SATIR ARALARI (1)
17 Kasım 2021, Çarşamba 09:01Ekonomik gelişmelerin olumsuz etkileri ile bitmeyen pandemi sürecinin insan ruhu üzerindeki bıraktığı etkilerini irdeleyecek olursak sanki (ikisi bir arada neskafe gibi) tad koku ve sindirim açısından insan vücut ve zihnini bir hayli yorduğu muhakkaktır. Bu gelişmeler zaten birikmiş olan birçok meseleleri de sarsıcı bir şekilde yormaya devam etmektedir.
Elbette bunlar kalıcı olmayacaktır. Hem dünyada yaşanan gelişmeler hem ülkeler arasındaki kısır çekişmeler bu sürecin biraz daha uzamasına vesile olmakta hatta biraz daha derinleştirmektedir. İnsan ruhunun ve beyninin, kalbimizin en derinliklerine kadar bunlarla kendini yorduğunu, meşgul olduğunu netice de bir o kadar da kendimizle uğraşmak zorunda kaldığımızı bilirken, yaşadığımız onca sorunların altında ezilenlerin olduğunu da hesaba katarak gelinen bu noktada haleti ruhiyenin nasıl bir şekil aldığını da düşünebilir ve bunu da bana göre yenmenin yolunun Allah’a teslimiyet olduğunu en azından kendi açımdan, O’na gönülden bağlanmak ve inanmak olduğunu söyleyebilirim.
Geçen gün evde oturmuş TRT dizisi Alparslan Büyük Selçuklu’yu izlerken saat tam 20.43 sularında 5.1 şiddetinde bir depremle sarsıldık.8 Kasım aynı zamanda benim günümdü. Deprem o anda insanı bir şok etkisi altına alıyor fakat bende kısa süreli gelişen bu şoktan sonra hemen evdeki çocuklarla konuşup korkmamaları gerektiğini söylerken bir yandan da kapıda meydana gelen korku iç sesleri üzerine kendimden gelen bir cesaretle “Korkmayın Allah Büyüktür” diyerek dışarıya da Allah’ın yüce kudretinin sinyalini hatırlatmıştım. Pek alışkın olmadığımız için kendi içinde üretilen bu depremle bir hayli heyecanlanmış ve kendimizi az sonra dışarıya atmıştık. Demem o ki insanın ruhunda yaşadığı deprem zahirde yaşadığı depremden daha etkilidir. Elbette bu ikaz ve uyarılar bizim içindir, biz bunun manevi atmosferini de düşünürüz. Bosna Bosna olalı Konya Konya olalı bu kadar nefsanî azgın bir bedbahtlığın içine düşmemiştir kanaatimce. Bu uyarı kısa zamanlı da olsa bazı insanları belki düşündürdü lakin yine araba müziklerinin dışarıya bağıra bağırta seslerini işittirip azgınlıklarını kustuklarını da söylemeden geçemeyeceğim.
Sadece deprem ruhumuzu sallamamıştı elbet. Ülkemizin her gün binlerce yerince binlerce çeşit hadise yaşanmakta TV’ler ancak kısa sürelide olsa pek azını verebiliyorlardı. Haberler insanın içini karartır mahiyette. Şöyle insanın gönlünü açıcı hüznünü giderici hayırlı bir habere rastlayan var mı kanallarda? Hangi kanla açılsa kadın cinayeti. Hiç susmayan hüzün tablosu, perişen aileler, çocukların gözü önünde işlenen cinayetler. İnsanoğlu nasıl bu kadar gaddar olabiliyor? Ayrılmak istiyorsa bunun elbet sebepleri vardır. Biz oturup karşılıklı konuşmayı medeni cesaret gösterip beceremediğimiz için hep kadın zayıf ve suçlu görülür, erkek haklıdır döver söver öldürür sanki hep böyle bir eskiden beri gelen bir hava yansıtılır ortalıkta. Hâlbuki bir yuvanın bozulmaması için en çok çaba harcayan bence kadındır, niceleri evlatlarının hatırına her bir suç makinesine katlanır dayak yer gözü şişer eli ayağı kırılır dayaktan her tarafı mosmor olur fakat yinede dayanır lakin insandır bir noktaya kadar gelir dayanır. Fakat ne olur sonunda vay sen misin ayrılmak isteyen diye bu seferde koca dayağına ve tehdidine maruz kalır. Velhasıl ülkemizde kadın hakları konusunda gerçekten aileyi çocukları geleceğimizi yuvamızı mağdur etmeyecek adımlar bilhassa eğitim boyutunda atılmayıp insanı kucaklayan bir sistem ve anlayış ikame edilmediği müddetçe bu tür cinayetler başımızdan ve toplumumuzdan hiç eksik olmayacaktır.
Rabbim mağdur olan çocukların yüzüne baksın, rabbim evlenenlere geçim düzeni versin diyelim başka ne gelir elimizden
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.