SABIRLA GELECEĞE ODAKLANALIM
11 Şubat 2017, Cumartesi 08:37Ya da bir diğer tabirle biz önümüze bakalım.Asla kaygılanmak yeise kapılmak umutsuzluk rüzgarında uçup gitmek yok.Boş ve ham hayaller peşinde de değiliz.Ama bir hakikat denilen gerçek var ki;İşte biz hep buna muttali ve peşinde olacağız.Kalben zihnen yaralıyız.Tedaviye muhtacız.Biliyoruz aslında bizi neyin tedavi edeceğini ama nefsimiz nedense buna da pek az müsaade ediyor.Belki halimiz travmatik bir süreç olabilir.Gürültü ve patırdılar içerisinde kendimizi duymuyor da olabiliriz.İçimizdeki asil ruhlu sesi kısmak isteyenler de pek çoktur.Lakin ruhumuzun kalbimizin sahibi Yüce Rabbimin yardımıyla inşallah tez zamanda yeniden kutlu dirilişe doğru emin adımlarla yol alacağız.Yeter ki buna kendimizi inandıralım.Makinelerin dünyayı kirleten ve insan ruhunu daraltan seslerinden azıcık kendimizi uzaklaştırdığımız zaman göreceğiz ki;eksik olan manevi yönümüzü tedavi etmekle asrı saadet iklimine doğru emin adımlarla yürüyüşe geçeceğimizden eminim.Kuşkusuz her düşüşün yeniden bir yükselişi olacaktır.Çalkantılı ve bulanık dönemlerde sağlıklı kararlar almak ve meşvereti kesmemek gerekir.İnsan kendini manevi kirlerden kurtaramadığı müddetçe uzun soluklu yollarda devam etmesi imkansızdır.İnsan kendi ikliminde vehim rüzgarlarına karşı savrulursa kolay kolay toparlanamaz ancak varoluş temellerine yaslanarak,dünya da bulunmamamızın sebebi hikmeti üzerinde düşünsel bir yaklaşımla karşılaştığımız temel sorunların nedenlerine ve çözüm yolların parmak basacaktır.Önemli olan bireysellikten ziyade aynı yöne akan ve ebedi kurtuluşa kavuşma ümidiyle ummana yönelen ırmakların gür bir seda ile asli kaynağına yönelme hassasiyeti ile sosyal dokunun birleştirilmesidir.
Batının teknolojik üstünlüğüne gönlünü ve kalbini kaptırmış ama kendi değerleriyle çatışan ve çelişkili işler yapan bir inanç sahibi aklını ruhunu ve gönlünü yeniden gözden geçirmelidir. Bizden öncekilerin akıbetini bilmek bizimde bulunduğumuz konumda kendimizi yeniden şekillendirmede öncel olacaktır. Hâlbuki ruhen ve kalben kendimize bilmeden beslediğimiz düşmanlık tohumları, ülkede yayılan veba mikrobu gibi salgın bir hastalığa dönüştüğünde çözümsüz sorunlar başımıza çorap örmekte ve nesiller arası bir kopuş ve beğenmeme kaygısı yaşanmaktadır. İnsan kendini iyi okuyamaması veya okuduğunu anlayamaması karşısında kaldığı acizlik yahut yanlış bir istikamete sürüklenmesi, bir imtihanın kaybedilmesi ve bir ebedi bir hayatın, sonsuz bir güzelliğin dışına itilmesi demektir. Ağırlaşan ve bir nevi kangren haline gelen hayat şartları karşısında dayanma gücünü yitiren insanın bilhassa nefsin heyulasını artırarak çöküşe yuvarlanmasını hızlandırmakta kendisine geçici bir uyuşma ile sözde sorunlarından bir nebze de olsa kurtulduğu imajı vermekte ama aslında daha çok içinden çıkılmaz bir girdaba uçuruma sürüklenmektedir.
Çoğumuzun en büyük yanılgısı hele İslam ve gerçek medeni değerlerimizden kopmamız her gün yapılan ve virüs gibi yayılan basın yayın medya görsel ve işitsel reklamların büyüsüyle arzulu müptelalara duçar olmuş nefislerimizin, heva ve hevesin dur durak bilmeyen akide şekeri hülyamızı kamçılamaya ve kaçınılmaz bir şekilde bizi bizden uzaklaştırmaya hata ve günahlarımızı artırmaya hatta fıska ve fücura düşürmeye vesile olmuştur. Önce evlerimizi bu tür bela ve musibetlere yol açacak çalgı çengi saçmalıklarından arındırmak ve en büyük cihadı ekber dediğimiz nefsimizi İslam ikliminde kalıcı terbiye etmek gerekir.
O iklimdir ki bizim sesimizi dünyanın dört bir yanına gür bir seda ile tevhidi haykırdı. Anadolu’muza gelen Türkistan erenleri gazi dervişler ve bacılarımız, her ne kadar Moğol baskısını enselerinde hissetseler de, iman ve ruh asaleti ile Anadolu’yu hem kendilerine mesken ettiler hem de burada ki insanların gönüllerini kazanıp ihya ettiler, islamı tebliğ ile kendilerini memur bildiler. Böylece Sultan Alparslan’ın ; ”size öyle bir yurt bırakıyorum ki, ebediyen Türk yurdu olacaktır” dediği sözünün imzası Anadolu İslam yurdu/toprağı haline gelerek atılmış oldu. Nefsin gayya çukurunda gezip dolaşırsak kaybedenlerden olacağımızı muhakkak. Lakin öfke kin ve nefreti burada gömersek bilelim ki; pas tutmayan İslam aynası sadece bizi değil, şu an sefaletler ve haksızlıklar içerisinde biçare olmuş tüm insanlığı aydınlatacaktır. İslam’ın terbiye dairesine sığınmayan ve kendini koruyamayan bir insan kime faydası olabilir ki? Kalbini ve ruhunu ihmal etmek fitne ve bozgunculuğa davetiye çıkarmaktır. Nefsini firavun haline getiren ise başta kendi olmak üzere birçok kişinin helak olmasına vesiledir. İslam la yolunu bulamayan laik aklın tedavisi ile nereye kadar gidebilir. Aklını ilah edinen nefsine hüküm vermiş olur. Kendi kalbinin kumandanı değilsen olumlu ve meşru yönlerde hangi akla hizmet ediyorsun ya da niçin akıl edip düşünmüyorsun ilahi hükmü ile kendimizi sorgulamamız gerekir. Nefsi mücadele içinde gül ekerek bir kandil gibi hatta güneş gibi aydınlatanlar sevgi ve hoşgörü ikliminin yeşermesine muhabbetin gönüllere kök salmasına da sebeptirler. İkna metodunu en başta nefsi emarelerden kurtularak sağladığımızda, ümitsizlik artık bizim kapıda esmeyecektir. Ilık ılık esen bahar rüzgârlarının getirdiği serin ve yüreklere su serpen kâmil yağışları, izzetimizle dökülen gözyaşlarıdır. İçimizde iyiliği emreden ve kötülüklerden sakındırıp onları önleyen bir guruba dâhil olmak bizi Allah yoluna ve O’nun ipine sımsıkı sarılmaya ulaştıracaktır inşallah. İnsanın rezil bir şekilde kendini, şerefini izzet ve haysiyetini kaybetmesi ayaklar altında çiğnetmesi/çiğnenmesi, dinini diyanetini vatanını devletini topraklarını kaybetmesi ve onursuzca yaşaması kadar zillet daha ne olabilir ki?
Kardeşim şimdi dur ve düşün. Önümüzde bizi bekleyen ve dört bir yandan sarıldığımız coğrafyamızda bizim tekrar eski gücümüze kavuşmamızı istemeyen ve sürekli kendilerine bağımlı kılmaya çalışan iş birlikçi sözde bizden gözü küpte, batının kuklası olan kriptolara karşı, geçit vermemek için içinde bulunduğumuz halin zorluklarını göz önüne alarak vereceğin kararla bir Ülkenin yeniden düzlüğe çıkmasını yeniden BÜYÜK TÜRKİYE İDEALİNİN gerçekleşmesini istiyorsan nefsi davaları ve küçük hesapları bir tarafa bırakarak buyurun birlikte gönülleri fethedelim. Var mısınız siyasi ekonomik ve kültürel istikrarı korumaya, yeniden öze dönüş ve nefsi ayaklar altına alıp el ele vererek silkinmeye ve sosyal dokuyu güçlendirmeye VAR MISINIZ? Fecrin ışıklarında sonsuzluğa uzanmaya…
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.