SAHNE-İ SİYASET (1)
19 Ekim 2015, Pazartesi 00:00İnsanoğlunun hırslı yaratıldığını ayetler ve hadisler bildirmektedir. Hz. Ali: “İnsanoğlu hırslı yaratıldığı için çocuk ilk doğarken elleri yumuk doğar, fakat bu hırsın neticesi dünyadan hiçbir şey götüremeyeceğini göstermek, insanlara ibret olmak için ölürken de elleri açık ölür”([1]) buyurmuştur.
Allah (c.c.) insanoğluna hayvanlardan farklı olarak birçok yetenek ve karakter vermiş ve bunların terbiye ve ıslah imkânını da yine irade-i cüz’iyye sayesinde sahibine lütfetmiştir. Her insan menfaatini sever, her insan nefsini sever, her insan şehvetini sever... ama onların terbiyesini ve idaresini nefse ve şeytana bırakırsa, bu hususta hiçbir gayret göstermezse işte bu felaketlerin en büyüğü olur. İfrat ve tefrit yani uç noktalarda gezer, dolayısıyla başı dünyada ve ukbâ’da belâ ve musibetten kurtulamaz.
Siyaset hususunda da bu böyledir. Bu sahada ve sahnede de direksiyon şeytana emanet edilir, ölçülü, itidalli, hesaplı hareket etmek için bir gayret gösterilmezse, tarihte ve günümüzde vuku bulan olaylardan ibret alınmazsa… kişinin rezaleti ve felaketi olur. Çünkü mayınlı tarlaların en tehlikelisi bu sahadır. Mal, mülk, servet, saman, mevki, makam, nefis, gurur... hepsi burada söz konusudur. Onun için bazı ulema: “Neuzü billah minessiyaseh” yani siyasetten Allah’a sığınırım buyurmuşlardır.
Aslında bu söze ve görüşe tam katılmak mümkün değildir. Siyaset demek; devlet idaresi, halka hizmet, muhtaca himmet, vatana muavenettir. Bu iş çok tehlikeli ve badireli gösterilip de imanlı, inançlı, vatanını, milletini ve insanlığı seven kişilerin bu sahneden uzak durmaları telkin edilirse, o zaman idari kademeler bu âli duygu ve düşüncelerden uzak olan insanların, zalimlerin, hainlerin, harislerin ve sadistlerin… eline geçer ve o memlekette adâlet, huzur, sükun... olmaz. Tabir caizse kıyamet kopar. Peygamber efendimize birisi gelip:
“Kıyamet ne zaman kopacak ya Resûlallah” diye sormuş, Peygamberimiz: “Emanetler (mevkiler, makamlar, idari mekânizmalar) ehil olmayan ellere verildiğinde” ( [2]) buyurmuştur.
Kolay bir olay olmamakla beraber, siyaset sahnesindeki rolünü hakkıyla oynayabildiğin takdirde, yani iyi bir idareci olabildiğin zaman, haris ve tamahkâr olmadığın takdirde, kısacası adil idareci olabilirsen, bunun sevap ve mükâfatının çok büyük olduğunu Allah ve Resûlü defaatle bildirmiş ve Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Bir saat adaletle amirlik yapmak, altmış sene nafile ibadetten daha hayırlıdır.” Ama bu belirttiğim gibi kolay bir olay değildir. Çok dikkatli, azimli, sabırlı, sebatlı, dirayetli olmayı gerektirir. Çünkü şeytanla aynı mahallede komşuluk yapacak, aynı sahnede rol paylaşacaksın. O kötüleri, sen ise iyileri oynamaya kalkacaksın. Rakîbin çok güçlü, sinsi ve tehlikeli.
Bunun için bu sahnede o büyük düşmanla lades tutuşan insanların bir çoğu ütülmüş, yenilmiş, çok iyi niyetlerle yola çıktıkları halde onun tehlike girdabında kaybolup gitmişler, hatta onun görevini üstlenme hususunda onu sollayanlar, ona rahmet okutturanlar ve yaptıklarıyla binlerce yıldır kendine lânet ettirenler çoğunluktadır. Fakat her şeye rağmen ona ütülmeyen, yenilmeyen, sırtını yere getirtmeyip nakavt olmayanlar da vardır. Bu yazı dizimizde, geçmişten ve günümüzden, iyilerden ve kötülerden ibretli örnekler vermeye çalışacağız.
Sahne-i siyaset ne tehlikeli bir mekândır ki, fitne, fücur, kavga, kıtal... Allah Resûlü’nün vefatından hemen sonra başlamış ve bugün camilerimizde isimleri asılı olan Hz. Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan, Hüseyin efendilerimizden sadece birincisi eceliyle vefat emiş, geri kalanların hepsi şehit edilmiştir. Aslında bu olaylar Hz. Adem’in evlâtları döneminde, yani koskoca dünyada beş-on kişi oldukları dönemde başlamış ve Kabil Habil’i öldürmüştür. O günden bu güne siyaset sahnesinde ne olaylar cereyan etmiş, ne senaryolar oynanmış, ne enteresan vak’alar vuku bulmuştur. Bazı misaller verelim:
İslâm tarihinde bu siyaset ve saltanat oyunlarını, şeytanî hile ve desiseleri ciddi manada ilk başlatan kişi Muaviye olmuştur. Muaviye Oğlu Yezid’in veliahtlığına karşı gelen birçok sahabe ve tabiini öldürmüştür. Hz. Peygamberin vefatının üstünden yarım asır bile geçmeden siyasi mülahazalar yüzünden, Emevî hanedanına mensup kişiler, ırkçı bir tutum izleyerek İslâm âleminde terör estirmişlerdir.(devam edecek)
Dipnotlar:
1- Ragıp Güzel, “Hikmet ve İbret”, Şelâle yay. Dilek Mat. 1977 İst. s. 139.
2- “Tecrîd-i Sarîh Tercemesi”, DİB Yay. 1971, Ank. c. 12, s. 201-303.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.