SATIR ARALARI (2)
20 Kasım 2021, Cumartesi 08:17Geçen gün evde oturmuş TRT dizisi Alparslan Büyük Selçuklu’yu izlerken saat tam 20.43 sularında 5.1 şiddetinde bir depremle sarsıldık.8 Kasım aynı zamanda benim günümdü. Deprem o anda insanı bir şok etkisi altına alıyor fakat bende kısa süreli gelişen bu şoktan sonra hemen evdeki çocuklarla konuşup korkmamaları gerektiğini söylerken bir yandan da kapıda meydana gelen korku iç sesleri üzerine kendimden gelen bir cesaretle “Korkmayın Allah Büyüktür” diyerek dışarıya da Allah’ın yüce kudretinin sinyalini hatırlatmıştım. Pek alışkın olmadığımız için kendi içinde üretilen bu depremle bir hayli heyecanlanmış ve kendimizi az sonra dışarıya atmıştık. Demem o ki insanın ruhunda yaşadığı deprem zahirde yaşadığı depremden daha etkilidir. Elbette bu ikaz ve uyarılar bizim içindir, biz bunun manevi atmosferini de düşünürüz. Bosna Bosna olalı Konya Konya olalı bu kadar nefsanî azgın bir bedbahtlığın içine düşmemiştir kanaatimce. Bu uyarı kısa zamanlı da olsa bazı insanları belki düşündürdü lakin yine araba müziklerinin dışarıya bağıra bağırta seslerini işittirip azgınlıklarını kustuklarını da söylemeden geçemeyeceğim.
Sadece deprem ruhumuzu sallamamıştı elbet. Ülkemizin her gün binlerce yerince binlerce çeşit hadise yaşanmakta TV’ler ancak kısa sürelide olsa pek azını verebiliyorlardı. Haberler insanın içini karartır mahiyette. Şöyle insanın gönlünü açıcı hüznünü giderici hayırlı bir habere rastlayan var mı kanallarda? Hangi kanla açılsa kadın cinayeti. Hiç susmayan hüzün tablosu, perişen aileler, çocukların gözü önünde işlenen cinayetler. İnsanoğlu nasıl bu kadar gaddar olabiliyor? Ayrılmak istiyorsa bunun elbet sebepleri vardır. Biz oturup karşılıklı konuşmayı medeni cesaret gösterip beceremediğimiz için hep kadın zayıf ve suçlu görülür, erkek haklıdır döver söver öldürür sanki hep böyle bir eskiden beri gelen bir hava yansıtılır ortalıkta. Hâlbuki bir yuvanın bozulmaması için en çok çaba harcayan bence kadındır, niceleri evlatlarının hatırına her bir suç makinesine katlanır dayak yer gözü şişer eli ayağı kırılır dayaktan her tarafı mosmor olur fakat yinede dayanır lakin insandır bir noktaya kadar gelir dayanır. Fakat ne olur sonunda vay sen misin ayrılmak isteyen diye bu seferde koca dayağına ve tehdidine maruz kalır. Velhasıl ülkemizde kadın hakları konusunda gerçekten aileyi çocukları geleceğimizi yuvamızı mağdur etmeyecek adımlar bilhassa eğitim boyutunda atılmayıp insanı kucaklayan bir sistem ve anlayış ikame edilmediği müddetçe bu tür cinayetler başımızdan ve toplumumuzdan hiç eksik olmayacaktır.
Rabbim mağdur olan çocukların yüzüne baksın, rabbim evlenenlere geçim düzeni versin diyelim başka ne gelir elimizden.
Dikkatimiz çeken bir başka hususta şehit ailesine karşı edilen ve günlerdir televizyonlarda haber yapılan küfürle alakalı durum. Benin aklım havsalam almıyor nasıl oluyor da sözde milliyetçi geçinen bir vekilin böyle ağzından çıkanı kulağı duymayacak şekilde taşkınlık yapması. Biz böylemiydik diyesim geliyor haykırarak. Biz bu hale nasıl geldik? Getirildik? Biz İslam ile etle tırnak olmuş, islamın bayraktarlığı yapmış bir neslin evlatları olarak, dünyaya hak adalet, eşitlik, şehitlik-gazilik, insanlık öğretmiş bir toplumun, güneş timsali bir medeniyetin temsilcisi iken nasıl da bu hallere düştük? Şimdi kapitalizmin menfaat pençesinde boğulurken unuttuğumuz insani yanlarımız ruhumuzun derinliklerinde baskı kurmuyor mu? O söven sayan mutlu mu şimdi? Hiç mi ruhunda bir eziklik bir kopukluk bir üzüntülü durum hissetmedi? Dahası bu toplumun genlerine aykırı olarak sözde milliyetçi bir söylemin temsilcileri nasıl oluyor da Kandilin katillerinin meclisteki kravatlı kanlıları ile işbirliği ve elbirliği hatta oy birliği yapabiliyor?İnsan bu kadar mı değişebilir?İnsan bu kadar mı kendi değerlerine aykırı davranır?Ya bırak sözde kendi sahiplendiğin söylemini iş tutuyorsan şayet hdp/pkk lılarla yada savunduğun söylemine adam gibi sahip çık titre ve kendine dön ki bizde diyelim eyvallah.!!! Öyle yağma yok üç kuruşa beş köfte devri geçti bunu bilesiniz artık.
Şer ittifakının ülke içi yandaşlarıyla tutulan her ortaklık değerlere sıkılan bir kurşundur. Firavuni ve Karun zihniyetli şer güçlerin temsilci ve sistemleriyle varılan her ortaklık sahip olduğumuz insani değerlerin kendi elimizle vurulması demektir. Zilletin küfür halkasının yanında duranlar yaşadıklarını hayat zannederler ve bizatihi savunduklarıyla çelişkiye düşerler. Diyorum ki açın gözlerinizi artık, aydınlansın ruhunuz, Reise olan kininizden dolayı, sevmiyorum diye içinizde büyüttüğünüz nefretiniz, Türkiye’nin âli menfaatlerinin önünde engel olmasın. Bunun hesabını veremezsiniz. Mukaddeslerine sahip çıkmayanlar karanlık bir ormanda yol alanlardır. Söylem ve eylem bir bütüne teşmil olmazsa tüm gelişmeler nafiledir. Allah’a(c.c) hesap vereceğimizi unutmayalım.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.