PRENS CHARLES DEDESİNİN BORCUNU ÖDEDİ
07 Aralık 2016, Çarşamba 07:35
12.06.2008 Tarihli gazetelerde şöyle bir haber vardı: “Galler Presi Charles, 1651 de dönemin kralı dedesi ll. Charles’in askeri üniformalar için verdiği siparişin ödenmeyen borcunu 350 yılı aşkın bir süre sonra ödedi. Asırlardır ödenmeyi bekleyen borç için Worcester Konfeksiyoncular Birliğine 453.15 sterlin veren Charles, faiz için ise ödeme yapmadı.”([1])
Sene 1910. Mazlum milletlerin zenginliklerini sömürmekte anlaşmazlıklara düşen Avrupa ve Rusya ortamı iyice germiş, büyük bir savaşın ayak sesleri duyulmaya başlamıştır. Beklenen bu savaşa eskiden bir şehrimiz durumunda olan Yunanistan bile bizden fazla hazırlık yapmakta ve büyük savaş gemileri satın almaktadır.
Haçlıların gayreti, içimizdeki beyinsizlerin de yardımı ile her yönden iflâs eden Osmanlı hükümeti ise, değil savaşa hazırlık, aldığı borçların faizini bile ödeyememekte, çalıştırdığı memurlara maaş verememektedir.
Haçlılar Osmanlıyı erkekçe-mertçe savaş meydanlarında yenemeyince, onu sık sık savaşlara sokmak suretiyle ekonomik yönden iflâs ettirip, kendine kul-köle etme cihetine gitmişler ve bunda da başarılı olmuşlardır.
Ruslara boğazlara sahip olma ve milli politikalarını gerçekleştirme yani sıcak denizlere inme hususunda yeşil ışık yakmışlar (ki bu gerçekte Avrupalıların politikasına terstir), teşvik etmişler, Osmanlının üzerine sürmüşler ve Kırım harbi diye meşhur savaş başlayınca,([2]) bu sefer Osmanlıya yardım adı altında çok ağır şartlarla, yüksek faizlerle 1853 yılında borçlandırmaya başlamışlar ve Osmanlıyı yarım asırda iflâs ettirmişlerdir.([3]) Yani önce yangını çıkarıyorlar, sonra itfaiyeci olup onu söndürmeye geliyorlar. Milliyet Gazetesinde Melih Aşık; “Bir yatırımcı ABD de bir yılda elde ettiği faizi, Türkiye’de 7 günde elde ediyor” diye yazdığına göre aynı politikayı hâlâ devam ettirdikleri görülmektedir. ([4])
Birici Cihan Harbi öncesinde savaş tamtamlarının sesini duyan ve durumun vahametini gören bazı vatandaşlar, gayret-i milliye ile “Donanma-i Osmanî Muavenet-i Milliye Cemiyeti” adı altında bir dernek kurmuşlar, halkın dişinden tırnağından, kendi çocuğunun rızkından artırıp verebildiği, ihtiyarların kefen paralarını, genç kızların çeyiz bedellerini, talebelerin harçlıklarını… Toplayıp savaş gemileri almak için faaliyete başlamış ve bazı gemiler alınmıştır.
Ancak yaklaşan savaşta en az Yunan deniz kuvvetleri ile boy ölçüşebilecek güçlü savaş gemilerinin alımı için teşebbüse geçilir ve İngiltere’ye 1912 yılında “Sultan Osman” ismini taşıyacak bir gemi siparişi verilir. Hadise Osmanlı diyarında bir bayram havasıyla karşılanır daha bir gayretle, daha fedakârca yardımlar yapılır.
Bu gemi için o dönemde imkânsızlıklar içinde oluşturulan imkânla 3 milyon 783 bin 475 Osmanlı altın lirası (bir Osmanlı lirası o dönem yaklaşık 15 dolardır)([5]) ödenir. Gemiyi teslim alıp getirmek üzere Hamidiye Kahramanı Rauf Orbay ve personeli gönderilir. İngilizler geminin son taksiti olan 890 bin altını alırlar bundan 20 saat sonra da, o dönemde Amirallik Birinci Lordu olan ve daha sonra İngiliz Başbakanı da olan Winston Churchil’in emriyle gemiye el konur ve bize teslim edilmez.
Eh olabilir. Savaş arifesinde İngiliz devletinin politikası onu gerektirmiştir denebilir. Ama İngilizler vermedikleri bu geminin parasını da hâlâ bu güne kadar iade etmemişlerdir.
Yapılan bütün müracaatları geri çevirmişlerdir. Kendi alacakları hususunda Osmanlının mirasçısı kabul ettikleri Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini muhatap almışlar ve alacaklarını tahsil etmişler, ama kendi verecekleri hususunda T. C. Hükümetine bu geminin parası ve benzeri borçlarını vermemişlerdir.([6])
Zalim ve gaddar adamın biri sekerâtü’l mevt halinde (ölüm halinde) oğlanlarını çağırmış, yaptığı küçük kötülükleri ve haksızlıkları dile getirerek bedellerinin ödenmesini, yapılan zulümlerin telâfi edilmesini vasiyet ediyormuş, evlâtlarından biri: “Baba sen bırak bu küçük ve basit haksızlıkları, ciddi olanlarına, mallarını aldığımız, mülklerine el koyduğumuz, hayvanlarını ve mahsullerini gasp ettiğimiz…insanlara gel, onları ne yapacağız?” deyince Adam:
“Onları helâlleşmek paklar” demiş.
Biz de sayın Prens’e bırak o küçük işleri, bu ciddi şeyler ne olacak? Bizim Sultan Osman Gemimizin parası ne olacak. Bir oyunla elimizden alıp başımıza püsküllü belâ sardığınız Kıbrıs ne olacak. Asırlarca lokmalarına el koyduğunuz, kanlarını emdiğiniz, bir deri bir kemik bıraktığınız, milyonlarcasının ölümüne sebep olduğunuz ve hâlâ devam ettiğiniz, medeniyetinizi onların kanı, canı ve kemikleri üzerine kurduğunuz Asyalıların, siyah Afrikalıların, Amerikan Kızılderililerin, Eskimoların, Avustralyalı Aborjinlerin… hakları ne olacak. Her halde diyeceksin ki:
“Onları helâlleşmek paklar”(!).
Dipnotlar:
1- Yeni Şafak Gazetesi, 12. 06. 2008.
2- Cengiz Özakıncı, “Türkiye’nin Siyasi İntiharı”, Otopsi Yay. 13. bas. İst. 2007, s. 304.
3- İbrahim Refik, “Tarih Şuuruna Doğru 3”, Albatros Yay. 4. Bas. İst. 2001, s. 163.
4- Melih Aşık, Milliyet Gazetesi, 22. 05. 2003.
5- Tarih ve Medeniyet Dergisi, sayı: 5, s. 24.
6- İbrahim Refik, “Destansı Hüzün”, Albatros Yay. İst. 2001, 7. Bas. s. 83.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.