, Firavun gibi ilahlık iddia edenlerde çıkmış. Bunlardan biri beldesinde etrafına cahil, cühelayı toplamaya başlayınca padişah yakalatıp zindana attırmış. Kısa bir müddet sonra da Peygamberliğini ilân eden birini yakalatıp huzuruna getirtmiş. Hâşâ Allahlık iddia edeni de zindandan çıkarıp huzuruna getirtip sormuş: “Sen İlahlık iddia ediyorsun, bu da peygamberliğini iddia ediyor. Hanginize inanacağız” deyince ilahlık iddia eden kızmış, köpürmüş, küplere binmiş ve bu adam “kesin bir sahtekâr, müfrit bir yalancı, katıksız bir şarlatan” gibi saymaya başlıyor, padişah da; “nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsun?” deyince, beriki; “eminim, çünkü ben böyle bir peygamber göndermedim” demiş.
Hz. Mevlânâ: “Peygamberlik iddia eden bir kişiye; ‘ne yedin de böyle saçma sapan söylüyorsun?’ dediler. O şöyle cevap verdi: ‘Eğer bir şey bulup yeseydim ne sersemleşir, ne de saçma sapan söylerdim.” dedi (17279).
Dipnot:
1- İhsan Kayseri, “Arif Etik”, Selçuklu Bel. Yay. Konya 2008, s. 106.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.