SAHNE-İ SİYASET (3)
21 Ekim 2015, Çarşamba 00:00Mervan b. Hakem Emevî Halifelerinin ilklerindendir. Son derece kalitesiz bir adamdır. Peygamberimizin ehlibeytine ve ashabına etmedik eziyet, yapmadık küfür, uygulamadık işkence bırakmamıştır. Bu dönemde oğlu Abdülmelik Medine’de talebedir ve çok muttaki, mütedeyyin zahit, abid örnek bir mümindir. Öyle ki bu hasletlerinden dolayı kendisine “mescidin güvercini” lâkabı takılmıştır. Genç yaşta Medine fakihlerinin arasına girebilmiştir.
Babasından önceki halife Yezid Medine üzerine ordu gönderdiğinde Peygamber mescidinde ilim ve ibadetle meşgul olan Abdülmelik şöyle demişti: “Allaha sığınırım, Allaha sığınırım. Allahın Haremi Mekke ve Medine üzerine ordu mu gönderilir? Bunlar şüphesiz zalim ve cehennemlik kişilerdir.” Babası Mervan’ın uygulamalarını da şiddetle tenkıd etmiş ve araları bozulmuştur.
Aynı adam babası Mervan ölünce Şam’da halife olur ve Medine’de halifeliğini ilân eden Hz. Ebubekir’in torunu İbni Zübeyr üzerine, Haccac-ı Zalim kumandasında ordu gönderir ve Kâbe’yi taşa tutturur. Daha önce çok sevdiği ve övgüyle bahsettiği İbni Zübeyr’i katlettirir, cesedini çarmıha gerdirir. İşte siyasi hırs ve saltanat kavgası en muttaki insanı bile bu hale getirebiliyor.
Aynı adam bir hutbesinde şöyle demiştir: “Ben pasif ve güçsüz bir halife değilim... Kendimden önceki halifeler gibi para dağıtmaya da niyetim yok. Ben asayişi temin edinceye kadar kılıcı elimden bırakmayacak, silahla karşınızda duracak, bana karşı gelenlerin Amr b. Said gibi kafalarını keseceğim... Size her şeyinizi temin edeceğim. Her türlü ibadetinizde serbestsiniz. Sizden istediğim tek şey saltanatıma göz dikmemenizdir. Oraya gelmeyi düşünmemenizdir...”([1])
Önceleri bu kadar muttaki ve mütedeyyin olan bu insan, ölürken oğlu Velid’e şöyle vasiyet etmiştir: “...Haccac’ı gözet ve ona ikramda bulun. Çünkü minberleri sizin emrinize veren odur. O senin kılıcındır. Ey Velid! Onun aleyhinde konuşanları dinleme! Onun sana muhtaç olmasından ziyade, sen ona muhtaçsın! Ben ölürsem, sana biat etmeleri için Müslümanları çağır, kim başıyla sana hayır derse, sen de kılıcınla o kafayı kes!.. Ben ölünce, kaplan zırhını giy, kılıcını kuşan! Sana karşı çıkanın boynunu vur, susup ses çıkarmayanlarsa onlar zaten ölüdürler! Minberler (kürsiler) kimin emrinde ise saltanat onundur.” ([2])
Bu Velid ise; Kur’an-ı ok hedefi yapmış, “Kâbe duvarı dibinde şarap içeceğim” demiş, üvey anneleri ile evlenmiş, bunun Kur’an’da yasak olduğu söylenince Kur’an’ı ayaklarının altına alıp çiğneyecek kadar alçalmıştır.([3])
Bunlardaki siyaset ve saltanat hırsı, dönemlerinde öyle bir terör estirmiştir ki; sadece Haccac-ı Zalim’in çoğunu işkence ile öldürdüğü insanların sayısının 300 bin dolayında olduğu rivayet edilmektedir. Ölümünden sonra zindandan kadın erkek 80 bin kişi çıkarıldığı yine tarihi hakikatlerdendir.([4])
Ama siyaset ve saltanatta herkes dengeyi ve ölçüyü kaçıracak ve bunlar gibi olacak diye de bir şart yok. Aynı dönemde yine Emevi Halifelerinden Ömer İbni Abdülaziz, 2,5 sene halifelik yapmış, bu kadar kısa zamanda bu kötülüklerin nasıl düzelebileceğini, ortamın nasıl ıslah olacağını, bu kısa zamanda hakkıyla görev yapılırsa nelerin başarılabileceğini, idarecileri çobanlara benzeten Peygamber Efendimizin, çoban iyi ve dirayetli olduğu takdirde idare edilenlerin ona göre tavır alıp nasıl kısa zamanda ıslah olup ortalığın güllük gülistanlık olabileceğini tarihe ve insanlığa göstermiştir.
Kendisi çok muttaki ve mütedeyyin bir hayat yaşamış, asla lükse ve israfa meyletmemiş, cami ve mescitlerde bile debdebe ve tantanaya kaçılmasına müsaade etmemiş, insana yatırım yapılmasını tavsiye etmiş([5]), minberlerde Ehl-i Beyte küfredilmesini([6]) yasaklayıp, hâlâ günümüzde devam eden güzel bir adeti yerleştirip; “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi, emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O düşünüp taşınasınız diye size öğüt veriyor.”([7]) meâlindeki ayetin okunmasını emretmiş, bu kısa zamandaki doğru uygulamalar sayesinde zekât verecek fakir bulunamamış, valiler kime zekât verebileceklerini, kâfirlere zekât verip veremeyeceklerini Halifeye sormak mecburiyetinde kalmışlardır.([8]) (devam edecek)
Dipnotlar:
1- İhsan Süreyya Sırmaa. a. g. e. s. 65.
2- İhsan Süreyya Sırma, a. g. e. s. 70.
3- İhsan Süreyya Sırma, a. g. e. s. 123.
4- Tahirül Mevlevî, “Mesnevi Şerhi”, Selâm Yay. Konya 1966, c. 9, s. 266, c. 14, s. 177.
5- Sur Dergisi, sayı: 261, s. 33.
6- Ahmet Uğur,“Milletimizin Ehl-i Beyt Sevgisi”,Tarih ve Mede.Derg.1997,sayı:46,s.63.
7- Nahl Sûresi, 90.
8- Osman Nûri Topbaş, “Vakıf İnfak Hizmet”, Erkam Yay. İstanbul 2002, s. 54, 55, 129.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.