Sahne-i siyaset (9)
01 Kasım 2015, Pazar 00:00Üçü Osmanlı, biri de Cumhuriyet döneminde olmak üzere dört dönem mebusluk yapan, Fâtih Dersiamlarından ve Tecrid-i Sarîh mütercimlerinden Prof. Kamil Miras bir dönem siyasilerine ters düşünce, vekil nasb edilmez, görevleri elinden alınır ve bir köşeye itilir. Geçimini temin için resmi bir görev isteyince, Gaziantep’te bir ilkokula öğretmen tayin edilir, bu tayini statüsüne uygun bulmadığı için kabul etmeyince, şöyle bir gerekçe ile emekliliğe sevk edilir: “M. Kâmil Bey’in menşei itibarıyla orta tedrisat mekteplerinde vazife görebilecek malumatı olmadığı ve tayin edildiği ilk mektep muallimliğini de kabul etmediği cihetle bundan sonra da istihdamından bir faide memul olmadığından tahakkuk eden bu aczine binâen emekliliğe sevkine karar verilmiştir.” ([1])
Ama bu tür acaib ve garaib uygulamalar sadece CHP döneminde uygulanmış değildir. Siyasi hırs fanatizm her dönemde bu gibi yersiz uygulamalar yaptırabilmiştir. Meselâ Demokrat Parti döneminde yakın tarihimizin çok renkli politikacılarından Osman Bölükbaşı’yı Kırşehirli hemşerileri vekil seçti diye DP, Kırşehir’i vilayetlikten çıkarıp kaza statüsüne indirmiştir.([2])
Yine DP iktidarına muhalif fikir ve hareketlerde bulunduğu için, 80 yaşındaki Gazeteci Hüseyin Cahit Yalçın’a 2 yıl hapis cezası verilmiş ve değişik baskı ve yıldırma hareketlerinde bulunulmuştur.([3])
İttihat ve Terakki iktidarında öne çıkan birkaç kişinin söz sahibi olduğu, asıp kestiği, mebusların, bakanların göstermelik olduğu, bir fonksiyonlarının olmadığı hususunda büyük tenkitler olmuştur. Koyu ittihatçılardan biri bir gün, bu tenkitlere cevap olarak şöyle demiş: “Ne varmış efendim. İttihat ve Terakki cemiyeti memleketi daima meclis-i mebusan ile idare etti.” Sohbet meclisinde bulunan Sakallı Celal Bey de bu zata şöyle demiş: “Doğru mebuslar vardı. Ama onlar seçimle değil, tayinle geldikleri için mebus değillerdi. Ağızları vardı ama konuşamıyorlardı. Meselâ testinin de ağzı var, konuşuyor mu? Masanın ayağı var, yürüyor mu?..” ([4])
Yazımızı Şair Nef’î’nin güzel ve çok manalı bir beyti ile bitirelim:
Ne dünyadan sefa bulduk, ne ehlinden recamız var
Ne dergâh-ı Hüda’dan maada bir ilticamız var.
Siyasi fıkralar:
Münif Efendi ve Menas efendi beraber çalışmışlar, daha sonra Abdülhamit Münif efendiyi vezir yapıyor. Tebrike gelenlerin arasında Menas efendi de vardır. Münif Paşa arkadaşı Menas efendi için: “aslında bu kardeşimiz çok kabiliyetli, liyakatli bir zat ama dilinin belasını çekiyor.” demiş. Menas efendi de; “Doğru ama dilimin belasını yalnız ben çekerim fakat vükela efendilerimizin sükutunun belasını 36 milyon halk çekiyor” ([5]) demiş.
Erzincanlı Hacı İzzet paşa Edirne valisi iken belediye azalarından halk şikâyet etmiş. O bir fıkra ile karşılık vermiş: Nasrettin Hoca bir gün eşeğin kokladığı eşek dışkılarını toplayıp akşam önüne koymuş, yemeyince: “sen kokladın ben topladım neye yemen” demiş onun gibi bunları siz seçtiniz ben de görev verdim demiş.([6])
Adamın biri devrin sadrazamına “deli” demiş ve 21 sene ceza vermişler. Adam: “hakaret ettim doğru, ama bunun cezası 1 yıl. Kalanını nerden verdiniz?” deyince yargıç: “Devlet sırrını ifşa etmekten”([7]) demiş.
Bir dolmuşa binen geçmişin popüler politikacısı Osman Bölükbaşı’na nasılsın demişler. O: “Elde fırsat varken cebini doldurmazsan, şimdi dolmuşları doldurursun” diye cevap vermiş.
18 Nisan 1999 seçimlerinden iki gün önce seçilemeyecek (çünkü listelerde isimleri yok-aday gösterilmemiş) birçok vekil 12000$ tutan gelecek üç aylık maaşlarını aldılar. 4 kişi almadı. Cefi Kamhi, Uğur Aksöz, İrfan Köksalan, Haluk Müftüler.([8]) Ama her şey fani, bunun idrakinde olmak gerek:
Başaklar gibi bizi biçip gidiyor zaman
Su gibi ömrümüzü içip gidiyor zaman
Şimşekten atlarıyla geçip gidiyor zaman
Sessiz kanatlarıyla uçun gidiyor zaman
Bir ürkek ceylan gibi kaçıp gidiyor zaman
Çağları perde perde açıp gidiyor zaman
Sanki durduğu yerde göçüp gidiyor zaman
Silinmez izlerini açıp gidiyor zaman
Sırası gelenleri seçip gidiyor zaman
Gürbüz Azak
Dipnotlar:1- Nesimi Yazıcı, Kamil Miras, DİB Yay. Ankara 2002, s. 16.
2- Hasan Pulur, Milliyet Gazetesi, 09. 02. 2002.
3- A. Emin Yalman, a. g. e. s. 1643.
4- Orhan Karaveli, “Sakallı Celal”, Pergamon Yay. İst. 2004, s. 26.
5- Ö. Faruk Yılmaz, “Osmanlı Fıkraları”Osmanlı yay. ist. 2000 s. 110.
6- Ö. Faruk Yılmaz, “Osmanlı Fıkraları”, Osmanlı yay. ist. 2000 s. 96.
7- Hilmi Yücebaş, “Hiciv ve Mizah Edebiyatı Antolojisi”, L & M Yay. İst. 2004, s. 46.
8- Milliyet Gazetesi, 15. 04. 1999.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.